'Arka Sokaklar' 6 yıldır ekranda!..
Rıza Baba ve ekibinin İstanbul’un arka sokaklarında suçlu avına başlamasının üzerinden tam altı yıl geçti...
Zafer Ergin (Rıza Baba): 'Olması gerekenleri de gösteriyoruz'
Diziye ilk başladığınız gün ve bugün arasında ne gibi
farklar var?
- Birinci bölümdeki aynı keyifle
çalışıyoruz. Birbirimize o kadar uyum sağladık ve o kadar alıştık
ki, bazen “Çekim olmasa ne yapacağız” diyoruz.
Uzun süredir aynı rolü oynuyorsunuz, işin heyecanını nasıl
koruyorsunuz?
- 246 bölüm oyuncu için uzun bir süre ama
dünyada da 10 sene devam eden diziler var. Her senaryoda değişik
hikâyelerin olması, bize heyecan veriyor. Bir de Rıza Baba çok
yönlü bir rol. Hepimizin rolü öyle. Bu işin altı senedir devam
etmesinin nedeni, yaşayan roller oynamamızdan kaynaklanıyor.
“Arka Sokaklar”da gerçek hayatta olanlar mı
gösteriliyor?
- Toplumsal kültür seviyemiz, psikolojik ve ekonomik durumumuz
malum... Pek ileri gitmiş bir ülke değiliz. Böyle bir ülkede
devamlı olanları göstermektense, olması gerekenleri de göstermekte
fayda var. Biz, olanların yanında olması gerekenleri de
gösteriyoruz. Bunun da toplumsal faydası olduğu kanısındayım.
Berk Oktay (Sinan): Kötüler
kaybediyor
Nasıl gidiyor polislik?
- Gayet güzel. Artık hepimiz kendimizi gerçekten polis moduna
soktuk. (Gülüyor)
Günlük yaşamınızda da kendinizi polis gibi hissettiğiniz
oluyor mu?
- Yok. Gerçekten öyle hissetmeye kalksak, bütün olaylara atlamamız
lazım. Ama bütün günümüz sette suçlu kovalamakla geçtiği için bazen
enteresan şeyler yaşayabiliyoruz. Mesela kalabalık bir yerde
yürürken “Acaba kapkaç yapan var mı?” diye bakıyoruz, algılarımız
açılıyor.
Hiç sizden yardım isteyenler oldu mu?
- Yok ama “Gerçekten polis misiniz?” diye soranlar oldu.
Sizi bu işe çeken neydi?
- Aşk ve komedi dizisi çektim, bir de aksiyon olsun istiyordum.
“Arka Sokaklar”, tam istediğim gibi bir diziydi.
Seyircinin “Arka Sokaklar”ı bu denli sevmesini neye
bağlıyorsunuz?
- En büyük sebebi, dizinin Türk halkına hitap etmesi. İçerisinde
bir sürü kahraman var, aile ve çocuklar var. Ayrıca kötüler devamlı
kaybediyor... Aslına bakarsanız hayat böyle değil ama seyirciye
istedikleri şeyleri gösterdiğimiz için bizi seviyorlar.
Siz İstanbul’un arka sokaklarını gezdiniz mi
hiç?
- Çok... Biz zaten çekim sebebiyle sürekli oralardayız. Taksim’de,
insanların “Buralara girilmez” dedikleri yerlerde saatlerce çekim
yapıyoruz. Bu da bir tecrübe. Oralarda çekim yaparken yaşananları
canlı canlı görüyorsunuz, oradaki kişilerle muhabbet ediyorsunuz.
Belki de muhabbet ettiğiniz kişi bir suçlu, onu bilemiyorsunuz.
Sokaklarda çekim yaparken ilginç olaylar da yaşıyorsunuzdur
mutlaka...
- Tabii ki... Bir keresinde benim bir kapkaççıyı kovaladığım
sahneyi çekiyorduk. Yoldan geçen insanların kameralara bakmaması
gerekiyordu, o kadar insana bunu tembihlemek de mümkün değil, o
yüzden kameraları sakladık. Ben tam kapkaççıya “Dur, polis!” diye
bağırdığım anda, oradan geçen gerçek bir polis oyuncunun üzerine
atladı...
Gamze Özçelik (Zeynep): 'Narin görünürüm ama sert yapılıyım'
Silahlarla aranız nasıl?
- Günlük hayatta aram yok. Önceden oynadığım işlerde de çok fazla
silah kullandım ama çekimler dışında bir sempatim yok silaha...
Çekimler için bütün gün silah taşımak rahatsız ediyor mu
peki?
- Bir tek çekimler sırasında alıyorum silahı, sonra hemen geri
veriyorum.
Annelik nasıl gidiyor, oğlunuza zaman ayırabiliyor
musunuz?
- Ona zaman ayıramayacağım bir ortam olsaydı, tercih edeceğim taraf
oğlum olurdu.
Yıllardır polisi canlandırıyorsunuz, artık günlük
hayatınızda karşılaştığınız olaylara farklı açılardan bakabiliyor
musunuz?
- Geçenlerde bir yerde poşetim çalındı, hemen
kamera görüntülerini istedim. İzlerken de polis gibi “Geri sar”
falan demeye başladım. Git gide bilgileniyoruz, orası kesin.
Erkek egemen bir sette olmanın dezavantajları var
mı?
- Rahatsız edici değil ama zor. Genelde erkeklerin kolaylıkla
üstesinden gelebileceği sahneler çekiyoruz. Senin de kız olarak
sakil durmaman lazım, ses tonunu ona göre ayarlıyorsun mesela.
İnandırıcılığı kaybetmemek için güçlü durman gerekiyor. Ben biraz
da böyle büyüdüğüm için pek zorlanmıyorum. Narin görünürüm ama sert
yapılıyım.
Eski eşinizle aynı sette olmak rahatsız edici
mi?
- Hayır, hiçbir sorun yok, Uğur’la gayet rahatız.
Zeynep Beşerler (Melek): 'Namlunun ucunda hayatlar'
Diziye iki yıl önce dâhil oldunuz, o zamanki
beklentileriniz nelerdi?
- Çok bir şey düşünmüyordum aslında. İyi giden bir işti, ekipteki
çoğu oyuncu arkadaşım olduğu için zorluk da çekmedim. Bir de bu işe
iki sinema filmi çekerken başladım, ne olduğunu tam olarak
anlayamadım. Her şey çok çabuk gelişti.
Gamze Hanım’a sorduk size de soralım; erkek egemen bir
sette olmanın avantajı ya da dezavantajı var mı?
- Bir zorluğu yok, o dengeyi kurduk. Hatta bazen rahatça kapris
bile yapabiliyoruz, kız olduğumuz için ses çıkarmıyor kimse!
(Gülüyor) El üstünde tutuyorlar.
Polisi oynamak keyifli mi?
- Polisi
canlandırmak keyifli ama gerçekte polis olmak istemezdim. Çok zor
bir iş. Bütün hayatları bir namlunun ucunda.
Özgür Ozan (Hüsnü): 'Oğlum polis olduğumu sanıyor'
Çekim arasında hep bilardo mu oynuyor ekip?
- Genelde evet. Motivasyonumuzu da biraz ona borçluyuz. Tek
eğlencemiz o. Altı yıl önce başladığımız oyunda şimdi bayağı
profesyonelleştirdik.
Altı yılda ne gibi değişiklikler yaşadınız?
- Geçen yıldan bu yana Hüsnü Çoban’ın bir çocuğu daha oldu... Benim
sadece bir çocuğum var, o da 6 yaşına girdi. Oğlum babasının işi
polislik zannediyor! (Gülüyor)
Altı yıldır kemik kadrodasınız...
- Evet, altı yıldır kemik kadroda olan bir ben varım, bir de Zafer
Abi, Özlem (Çınar) ve Şevket. Bu altı yılda o kadar çok şey yaşadık
ki... Evlenenler, ayrılanlar, çocuğu olanlar oldu. Zeynep Beşerler
araba kullanmayı burada öğrendi mesela. Neler oldu neler...
Şevket Çoruh (Mesut): Seyirciyi sıkmıyoruz
Çok uzun süredir aynı rolü canlandırıyorsunuz. Oyuncu
olarak tekrara girmiş gibi hissetmiyor musunuz?
- Polisi oynadığımız için hep başka başka insanlarla
karşılaşıyoruz, onun getirdiği bir renklilik var. O yüzden tekrara
girmiş gibi hissetmiyoruz. Seyirciyi sıkmadan bunca sene oynamak da
başka bir maharet...
Mesut rolünde en çok ne hoşunuza gidiyor?
- Mesut, çocuğuyla beraber kendi başına yaşayabilen biri. Herhalde
bu meslekte en zor şey, kişinin eşi olmadan çocuğuyla birlikte
yaşamasıdır. Çünkü işin yeri, zamanı, mesainin başlangıcı ve bitişi
belli değil. Mesut’un bir sürü badire atlatırken bir yandan da
babalık yapması, kendine has bir cumhuriyet kurması, onda en
sevdiğim şeyler.
Siz Mesut kadar başarılı olabilir miydiniz bu
şartlarda?
- Benim de 15 yaşında bir kızım var, başarılı oldum galiba...
Bu süre içinde farklı bir projede yer alma isteği duydunuz
mu hiç?
- Ben başladığım dizinin finaline kadar gitmek isterim.
Uğur Pektaş (Murat): Kendimi buldum
“Arka Sokaklar”a başlarken, dizinin bu denli uzun
soluklu bir iş olacağını tahmin ediyor muydunuz?
- Hiçbir şey başında tahmin edilmez ki...
Uzun süre aynı işte yer almak size neler hissettiriyor,
sıkılmadınız mı hiç?
- Her şey çok güzel. İzleyicinin takip ettiğini görüyoruz.
Girdiğimiz her dükkânda “Arka Sokaklar” izlediklerine şahit
oluyoruz. Demek ki insanlar kabul etti. Bu da bizi çok mutlu
ediyor.
Rolünüz bu süre içinde size neler kattı?
- Kendimi bulmama yardım etti. Bu bir yolculuk. Herkes doğumundan
itibaren bir yolculuğa çıkıyor ve yaptığı işler, kendisini
bulmasına yardımcı oluyor. Benim yolculuğum da bana çok şey
kattı.
Polis memurlarından nasıl yorumlar geliyor?
- “Suçluları çabuk yakalıyorsunuz” diyorlar. Biz de “İşini iyi
yaparsan yakalarsın” diyoruz.
Gülbahar KARAKUŞ