AŞKLARI 30 YIL SONRA TAZELENDİ
60'lı yıllarda sinemanın en ünlü çiftlerindendi onlar. Genç yaşta evlenmiş, çocukları olmuş, büyük aşk 1979'a kadar sürmüştü. Sonra, başka evlilikleri de olmuş ama birbirlerinden hiç kopmamışlar. Bugün tekrar evlenmeyi düşünecek kadar yakınlar birbirler
Antalya Altın Portakal Film festivali bugün başlıyor. Gece, 60 yılların filmlerinden görüntülerle açılacak, 60’lı yılların ünlü oyuncuları sahnede olacak. Türk sinemasının patladığı, cesur filmlerin yapıldığı 60’lar hiç şüphesiz en çok sahnedekileri heyecanlandıracak. Onlardan biri, 15 yaşında Antalya Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan Selma Güneri! Hayatı önce Altın Portakal’la, bir sene sonra da dönemin jönlerinden Yusuf Sezgin’le yaptığı evlilikle değişivermiş. Tuluhan Tekelioğlu’nun röportajına göre, 60’lı yılların en parlak çiftinin evlenmesine önce Güneri’nin annesi, sonra da sinema camiası karşı çıkmış. Aşıkları ayırmak isteyen çok olmuş. Büyük aşk 1979 yılına kadar sürmüş. Boşansalar da, birbirlerine olan hayranlıkları, yoldaşlıkları hiç bitmemiş. Başkalarıyla evlenip ayrılmışlar. 30 sene sonra tekrar biraraya geldiler. Geçmişin biriktirdikleri ve bilgeliğiyle konuştular. "Yeniden birbirimizle evlenebiliriz, şaşırmayın!" diyorlar. İşte Tuluhan Tekelioğlu’nun o röportajı;
SELMA GÜNERİ
Hiç aklıma gelmezdi 16 yaşında evlenmek. Annemin imzasıyla
evlendim. Sinema camiası da karşı çıktı, "size iş vermeyiz"
dediler. Yusuf aşırı titizdi. Hastalık derecesinde. Misafiri
sevmezdi, sigara içerler diye. Bana da kızardı, sigara içiyorum
diye. Şimdi kendi de içiyor. 13 sene sonra boşandık. Çocuğumuz 4
yaşındaydı. Birbirimizden severek ayrıldık. Zaman zaman pişmanlık
yaşadım tabi. Ama boşandıktan sonra bir daha toparlayamadık. Sadece
çok iyi arkadaş kaldık. Bunu başarabildik. Sinemada çok büyük
adaletsizlikler var, adam kayırmacılık vs. Bir tarz yarattım
kendime. Şu an en verimli çağları bizim jenerasyonumuzun. Neden bu
Türkiye’de olmuyor? Şimdi dizi teklifi alıyorum ama sinema teklifi
hiç gelmedi! Şarap gibi, o kadar dolu, o kadar kıvamındayız ki, o
kadar büyük şeyler yapabiliriz ki. Hem hayat deneyimi, hem iş
hayatından kazanımlarımız var. Ama bizi erken emekli ediyorlar!
YUSUF SEZGİN
Nikâhsızlar filmini çekeceğiz Hülya Koçyiğit’le. Sarılık oldu,
oynayamadı. "Selma Güneri’yle çekeceğiz," dediler. Zaten yoğun bir
aşk filmiydi. Birbirimize deli gibi aşık olduk. Selma 16
yaşındaydı, ben 21. Hemen evlenmeye karar verdik. Selma ile
birbirimize hep destek olduk. Boşandığımızda bile. Hatta oğlumuza
ikinci kez evlendiğimde geç söyledik. İkinci eşim balerindi. Ondan
da bir oğlum oldu. İki kardeş iyi anlaşırlar. Ama ikinci eşim
arkadaşlarımla görüşmeme, sinema dünyasına falan adapte olamadı.
Ayrıldık. Tamer Karadağlı, "biz star değiliz. Star sinemacılar. Biz
dizi yaptığımız zaman starız, dizi bittiğinde unutuluyoruz, esas
starlar sinemacılar, hâlâ filmleri oynuyor, siyah beyazı da
renklisi de. Esas star onlar,"demiş. Ama parayı onlar
kazanıyor.
- Bu yılki Altın Portakal’ın teması 60’lı yıllar. Siz
60’lı yılların en parlak çiftlerindendiniz. Yusuf Sezgin’le
evlenmeden bir sene önce Son Kuşlar filmiyle, 15 yaşındayken Altın
Portakal’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü almışsınız. Rekor hâlâ
sizde mi Selma Güneri?
- S.G: 14 yaşındaydım Son Kuşlar filmi’nde. İlk başrolümdü. Ediz
Hun’la birlikte oynadık. Aynı zamanda okula gidiyordum! Aslında
sinema oyunculuğunu düşünmemiştim. Yakın bir akrabamız Perde
dergisinin açtığı yarışmaya giriyordu. Annemle birlikte ona eşlik
ettik. Oradakiler annemi tanıdılar. Babam bir dönemin önemli ses
sanatçılarından, Lütfi Güneri’dir. Hepsi doğduğumda babamla
röportaj yapmışlar. Kızı olduğumu duyunca şaşırdılar. Annemi
yarışmaya girmem için ikna ettiler. Kadere inanırsak böyle bir şey
var.
- Y.S: O jüride ben de varım. 1963 yılında sinemaya girdim. Daha
önce Dormen tiyatrosundaydım. Altan Erbulak’lar, Erol Günaydın’lar,
Ayfer Feray’lar, Metin Serezli’ler, Oradan ufak ufak rollerle
sinemaya geçtim. 1965 yılında artık başroller oynuyorum. Perde
mecmuası vardı. Onun sinema yarışmasına beni jüri üyesi olarak
davet ettiler. Jüride Orhan Boran var, Memduh Ün var. Selma Güneri
Amerika’dan yeni gelmiş. İlkokulu orada bitirmiş, ’Lütfi
Güneri’nin kızı,’ diyorlar devamlı. Çıktı Selma Hanım, çok ufak
gördüm. Çoluk çocuk gibi geldi. O sene yarışmayı kazandı. 66’nın
başında Hülya Koçyiğit’le Nikâhsızlar diye bir filme başlayacağız.
Tatile gittim, geldim, hazırlık yapıyoruz. Allah Rahmet eylesin
yönetmenimiz, Bilge Olgaç. Kafasında da o projede Selma Hanım
varmış.
- Aranızdaki aşk filmle mi başladı?
- Y.S: Evet. "Hülya Koçyiğit sarılık oldu," dediler. Bilge Olgaç
aslında Selma’ya göre düşünmüş projeyi. "İyi" dedim, "Gidelim Selma
Güneri’yi görelim". Aradan bir buçuk sene geçmiş. Selma Hanım’ın
evine gittik. Kabul etti. Filme başladık, çok da güzel bir aşk
hikâyesi. Hiç unutmuyorum Kuledibi’ndeyiz. Gece çalışması
yapıyoruz. Dışarısı çok serin. Arabamda oturup bekliyorum. Gece iki
buçuk üç, Selma Hanım da dışarıda yardımcısıyla duruyor, "Selma
Hanım, buyurun arabaya gelin üşümeyin," dedim, arabaya geldi,
sohbet ettik. Sonra onu Nişantaşı’na bıraktım. "Yarın alabilirim
sizi," dedim. "Alın," dedi. Filmin içinde de çok büyük bir aşk
var.
- Nikâhsızlar’ın sonunda nikâhlandınız mı
hemen?
- Y.S: Birbirimize deli gibi aşık olduk. Evlenmeye karar verdik ama
annesi karşı.
- S.G: Ben çok korktum birden evlenme teklifi gelince, ’eyvah’
dedim.
- Magazin basını falan olay çıktı mı?
- Y.S: Yakalandıktan sonra annesi duruma uyandı zaten.
- S.G: Babama hemen bilgi verildi. "Bir sene daha bekleyin,
Amerika’dan dönüyorum ben de," dedi. Annem artık bizi tamamen
koparmak niyetinde. Sinema camiası karşı çıktı, "size iş vermeyiz,"
dediler.
- Niçin sinema camiası bu evliliğe karşı
çıktı?
- Y.S: Hayran kitlesi açısından. Jönlere kızlar aşık, genç kızlara
da erkekler aşık. İşte o dönem, Son Kuşlar Antalya’da Selma’ya
ödül getirdi. Bizde o zaman bir kıskançlık durumları var. "Bu
iş bitecek evleneceğiz," dedim. Türker İnanoğlu ile 11 filmlik
anlaşma yapmışım. Gittim ona "Ben evlenmek istiyorum, Selma’nın
annesi vermiyor," dedim, "Selma zaten sana deli gibi aşık, sen
merak etme," dedi. "Tünel’de muhtardan yıldırım nikahı ile
evlendiririz iki gün sonra, Tarabya Oteli’nde de da yerinizi
ayırttım," dedi. Türker İnanoğlu annesini ikna etti. Yıldırım
nikahıyla bizi evlendirdi. İmzalar atıldı. Geceyi Tarabya’da
geçirdik. Ben ertesi sabah Hülya Koçyiğit’le İzmir’e film çekmeye
gittim. Selma da Gönül Yazar, İzzet Günay ile Şile’ye gitti.
- Ne kadar sürdü evlilik ve neden bitti?
- Y.S: 13 sene sürdü. 66’dan 79 senesine kadar.
- Bitirme kararını kadınlar alır
genelde...
- S.G: Evet. Sahne düzeni bizi birbirimizden
uzaklaştırdı. Aslında en başından beri birbirimize çok destek oldu.
Yusuf’u kıskanmadım. O da beni çok iyi taşımıştır. Zordur şöhretli
kadın taşımak. Sinema camiasını iyi tanıdığı ve kendisi de şöhretli
olduğu için, son derece anlayışlı davrandı hep bana. Fakat bu gece
hayatı, sahnede olmak. Gece ben sahnedeyken, gündüz Yusuf setteydi.
Bizi birbirimizden uzaklaştırdı. Bir düzen değişikliği oldu.
- Umut kaç yaşındaydı boşandığınızda?
- Y.S: 4 yaşında.
-S.G: O kadar üzüldüm ki ayrılırken, sedef hastası oldum. Sedef
çıkarttım. Çocuğun psikolojisinin iyi olması, sevgi dolu büyümesi
bana göre evlilikten daha önemli. Biz de illişkimizi o süreci kısa
sürede atlatıp başka bir boyuta taşıdık. Yusuf Bey son derece büyük
bir özveri gösterdi bu konuda. Ben zaten anneyim. Yusuf hep gelirdi
eve. Okula beraber götürürdük. Yani biz birbirimizi severek
ayrıldık. Zaman zaman pişmanlık yaşadım tabi. Ama boşandıktan sonra
bir daha toparlayamadık. Çok iyi arkadaş kaldık, bunu
başarabildik.
BOŞANDIKTAN SONRA BAŞKASIYLA EVLENDİM,
YÜRÜMEDİ
- Başkalarıyla evlendikten sonra bu dostluk nasıl devam
etti? Eşler kıskanmadı mı?
- Y.S: Selma’yla boşandıktan 10 sene sonra yeniden evlendim. - S.G:
Biz zaten hiç kopmadık. Hayatta ilk aşk vardır ya. Ciddi
olarak.
- İlk evlenen kim oldu aranızda boşandıktan
sonra?
- S.G: Ben 90’da evlendim. Sen 85’te evlendin.
- Üzüldünüz mü?
- S.G: Bir yıl söylemedik oğlumuza, ikinci bir travma olmasın diye.
Birbirimiz için çok kutsalız. 10 kere de evlensek, boşansak yine de
Yusuf’un benim hayatımda çok özel bir yeri vardır. O duygu kopmaz.
Sırdaşız da aynı zamanda. Çok paylaşırız her şeyi. Üç gün bize
uğramaz falan zaten babaya çok düşkün oğlan. Hemen ararız, yemeğe
çıkarız, evde sohbetler ederiz.
- Y.S: Evliliğimin içinde de Selma ile görüştüm. Karıma da
söyledim. Devlet Opera Balesi’nden Lale Sezgin’dir. Ondan da bir
oğlum oldu. İki kardeş iyi anlaşırlar. Lale’nin çok zor oldu
kabullenmesi.
- Neden?
Y.S: Benim işimi hazmedemedi. Toparlayamadı yani. Arkadaşlarımla
görüşmem sinema dünyası falan adapte olamadı. Umut’u çok seviyordu
mesela. Ama yürümedi. Ben tavrı baştan koymuştum Umut’un sağlıklı
geleceği için, Selma ile görüşüyordum.