Böcek davasının ilk duruşması!..

"Böcek" davasına bakan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanlığın davaya müdahil olarak katılmasına karar verdi.

Böcek davasının ilk duruşması!..
Milliyet'te yer alan habere göre 13 polisin casuslukla suçlandığı davada ara kararlar açıklandı. Sanıkların beraat talebi reddedilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müdahallik talebi kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında çalışma ofisine "böcek" tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili  13 kişi hakkında açılan davanın ilk celsesi başladı.

Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklardan 8'i ve avukatları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatları katıldı.

İddianamede, Erdoğan'ın Başbakanlığı sırasında Resmi Konutu'nun 24  Kasım 2011-29 Aralık 2011, Keçiören'deki ikametgahındaki çalışma ofisinin ise 25  Kasım 2011-29 Aralık 2011 arasında dinlendiği belirtiliyor ve dinleme  cihazlarının, 2011'de Başbakanlığın onayı ile MİT ekibinin Erdoğan'ın  Keçiören'deki ikametgahı, AK Parti Genel Merkezi, Başbakanlık Merkez Bina ve  Başbakanlık Resmi Konut'taki çalışma ofislerinde, gizli dinleme ve gözetleme  sistemlerine karşı teknik arama çalışmaları sırasında, çoklu prizler içine yerleştirilmiş olarak bulunduğu kaydediliyor.

Sanıklardan 6'sı "Başbakan'ı siyasi casusluk amacıyla dinlemek, kamu  görevlisinin özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaları  kaydetmek" suçları yöneltiliyor ve 21'er yıldan 36 yıl 6'şar aya kadar  mahkumiyetleri isteniyor. Sanıklardan 7'sinin ise aynı suçların işlenmesine yardım ettikleri  savunuluyor.

CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKANLIK MÜDAHİL OLUYOR

"Böcek" davasına bakan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanlığın davaya müdahil olarak katılmasına karar  verdi.

NELER SÖYLEDİLER?

Duruşma, sanıklardan Yüksel'in savunmasıyla başladı. Yüksel, 2008'de Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne atandığını, o dönemde  Başbakanlık Koruma Müdürlüğünün "ilkel şartlarda çalıştığını, araç gerecinin  yetersiz olduğunu" ifade etti.

Erdoğan'ın ve amirlerinin desteğiyle müdürlüğün personel, araç-gereç,  silah ve donanımını dünya standartlarının üzerine çıkarmaya çalıştıklarını  anlatan Yüksel, daha önce başbakanın gittiği yerleri, Başbakanlıkta görevli 2  kişi göz ve dedektörle kontrol ederken, aldıkları çok iyi sinyal tarayıcı  cihazlarla, başbakanın yurtiçi ve yurtdışında gittiği her yeri aramaya  başladıklarını bildirdi.

Görev süresindeki çalışmalara ilişkin bilgiler veren Yüksel, "Dünyanın  her noktasındaki otel odasını, toplantı yaptığı yeri aradık, hiçbir şekilde ihmal  etmedik. Sayın Başbakanımız, çok hareketli bir lider, dünyanın her yerine, her an  gider. Görev süremizde 3 seçim geçirdik. Şükürler olsun ki ne Sayın Başbakanımızı  ne de bizden sorumlu kişileri utandıracak bir davranış içine girdik" diye  konuştu.

Başbakanlığa aldıkları yakın nokta personelini, bizzat polis  okullarıyla görüşerek, boyu 1.85'in üzerinde olan ve okul müdürlerince tavsiye  edilenler arasından, mülakatla seçtiklerini anlatan Yüksel, Güvenlik Sistemleri  Daire Başkanlığına, Başbakanın ikamet ve Resmi Konutunun, ayda iki kere  aranmasını önerdiklerini söyledi. Yüksel, şöyle devam etti:
"Sayın Başbakanın yurtiçinde ve yurtdışında her gün programı oluyor.  Bu yüzden ayda iki kere aranmamış. Ancak arkadaşların art niyeti olduğunu  düşünmüyorum. Başbakanın bütün konuştuğu yerlerde böcek araması yaptık, ancak  ikametlerde düzenli arama yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük. Ben,  soruşturmanın ilk gününden beri varım. Böcek 28 Aralık 2011'de bulundu. Çok gizli  bir bilgiydi. Sayın Müsteşarımız beni odasına çağırdı, 'Mehmet Bey, böyle böyle'  dedi. MİT Müsteşarına gidip çalışma yapmamızı istedi. Ortaya çıkabilmesi için de  elimizden gelen çabayı gösterdik."

"Demir'in Ankara'ya geldiğinden haberim yoktu"


Yüksel, sanıklardan Serhat Demir'i Başbakanlığa kimin aldığına yönelik  soru üzerine, "Zeki Bulut, ABD'de eğitim gören ve nitelikli bir arkadaşımız  olduğunu söyledi. Ben de kendisini mülakata aldım. İki tane yabancı dili vardı.  En son ben karar verdim. Ancak kararı vermeden önce İstihbarat Daire Başkanlığı  çok detaylı araştırır. Onlardan gelecek en ufak bir uyarıda isimleri çizerdik"  bilgisini verdi.

Sanıklardan Ahmet Türer'i de ABD'ye gittiklerinde gördüğünü aktaran  Yüksel, o dönemde üniversitede ders veren Türer'i, nitelikli bir personel olarak  gördüğünü, ancak Demir ile bacanak olduklarını Başbakanlığa geçtikten sonra  öğrendiğini belirtti.

"Başbakanın ofislerinin ayda iki kere aranması talimatının yerine  getirilip getirilmediğini niçin kontrol etmediğinin" sorulması üzerine Yüksel,  "Öncelikli görevimiz Başbakanımızın güvenliğini sağlamak. Her dakika zamanımız  dolu. Mümkün olduğunca ofisleri aratıyorsunuz" dedi.

Böceklerin konulduğu tarihlerde Erdoğan'ın ameliyat olduğunu ve  İstanbul'da bulunduğunu hatırlatan Yüksel, sanıklardan Demir'in de bu tarihlerde  İstanbul'da görevli olduğunu kaydetti.

Böceğin konulduğu tarihlerde Serhat Demir'in Ankara'ya geldiğini  bilmediğini aktaran Yüksel, Kasım-Aralık 2011'deki böcek aramalarını da  soruşturma sırasında öğrendiğini söyledi.

"Kesinlikle bu suçların içinde yokum"

Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu'nun, "O dönemde basında usulsüz  dinlemeler konusunda birçok haber çıkıyordu. Personelinize bu konuda hassas  olunması konusunda emir verdiniz mi? Evrakları niye kontrol etmediniz?" sorusu  üzerine Yüksel, arama görevinin yönetmelikte kendilerine verilmediğini, bunu  idari tasarruf olarak, tedbiren yaptıklarını kaydetti ve "O dönemde en önemli  şey, Sayın Başbakanımızın güvenliğiydi. Her dakika yanındaydık. Ayrıca çalışma  ofisi, 24 saat personelin bulunduğu ve 5 personel dışında kimsenin girmediği  kapalı bir alan" dedi.

İddialara ilişkin, "Kesinlikle bu suçların içinde yokum. Dosyada da  görülecektir" diyen Yüksel, "Resmi olarak bütün birimlerimi ayda en az 4-5 kez  diğer rütbelilere denetlettiriyordum. Bununla ilgili bütün rütbelilerin tanıklık  yapacağını düşünüyorum. Ama takdir edersiniz, bin 400 personeliniz var. Sayın  Başbakanımızın ve ailesinin yakın korunmasından, tesislerin korunmasından, evrak  imzalanmasından sorumluydum. Birçok seyahatte 10-11 saat uçtuktan sonra evrak  imzalamaya gittim. Görevimi iyi yapmak için çalıştım" diye konuştu.

Sanıklardan Zeki Bulut'un avukatı Hakan Yıldız'ın sorusunu  yanıtlarken, sanık Serhat Demir'in nitelikli bir personel olduğunu,  bilgisayardan, teknolojiden anladığını, iki dil bildiğini ifade eden Yüksel,  "İstihbarat raporunun da olumlu gelmesiyle onu Başbakanlık korumaya aldık" dedi.

"Konuttaki aramanın İstihbarat Daire Başkanlığınca yapılmasının nedeni  cihazların İstanbul'da bulunması olabilir mi?" sorusunu yanıtlayan Yüksel,  "Pratikte mümkün. Ama, hiçbir şekilde İstihbarat Daire Başkanlığından yardım  istenmemesi konusunda kararlıydık" dedi.

Sanık Serhat Demir'in konutlarda "aramaya" geldiğinden haberdar  olmadığını söyleyen Yüksel, kendisinden de bu konuda izin istenmediğini ifade  etti.

Bir soru üzerine Erdoğan'ın Keçiören'deki konutu ile Başbakanlık Resmi  Konutunda sabit jammerlar bulunduğunu, bunların, uzun ömürlü olması için sadece  makam geldiğinde çalıştırıldığını aktaran Yüksel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın  avukatı Ali Özkaya'nın, "Serhat Demir'in bacanağı olan Ahmet Türel kimin  referansıyla alınmış?" sorusuna ise "Zeki Bulut ve Ahmet Türel, ABD'de tanışan  insanlar zaten. Sayın Başbakanımızın ABD seyahatinde, o beni tanıştırmıştı. Ahmet  de teknik konularda yeterli ve İngilizcesi olan bir arkadaşımızdı" yanıtını  verdi.

Bir sanık avukatının, jammerlar çalıştığında böceklerin sinyal  vermesini engelleyip engellemeyeceğine yönelik sorusunu da Yüksel, "Tabii ki"  dedi.

"Ne yazık ki hain addediliyoruz"

Suçlama tarihinde Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğünü yapan sanık Zeki  Bulut da Başbakanlıktaki göreve başladığında "lakayt bir düzen" gördüğünü,  hiyerarşinin kaybolduğuna tanık olduğunu ifade etti. Göreve başladıktan sonraki  çalışmalarına değinen ve Başbakanlıktaki koruma polislerinin imkanlarını  artırdıklarını anlatan Bulut, şunları kaydetti:

"Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim,  gece yarısı döndüm. Ortalama 17-18 saat çalışıyordum. 4 buçuk yılda sadece bir  gün, kayın babam vefat ettiğinde çalışmadım. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı  yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım. Devamlı yurtdışında, devamlı il  dışındaydık. Herhalde bin 500 gün çalışmışım, bunun bin gününü Ankara dışında  geçirmişim. Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın  büyüdüklerini hiç görmedim. İnsan üstü bir görev. Bunu yapabilmek için hakikaten  beyefendiyi sevmeniz gerekiyor, bu kadar gönül bağı, bu kadar aşk ile bağlanmanız  gerekiyor. Görevi aldığım ilk gün ellerimi başıma aldım ve düşündüm. Allah'a,  'Devletimin başbakanını koruyacağım. Bundan daha büyük bir görev yok' diye  şükrettim. Sayın Başbakanı kazasız belasız, kılına zarar gelmeden görevi  bırakmayı nasip etmesi için Allah'a dua ettim. Görevi bırakınca da bu yerine  geldiği için iki rekat şükür namazı kıldım. Ama şimdi ne yazık ki hain olarak  addediliyoruz. Bu kadar büyük bir sevginin, bu kadar büyük bir aşkın karşılığının  bu olmaması gerekiyordu. Başbakanımızı, beyefendiyi, iddia ediyorum ki biz gelene  kadar Allah korumuş. Öncekilerden tanıdığım, sevdiğim arkadaşlarım da var. Ama ne  yazık ki böyleymiş."

Dinleme cihazı bulunduktan sonra yaklaşık 10 ay daha görevini  sürdürdüğüne işaret eden Bulut, görevi sona erince, küçük yerlere giden birçok  meslektaşının aksine Denizli Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini söyledi. Görevden  ayrılırken, Erdoğan'ın memnuniyetini bizzat dile getirdiğini kaydeden Bulut,  Erdoğan'ın, Denizli'de, "Size, kendi müdürümü gönderdim, emanet ettim. Burada çok  daha başarılı olacak" diyerek, kendisini onurlandırdığını belirtti.

Bulut, "Hiç anlamadığım bir süreçte, Şubat 2014'te görevden alındım.  Neden alındığımı bilmiyorum" dedi.

"Demir için referansta bulunmadı"

Zeki Bulut, bir soru üzerine, kendisinden önceki Mehmet Yüksel'in bir  sözünün yanlış olduğunu ifade ederek, "Serhat Demir için referansta bulunmadım.  Ahmet Türer referansta bulundu, çünkü bacanağıydı. Serhat çok nitelikliydi. 2  yabancı dil biliyor, prezentabl, düzenli, temiz ahlaklıydı. Bir savunma sporunun  Türkiye'deki en önemli hocalarından birisi. Ahmet, referansta bulundu, onun  üzerine Başkanımla değerlendirdik, komisyon kurarak, INTERPOL Daire  Başkanlığından talep ettik. Vermediler. Genel Müdürümüzle görüşme yapıldı,  alınamadı. Sayın Bakanımızla görüştükten sonra, zor aldık" diye konuştu.

Erdoğan'ın 2011'deki rahatsızlığı döneminde İstanbul'da bulunduğunu  kaydeden Bulut, "O dönemde beyefendinin bir misafiriyle ilgileniyordum. Bir hafta  için gelen misafir iki ay kadar kalmıştı. Demir'in ailesi Ankara'daydı. 'Ailemden  uzak kaldım. Çocuğum da rahatsızmış. Görüp geleyim' dedi. Bununla ilgili izin  aldı. Bu yüzden Serhat'ın İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini biliyorum" ifadelerini  kullandı.

Böcek araması konusunda İstihbarat Daire Başkanlığından yardım  istendiğini bilmediğini aktaran Bulut, çalışma şartları dolayısıyla bütün sistemi  takip etmesinin imkansız olduğunu söyledi.

Bulut'un avukatı Hakan Yıldız ise şunları kaydetti:

"Müvekkilimin, büronun içindeki işleyişi bizzat takip etmesi mümkün  değil. Soruşturma aşamasında müvekkilim tanık olarak görünüyordu. Savcılıkla  yaptığımız görüşmede, 'Mehmet Yüksel ve Zeki Bulut'u tanık olarak çağırıyoruz,  gelmiyorlar. Gözaltına aldıracağız' diyorlardı. Davayı açan savcı ve  başsavcıvekili gözaltı günü yaptığımız görüşmede müvekkilin dosyada şüpheli  olmadığını söylediler. Müvekkilim casuslukla suçlanıyor, diğer bütün sanıkların  kayıtları didik didik edilirken, müvekkilimle ilgili tek bir araştırma yok, tek  bir delil yok. Müvekkilim burada reklam yüzü. Ben buna inanıyorum. Müvekkilim,  bin 550 gün çalışmış, bunun bin 117'sini Ankara dışında geçirmiş. Her şeyi  denetlemesi mümkün mü?"

Erdoğan'ın avukatı Özkaya, Bulut'a, "Resmi Konuta Erdoğan'ın yanına  gittiğinde cep telefonlarının çalıştığını gördüğünü" belirtti ve buna ilişkin bir  soru yöneltti.
Soru üzerine "Jammerları açmıyorlardır" diyen Bulut, savunmasını  tamamlarken, "Beyefendiye karşı sadakatime, çalışmama herkes tanıktır. Hiç  beklemediğimiz bir günde gelindi, gözaltına alındım. 4 gün nezarethanede kaldım.  Kelepçe takıldı, rencide edildim. Tabii, ifademiz alındı ve savcılıktan serbest  kaldım. O psikoloji içinde, beyefendiye olan sevgimi, gönül bağımı, sadakatimi  herkes bildiği için sayın bakanlarımız ve bürokratlarımızın da arasında olduğu  binlerce kişiye mesaj attım" ifadesini kullandı ve mesajını okudu.

Bulut'un ardından diğer sanıkların savunmalarına geçildi.