Burcu Kara tiyatro sahnesinde

"Tatlı Çarşamba" adlı oyunda 'Ellen' karakterini canlandıran Burcu Kara özel açıklamalarda bulundu..

Burcu Kara tiyatro sahnesinde

'Tatlı Çarşamba'ya nasıl dahil oldunuz?
Sait Genay 'Elveda Derken' dizisinde babamı oynamıştı. Bu oyunda da sevgilim rolünde. Teklif; Sait Abi aracılığıyla geldi. Pozitif enerjiye inanırım. Bir gün önce verdiğim röportajda "Tiyatro yapmak istiyorum" demiştim. Ertesi gün böyle bir teklif alınca çok şaşırdım. O bir hafta içinde üç tane tiyatro projesi teklifi aldım.

'ELLEN'I SEVİYORUM

Neden 'Tatlı Çarşamba'yı tercih ettiniz?
Buranın güvenirliğinden çok etkilendim. Emre'nin (Kınay) vizyonu, geçmişi, idealistliği ve Sait Abi ile yeniden beraber oynayacak olmanın zevkini de sayabilirim. Tabii ki oyunun öyküsü de çok cazipti.

Kadın erkek ilişkileri ve aldatma üzerine kurulu bir oyun bu, değil mi?
Evet, benim oynadığım karakter 'Ellen'; evli bir adamla aşk yaşıyor. Evlilik hayalleri kuran, sonsuz aşka inanan çocuksu bir kız. Adamın karısı çok akıllı bir kadın ve aldatıldığının farkında. Adamın sekreterinin yaptığı bir hata yüzünden hepsinin hayatı bir yerde kesişiyor ve herkes birbiriyle yüzleşiyor.

Evli bir erkeğe aşık olan, çocuksu, saf 'Ellen' karakterini sevdiniz mi?
Evet, onu çok seviyorum. 'Ellen'ın psikolojisini o kadar hissederek oynuyorum ki, onunla ağlayıp onunla gülüyorum. 'Öncesi nasıldı, nasıl bir kızdı, niye bu hale gelmiş?' diye düşünüyorum.

GÜÇLÜ KADIN ROLLERİ İSTİYORUM

Sizce 'Ellen' neler yaşamış olabilir?
Muhtemelen taşradan gelmiş, arkasında aile desteği olmayan, aşka çok değer veren, hesap kitap yapmayan, iyi niyetli, iyi kalpli, saf bir kız. Hepimiz bir dönem Ellen'dık. Hepimiz çok safça düşünüp aşık olduk. Sonra hayat insanın gözünü açıyor bir şekilde. Ama 'Ellen' hâlâ o saflığını kaybetmemiş.

'Ellen'la bir yakınlık kurabildiniz mi?
Ben de küçük şeylerle mutlu olurum. İnsanların kötü olduğuna ve bir şeyi hesap kitap yaparak elde edeceklerine inanmam. Sevginin, aşkın, iyi niyetin her şeyin üstesinden geleceğine inanırım.

Canlandırmak istediğiniz bir karakter var mı?
Atatürk'e aşık olan Fikriye'yi canlandırmak isterim. Güçlü yazılmış kadın rolleri bekliyorum. 'Ben bunu nasıl oynayacağım' diye oturup kafayı kırmak istiyorum. Maalesef böyle bir senaryo gelmiyor elime. Birçok insan bu yüzden kendi yazıyor.

Performansınızla da seyirciyi şaşırtıyorsunuz. Nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Seyircinin şaşırdığını görmek güzel. Ama tiyatroda kısıtlı bir kesim görebiliyor. Oyunculuğu çok seviyorum ve kendimi geliştirmek için çok kafa yoruyorum. Oyunculukta çok daha yüksek perdeden oynayabilirim. Henüz kendimi tam olarak gösterebileceğim bir şey yapmadım.

Tiyatroyu sizin için farklı kılan şey ne?
Tiyatroda çok özgürsün. Sahnedeyken kendini daha çok doyurabiliyorsun, sınırlarını zorlayabiliyorsun. Bu nedenle tiyatro bir terapi benim için.

BEN BU DÖNEME AİT BİRİ DEĞİLİM

Rol aldığınız oyun aldatma üzerine kurulu. Aldatma ve aldatılmaya nasıl bakıyorsunuz? Sizce bir erkek, karısını neden aldatır?
Bilmiyorum ki; bunun birçok sebebi olabilir ama hiçbir şey aldatmayı haklı kılmaz. Her şeyin oturup konuşularak halledilmesi gerektiğine inanıyorum. Başka birine aşık olunabilir, her şey insanlar için. Yeter ki karşıdaki insanın kişisel haklarına, evliliğine saygı duyulsun. Bir insan evliyse ona göre davranması, hatta karşısına çıkan insanın da onun evli olduğunu düşünerek hareket etmesi gerekiyor. Ne yazık ki bu değerlerin yitirildiği bir dönemdeyiz. Zaten bu yüzden kendimi bu döneme ait hissetmiyorum.

Hangi döneme aitsiniz?
18'inci yüzyıl! O dönemi konu alan filmlerin içinde kaybolup gidiyorum. O dönemdeki İngiltere ya da Fransa'da yaşamayı çok isterdim. Bu nedenle dönem işlerine bayılıyorum.

SIRADAN HİÇBİR ŞEY BENİ TATMİN ETMEZ

TRT'de 'Bi Dünya Tasarım' programını sunuyorsunuz...
Evet üç yıldır devam ediyor. İnanılmaz tasarım hastası biri oldum. Bakış açım değişti. Sıradan olan hiçbir şey beni tatmin etmiyor, cezbetmiyor. Program bana çok şey kattı.

TASARIMA BAŞLADIM

Tasarım anlamında en çok etkilendiğiniz mekan neresiydi?
Kırmızı Mektep; Balat'ın üstünde Fatih zamanında yapılmış 500 yıllık bir Rum okulu. Kanatlarını açmış bir kartal görünümünde. Fransa'dan gelen kırmızı tuğlalar yüzünden halk arasında Kırmızı Mektep deniyor. Hâlâ bir kişilik sınıflar var ve eğitim verilmeye devam ediyor.

Tasarım yapmak ister misiniz?
İstemez olur muyum? Küçük küçük başladım zaten. Yaz geliyor, mayo bikini tasarlıyorum kendime. Kostüm ve aksesuvar konusunda da kafamda farklı düşünceler var. Sanal ortamda bunları pazarlayabilirim.

GERÇEKTE UTANGACIM

Talepkâr bir insan değilim. Fazla içe dönük, mütevazı, kaderci biriyim. Dışarıdan çok 'cool' görünebilirim ama aslında utangacım. Çok sayıda yapımcı, yönetmen tanıdığım var. Buna rağmen kapılarını çalmam bir şey istiyormuş gibi... Gurur meselesi yapıyorum. Bu özelliğim bana çok şey kaybettirdi ama değiştirmek istediğimi sanmıyorum.

İLKER GEZİCİ

Konular Röportaj