Aslıhan Güner: 'Ekmeğimi taştan çıkarırım'

Aslıhan Güner’i kâh bir polis kâh bir öğrenci kâh bir Osmanlı kadını olarak izledik. Çok yakında ise ‘Bahara Yolculuk’ adlı filmde fedakâr bir anne rolünde çıkacak karşımıza.

Aslıhan Güner: 'Ekmeğimi taştan çıkarırım'
Akşam'dan Emine Bıyık'ın röportajı...

Yeni sezon dönemi sizin için nasıl başladı?
Çok yoğun başladı diyebilirim. ‘Bahara Yolculuk’ filminin çekimleri için 40 gün Kırgızistan’da kaldım. Çekimler devam ederken ‘Kızıl Elma’ dizisiyle anlaştım. Sezonun ilk bölümleri olduğu için düzeni tam oturtamadık ama iki bölüm sonra her şey rayına oturacaktır. Şimdi günlerim oradan oraya koşuşturmakla geçiyor. Haliyle iş dışında bir şey yapmaya vakit kalmıyor.   

‘Kızıl Elma’ adlı dizide izleyeceğiz sizi, devam eden bir projeye dâhil olmak zorladı mı sizi?
Hayır, çünkü Pelin (Akil) diziden ayrıldığında,  onun canlandırdığı rolü oynamaya devam etseydim zorlanabilirdim. Bunun nedeni de seyirci çok zor kabullenir, belki de kabullenmezdi. Ama bambaşka bir kimlikle dâhil oldum diziye.  Fragman yayınlanmaya başladıktan sonra izleyicinin de içine sindi, çabuk adapte oldular. Keza ben de sete hemen adapte oldum. Geçen sene de aynı seti paylaşıyormuşum gibi hissettirdiler. Çok güzel bir ortam oldu.

Tam tersi olsaydı ifadeniz ekranda eğreti durur ve seyirci de bunu hissederdi… 
Muhakkak ki…  Ben de bir süre sonra “Olmuyor” derdim. Çok şükür güzel başladı. Şu an her şey yolunda. Osman (Sınav) Hoca’yı çok seviyorum, anlaşıyoruz. Bir oyuncunun üstünde yönetmen ve yapımcının etkisi çok önemli... 

Biraz da ‘Azra’yı yani rolünüzü konuşalım…
Birçok proje için teklif geldi ama içlerinde en çok Azra beni heyecanlandırdı. Senaryoyu okuduğumda ajan olduğunu düşündüm. Değişik bir karaktere sahip hayatından aksiyon hiç eksik olmuyor. Gizemli ve sert bir kadın. Geçmişine ait sırları var. Çocukluğundan beri sıkıntı çekmiş, sokaklarda büyümüş. İyi mi kötü mü anlaşılmıyor. Yani gizemli ve sürprizlerle dolu bir kadın Azra. O yüzden çok hoşuma gitti, seve seve kabul ettim.    

Bir röportajınızda Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğunu beğendiğinizi söylemiştiniz. Şimdi ise onu keşfeden Osman Sınav’ın projesindesiniz. Nasıl bir duygu? 
Harika… Çünkü işinde ne kadar profesyonel olduğunu anlıyorsunuz. Sizin orada olmanızı o istediği için oradasınız. Onun seçtiği bir isim olduğum için çok mutluyum. Devam eden bir projeye dâhil olunca size güvenen gözler olsun istiyorsunuz. İşte ben Osman Sınav’ın gözlerine bakınca o güveni görüyorum. Kendime daha çok güveniyorum ve “Doğruyum, burada olmam gerekiyor” diyorum. Elimden geleni yapıyorum.

HAMDİ ALKAN BENİM İÇİN BABA GİBİYDİ

‘Bahara Yolculuk’ filmi için 40 günlük bir Kırgızistan macerası yaşadınız.
Doksanlı yıllarda yaşanan gerçek bir hikâyeyi anlatıyor ‘Bahara Yolculuk.’ Bir öğretmenin Kırgızistan’da verdiği mücadeleyi işliyor. Amacı için Kırgızistan’a gidiyor ve okul açıyor. Ben de o öğretmenin eşi ‘Sevgi’ye hayat veriyorum.

‘Sevgi’ nasıl bir kadın?
İki çocuk annesi bir kadın. Verdiği mücadelede eşine destek olan, yaşanan tüm olumsuzlukları sinesine çeken, fedakâr bir karakter. Sevgi’den de çok etkilendim. Hamdi Alkan beni aradığında iyi ki kabul etmişim. Filmimiz festivallerde yarışacak, bu konuda iddialıyız. Gerçek bir film çekmeye çalıştık, doğala en yakın şekilde… Hamdi Alkan bu konuda çok titiz davrandı. 

Hamdi Alkan ile çalışmak nasıldı?
Tohumunda oyunculuk olan bir yönetmenle çalışmanın avantajını yaşadım diyebilirim. Hamdi Alkan inanılmaz pozitif şahane bir insan. Kırgızistan’da benim için baba gibiydi. Oyunculuğumu birken on, onken yüz yaptı. Çok zor şartlar altında çalıştık fakat ancak bu kadar keyifli, pozitif ve sevgi dolu bir set olabilirdi. 

Bugüne kadar iyi isimlerle, güçlü projelerde yer aldınız. Mesleğinizin ebedi olması için edindiğiniz en önemli bilgi neydi?
Kamera ve oyunculuk anlamında da okul gibiydi. Tuncel Kurtiz, Nur Sürer, Çetin Tekindor ve mükemmel yönetmenlerle çalıştım. Güçlü isimler ve yönetmenlerle aynı projede çalışınca yavaş yavaş ama sağlam adımlar attım. Bu piyasaya atıldığımda ne bir tanıdığım, ne bir bağlantım vardı. Tek tabancaydım. Bugün olduğum yere tırnaklarımla geldim. Yaşıtlarıma nazaran set ahlakına daha çok sahip olduğuma inanıyorum. Çok disiplinliyim. Birçok oyuncu arkadaşım gibi seti bekletmem, kapris yapmam. Çünkü büyüklerimden böyle gördüm, bunu öğrendim. Sette senaryo bile bırakılmadığını söylerler. Yeşilçam kültüründen geliyor bunlar. Öğrendiğim en önemli bilgi de buydu. Gerekirse uykusuz kalırım ama asla dersime çalışmadan sete gitmem. Tabii biraz da karakter meselesi… Şöhret olmak için yapmıyorum, para kazanmak için yapıyorum. Dört elle sarılıyorum mesleğime. Elimden geldiğince hakkını vermeye çalışıyorum.

EKMEĞİMİ TAŞTAN ÇIKARIRIM

Mesleğiniz çocukluk hayalinizmiş ama reklam bölümünden mezun olmuşsunuz. 
Oyuncu olmak kumar gibi bir şey şanslı olmanız lazım. Tanıdığım kimse olmadığı için elimde bileziğim olsun istedim. Eski kafalı gelebilirim ama ayakları yere sağlam basan birisiyimdir. Zaten okulu yarım bıraktım. ‘Asi’ dizisi için teklif gelmişti, 2 yıl Antakya’da yaşamam gerekiyordu. Yarım bıraktığım için de hiç pişman olmadım. Çünkü hep çalıştım. Hedeflediğim bir yer yok. Sadece çıktığım yolda çizgimi bozmamaya özen gösteriyorum. Allah da yardım ediyor.   

Çocukken de mi böyleydiniz?
4 çocuklu bir ailede büyüdüm. Evin en büyük çocuğuydum. Abla olduğum için anaç bir ruhum vardı. Kardeşlerime anne gibiydim. Hâlâ da öyleyim… Güzel bir bebek olduğum için 3-4 yaşlarındayken reklamlarda oynayayım diye teklif gelmiş. Babam kabul etmemiş.

Neden?
“Hayatın ne anlama geldiğini anlamayacağı yaşta, şımarır” demiş. İyi ki izin vermemiş. Çünkü 11 yaşından beri her yaz tatilinde işe girerdim. Bu da hayatı daha erken tanımama yardımcı oldu. Para kazanmanın ne kadar zor olduğunu bilirim. Emeğinin karşılığını aldığında duyduğun hazzı hiçbir şeyden alamazsın. Bayramlar da bile çalışırdım. Dolayısıyla bu işin popülaritesi beni hiç etkisi altına almadı. Kıymet bilen biriyimdir. Allah’ın verdiği vermediği her şeye şükrederim. Çocukluk yıllarımın bana kattığı en büyük artı. En büyük şansım inancım, onun sayesinde bir şeyler yapabildim.

İlk kazandığınız parayla ne almıştınız?
Tuz almıştım çünkü âdet öyleymiş. Paranın bereketi olurmuş. Babam bize her şeyi yeteri kadar aldı, fazlasını vermedi. Her isteğiniz yerine getirilirse manevi anlamda eksikliğe yol açar. Şükretmeyi unutursunuz. Hatırlıyorum, bir şeyi çok istiyorsam babama mektup yazar, öyle aldırırdım. Hep kendi paramı kazanmayı isterdim. Acayip bir ticaret kafam vardır. Allah’ın izniyle aç kalmam. Ekmeğimi taştan çıkarırım. 

GENÇ ANNE OLMAK İSTİYORUM

Bu kadar yoğun tempo içinde  eşinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çok zor görüşüyoruz. Hâlâ sevgili gibiyiz (gülüyor). İkimizin de işleri çok yoğun. Bakalım şimdi nasıl görüşeceğiz?

Zor değil mi?
Zor ama alıştık artık bu tempoya. Birlikteyken de yapabiliyoruz, ayrıyken de yapabiliyoruz.

Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
Çalışmayan bir kadın olsaydım hemen anne olmak isterdim. Ama bu yoğun çalışma şartlarında çok mümkün değil. Anne olmak için 2 yıla daha ihtiyaç var.
Konular Röportaj