Cansu Tosun ilk kez bu kadar cesur!..

Cansu Tosun, Tempo dergisi için ‘şuh kadın’ oldu, birbirinden iddialı pozlar verdi. “Üstünde çalışırsam her role girebilirim” diyen Tosun, Almanya’dan Türkiye’ye geldikten sonra kısa zamanda yakaladığı başarıyı ve hayallerini anlattı.

Cansu Tosun ilk kez bu kadar cesur!..
* Buradaki çoğu kişi bir Avrupa şehrine gitmek isterken, siz Türkiye’ye geldiniz. Neden?

- Almanya’da yaşamak çok farklı. Oturmuş bir sistem var. Burada ise yarın ne olacağını, bir an sonra başınıza ne geleceğini bilmeden yaşıyorsunuz. Korkarak yaşayan insanlar için Türkiye zor. Öyle insanlar Almanya’da rahat eder. Burada korkmadan, anı yaşamak lazım. Tabii bu biraz da devletin insanlara verdiği güven eksikliğinden kaynaklanıyor. Almanya senelerdir Avrupa’da çok güçlü. O tarafını özlüyorum. Türkiye’nin de bu karışık halini seviyorum. Sanırım insanlar bu karışıklıktan dolayı başka yerde yaşamayı istiyor.

* Almanya’da oyuncu olmaya çalışsanız daha kolay olmaz mıydı?

- Bence hiçbir şey kolay değil. Her yolculuğun bir zor bir de kolay tarafı var. Kendi yaşadığım şehirde oyunculuk yapamayacaktım. Mecburen başka şehre taşınıp yine ailemden uzaklaşacaktım. Her kararın zor tarafı vardı.

* Peki, İstanbul’u nasıl görüyordunuz oradan?

- İstanbul benim için hayaldi. Buraya daha önce bir-iki kez gelmiş ve çok sevmiştim. Mimarisi, insanları, bana sanki farklı şehirleri bir arada barındırıyormuş gibi geliyordu. Beni heyecanlandıran da bu oldu sanırım. Annemle babam da yıllardır Almanya’dan buraya geri dönme isteğiyle yaşıyor. Almanya’daysanız hep öyledir ya... Biraz da o dürtüyle karar verdim sanırım.

GELDİĞİM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM

* Hiç pişman oldunuz mu?


- Hayır, hiç! Çünkü bu kararı kendim verdim. Almanya’dan kalkıp Türkiye’ye gelmeseydim, belki şu anda orada denemediğim için pişman olacaktım. Kendi istediklerimi yaparak güzel sonuçlar alıyorum. Daha da iyi olmasını istediğim için çok çalışıyorum. Bu beni mutlu ediyor.

* Almanlar disiplinli olur. Siz de öyle misiniz peki?

- Kesinlikle. Çok disiplinliyim ve kurallara çok dikkat ederim. Mesela bir yere geç kalmamanız, geç kalacaksanız bile bunu haber vermeniz gerekir. Türkiye’de böyle bir şey yok. Olayları dolandırarak konuşmayı asla sevmem. Netim. Maskeli insanları pek çözemiyorum. Bende Almanya’nın kuralcılığının getirdiği bir netlik var.

* Türkiye’deki insanların maskeleri sizi rahatsız ediyor mu?

- Hayır ama bu aslında insanı daha çabuk büyütüyor. Bir bakıma güzel bir şey. İnsanları gözlemlemeyi çok seviyorum ve bu sayede çok farklı yüzler, çok farklı karakterler tanıyabiliyorum.

* İleride o insanlar gibi olur musunuz?

- Bence o insanın kendi iradesine bağlı. Ben böyleyim, böyle de kalırım.

KAYIP ŞEHİR GİBİ BİR DİZİ BİR DAHA YAPILIR MI?

* Kısa zamanda iyi adımlar atmışsınız. Bu, nasıl oldu?


- O konuda çok şanslıydım. Yapımcı Şebnem Özberk’le tanıştım. Bir yıl sonra Türkiye’ye geldiğimde onun evinde kaldım. Geldikten bir hafta sonra Şebnem Hanım sayesinde Yılmaz Erdoğan’la tanıştım. O da benim BKM’deki derslere gelmemi isteyip istemediğimi sordu ve öğrencisi oldum. Yılmaz Erdoğan’ın dersleri benim için büyük bir zenginlikti.

* Ama tanınmanızı sağlayan “Kayıp Şehir” dizisi oldu sanırım.

- Evet. Benim için öyle bir projede yer almak müthiş bir fırsattı. O projede çalışan herkesle büyük gurur duyuyorum. Haftada üç kez mutlaka “Kayıp Şehir”i anıyoruz. Ayda iki kere ekiple bir araya geliyoruz. Oranın ruhu ve dünyası çok farklıydı. Öyle bir dizi bana göre hiç yapılmamıştı. Bir daha da yapılır mı, bilemiyorum.

YAŞAYARAK OYNUYORUZ

* Başarılı bir oyuncu sizce nasıl olmalı?


- İyi bir oyuncunun en başta iyi bir insan olması lazım. Önce insan olmanın gereklerini yerine getirmeli. Bu, “Her iyi insan, iyi oyuncudur” demek değil. Aslında biz de bu dünyada başka bir anlamda oyun alanındayız ve yaşayarak oynuyoruz. Hakkını vermek zorundayız. Donanımlı olmak da önemli. İyi oyuncu biraz da tecrübe kazanılarak olunur. Duyguyu aktarıp yaşatabiliyorsanız, iyi oyuncusunuzdur.

TEMPO
Konular Röportaj