Bir annenin dramı

İstanbul Avcılar’da oturan 54 yaşındaki Ülkü Uslu, yanından ayıramadığı akli dengesi bozuk 27 yaşındaki oğlu Mustafa’ya evinde demir parmaklıklardan oluşan kapı yaptırarak bakmaya çalışıyor.

Bir annenin dramı
Vatan'da yer alan habere göre İstanbul Avcılar’daki bir binanın giriş katında akli dengesi bozuk oğlu ile oturan Ülkü Uslu, ayrıldığı eşinin kendisine şiddet uygulaması ve buna tanık olan 24 yıl önce o tarihte 3 yaşında olan oğlu Mustafa’yı da dövdüğünü anlattı. Ülkü Uslu, “Mustafa babasının bağırma sesinden çok korkuyordu. Eşim, kavgacı, gürültücü bir insandı. Bazen bana bağırır, çağırır döverdi. Mustafa da korkardı. Korkudan bu hale geldi. Babası onu da döverdi, beni de. Sonra çocuk, ‘Çiçekler beni yiyecek’ diye bağırarak çıkıp gitti. Evde ne varsa kırıp döküp gitti” dedi.

‘Bir rapor alabilsek’

Akli dengesi bozuk oğlunun gürültü yaparak, tahta kapıyı kırması nedeniyle içerisini görebileceği parmaklıklardan oluşan demir kapı yaptırdığını anlatan gözü yaşlı kadın şunları anlattı:

“Bulunduğu yerde çiş yaptığı için içerisi ve evin içi kokuyor. Kapıyı açmadan açılan bölmeden yemeğini plastik tabakta veriyorum. Şu anda üzeri de kokuyor. Ona üst baş, muz, ekmek gibi ufak tefek şeyler gerekiyor. Konuşamıyor da. Meyve ve hoşuna giden yemekleri yiyor. Verebildiğim zaman eti severek yiyor.”

Şimdiden oğlu Mustafa’yı önümüzdeki Eylül ayında yenilenmesi gereken rapor için nasıl götürebileceklerini kara kara düşündüğünü anlatan Ülkü Uslu, şunları anlattı:

“Rapor için hastaneye götürmek istedik 10 kişi hakkından gelemedi. Çok güçlü. Ben onu Bakırköy’deki hastaneye bir ara yatırdım; 5-10 gün. Onu dövmüşler, vücudunu simsiyah etmişler. Aldım getirdim. Üstü başı çok pis. Şu anda onu tuttuğum yerde döşek, tuvaleti var başka bir şey yok. Ne yapayım? O evladım benim. Atamam ki ancak ölürsem benden alırlar. Çok istediler de, vermem, veremem kimseye. Versem çok daha kötü olur. Ufak tefek ihtiyaçlarını verince seviniyor. Tek istediğim; şu andaki gibi sakin olsa, onunla oturup çay içebilmek. Masrafı çok. Para gidiyor. Fındık, fıstık ne bulursam yediriyorum.”