Caner Cindoruk ve Pelin Akil'den başarılı performans

İzleyiciye eski İstanbul’da keyifli bir yolculuk vaat eden ve kült müzikallerimiz arasına girmeye aday olan “İstanbulname”nin başrol oyuncuları Pelin Akil ve Caner Cindoruk'tan çarpıcı açıklamalar...

Caner Cindoruk ve Pelin Akil'den başarılı performans
Akşam'dan Arzu Akyol'un röportajı...

İstanbulname’de Tulumbacı Eğrikapılı Ali ve Angel’i oynayacaksınız. Angel Ali’ye bir şey söylesin oyundan, öyle başlayalım röportaja…

Pelin Akil: “Hatırladııııııın babasının yanındaki küçük sıska kızı???” diyorum o zaman Ali'ye (gülüyoruz). Eyvallah… 

Peki, bu proje kendini size nasıl kabul ettirdi?
Caner Cindoruk: Türker Bey’le bir dizi projesi için görüştük,10 gün sonra müzikal teklifi geldi. Dans etmek, şarkı söylemek fikri hoşuma gitti.
P.A.: Yaşamadığım bir dönemde geçiyor olması cazipti. O dönemde yaşanan aşklar çok daha saf ve masum. İnsan ilişkileri de öyle. Böyle bir dönemin dev prodüksiyonla koca Maslak sahnesinde sergilenecek olması beni çok heyecanlandırmıştı.

Biraz anlatır mısınız İstanbulname’yi? 
P.A.: Bestelerini İnce Saz, koreografisini Selçuk Borak yaptı. Bütün oyuncu arkadaşlarım ince elenip sık dokunarak seçildi. Birbirimize olan sevgimizi, enerjimizi seyirciye yansıtırsak çok olumlu dönüşler alacağımıza inanıyorum. Şakir Gürzumar yönetimindeki İstanbulname’nin uzun süre sahnede kalacağına eminim. 
C.C: Eski İstanbul'da bir mahallenin, bir aşkın hikâyesini anlatıyoruz. Uğur Böceği’nin Avrupa’dan gelecek kızı annesini zengin sanmaktadır. Bütün mahalle birlik olup Uğur Böceği’ne (Nükhet Duru) yardım eder ve kızına karşı mahcup olmasını engellemeye çalışır. Eski Türk filmi tadında mutlu eden bir hikâye.

Şarkı söylemekle aranız nasıldı? Zorlandınız mı?
P.A. : Şarkı söylemeyi zaten çok seviyordum. Hiç zorlanmadım. 
C.C.: Şarkı söylemeyi severim ben de. Zorluk çektim diyemem. Şiir okumak, şarkı söylemek, öykü yazmak benim heybemde var zaten. 

Ekip kalabalık. Kavga gürültü var mı?
C.C.: Çok kalabalık olmamıza rağmen hiç kavga gürültü yaşanmadı. Mükemmel bir ekip olduk. 
P.A.: Ekip gerçekten harika. Bir daha kopmamak üzere güzel arkadaşlıklar kazandırdı İstanbulname bize.

İzleyici tepkileri nasıl? 
P.A.: Türkiye'de müzikale ilgi az. Bu yapımlar hem göze hem kulağa hitap etmesi gereken pahalı prodüksiyonlar. Kötü bir prodüksiyon yapıldığında seyirci için keyifsiz olabiliyor. İstanbulname her açıdan iyi bir prodüksiyon. Bu nedenle 
izleyenler de keyif alıyor.
C.C.: İyi yapılan her iş karşılığını bulur. Projemiz perdesini açtı ve şuana kadar aldığımız alkışlar doğru yolda olduğumuz gösteriyor.

ESKİ İSTANBUL BİR BAŞKA…

Oyundan yola çıkarsak o günlerin İstanbul’uyla bugünün İstanbul’u arasında ne gibi farklar var?
P.A.: Oyundaki İstanbul bizden çok uzak. Aşkı daha kıymetli, dertleri daha masum… Yaşadığımız dönemdeki İstanbul eski İstanbul'un tırnağı olamaz. 
C.C.: O dönemin İstanbul’u daha yaşanılır bir şehirmiş. Trafiği, düzensiz şehirleşmesi derken dünyanın en güzel şehirlerinden biri olmasına rağmen, huzur bulabildiğimiz bir şehir olmaktan uzak maalesef.

CANER CİNDORUK (FOTO GALERİ)

Bir zaman makinası olsa siz İstanbul’un hangi yıllarına dönmek isterdiniz? 
P.A.: Keşke öyle bir imkanım olsaydı da AVM’lerden, rezidans ve sitelerdeki çok güvenli ama az neşeli hayatlarımızdan çıkıp çocuk sesli ve fesleğen kokulu sokaklara girip gerçek mahalle havası alabilseydik. O sokakların dokusunu görmeyi, Osmanlı mimarisini hissetmeyi, Arnavut kaldırımlarda apartman değil minik topuklu ayakkabılarımla çıtı pıtı gezebilmeyi isterdim.
C.C.: 70’li yıllarda olmayı isterdim, özellikle o yılların Yeşilçam’ı bende merak uyandıran bir dönemdir.

Yorgunu mu âşığı mısınız bu şehrin? 
P.A.: Hem yorgunu hem âşığıyım. O kadar koca bir koşuşturmanın içindeyim ki yıllardır. İstanbul'un daha sakin halinde yaşamak isterdim. Politikasız, trafiksiz, kavgasız, sevgiyle bir arada huzurla yaşayabilmeyi isterdim.
C.C.: Grotesk bir şehir İstanbul ben de bu şehrin hem yorgunuyum hem de âşığı…

İstanbul vazgeçilmez mi, başka şehirde de yaşar mısınız?
P.A.: Onu tam kestiremiyorum. Bir süreliğine uzaklaşmak olabilir belki ama temelli başka bir yere yerleşmeyi düşünemem...
C.C: Ben mutlu ve huzurlu olduğum her yerde yaşarım.

HİÇ YILDIRIM AŞKI YAŞAMADIM

Müzikalde oyun içinde oyunun karmaşasında doğan bir aşka tanıklık edecek izleyici. Peki, siz aşkı nasıl tarif eder nasıl yaşarsınız? Aşkın gözü kör müdür yoksa âşık olacağınız karakterin sınırları belli midir?
C.C.: Ali ve Angel oyunda birbirlerine yıldırım aşkıyla bağlanıyorlar. Bu benim hiç yaşamadığım bir aşk… Aşkın bir tarifi ya da tanımı olsaydı keşke. Çok değişken bir kavram ve sınırları yok. Coşkunun tavan yaptığı en özel duygu. İçinde 1001 çeşit duygu barındırıyor. O yüzden yaşadığım her aşk farklı ve özeldi benim için.

Yine oyundan yola çıkarak o dönemin aşklarıyla bugünküler arasında nasıl bir fark var size göre?
C.C.: Aşkı da bir çok kavram gibi dejenere ettik. Medeniyet adı altında gittikçe kirleniyoruz. Duygu kirlenmesi yaşıyoruz maalesef.
Konular Röportaj