Cumhurbaşkanı Erdoğan: "PYD kırmızı çizgimiz"

Soçi’de Rusya ve İran liderleriyle Suriye konusunda siyasi çözüme giden yolun görüşüldüğü zirveye katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye dönerken beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "PYD kırmızı çizgimiz"
Vatan'dan İsmail Turgut Yuvacan'ın haberine göre Astana süreciyle çatışmasızlık bölgelerinin hayata geçirildiğini, İdlib’de kontrol ve gözetleme noktalarının kurulmasının devam ettiğini belirten Erdoğan, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusunda mutabakatımız var. Temel amacımız, Suriye halkının kabul edeceği kalıcı ve muteber bir siyasi bir çözümdür. Bu hususları, ortak açıklamaya da yansıttık” dedi.

‘PYD-YPG tavrımız kesin’

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğine üç ülkenin beraber karar vereceğine dikkat çeken Erdoğan, “Kongreye Suriye’deki bütün grupların, tüm kesimlerin davet edilmesini öngörüyoruz. Arkadaşlarımız bu konuda çalışmaları olgunlaştıracaklar. PYD-YPG gibi terör örgütleri konusundaki tavrımız kesin” diyerek terör örgütünün katılımını Türkiye’nin kabul etmeyeceğini yineledi. Erdoğan şöyle devam etti:

Yeni anayasa ve seçim

Kongrenin ateşkes ve çatışmasızlık sürecine katkı vermesini bekliyoruz. Burada da iki ana hedef var. Birincisi, yeni bir anayasa yazılması. Bunun için, dış işleri bakanları, genelkurmay ve milli istihbaratın yapacakları çalışmada, dar kapsamlı bir şekilde de olsa muhtemelen bir teknokratlar heyetini bu konuyla ilgili çalıştıracaklardır. Yeni anayasa için böyle bir hazırlığın da yapılması gerekecek. İkinci hedef ise, BM gözetimde adil ve şeffaf olarak seçime gidilmesi. Bu süreçte Suriye halkının hür iradesiyle hayata geçirebileceği şartların oluşturulması önem arz ediyor. En geniş manada, Suriye’nin içinde ve dışında nerede varsa, tüm Suriyeliler kendi geleceklerini kendileri belirlemeli. Bu süreçte, tutukluların serbest bırakılması, mayınların temizlenmesi ve insani yardımların ulaştırması gibi güven artırıcı adımların atılmasını da öngörüyoruz.

Afrin’e kontrol noktası

- Afrin konusunda bir gelişme var mı?

Afrin konusunda, Soçi’deki toplantı bizim için çok çok önemliydi. Gerek Rusya, gerek İran’ın tavrını görmemiz açısından önemliydi. Şimdi, tavırlarını görmemizin ardından, İdlib’deki kontrol ve gözetleme noktalarının Afrin’de de oluşturulması için arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürecekler. Bizler kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Afrin’in asli sakinlerinin yerlerine dönmeye başlamasıyla beraber şehrin demografik yapısı da normale dönüyor. Afrin’in asli yapısında nüfusun yüzde 50’si Araplardan, yüzde 30’u Kürtlerden, geri kalanı da Türkmenler ve diğer gruplardan oluşuyor. Kamplardan oraya dönüşün başlamasıyla birlikte, şehirler asıl sahiplerine kavuşmuş olacak. Bu, İdlib için de geçerli.”

- Zirve sonrası basın toplantısında üç garantör ülke Türkiye İran ve Rusya olarak bahsettiniz. Putin de, uluslararası kuruluşların da davet edileceğini söyledi. İleriki safhalarda, bir garantör ülke olarak ABD’nin de sürece katılma durumu var mı? Olabilir mi?

Öyle bir talep olursa, bunun kararını bu üçlü verecek. Biz isim zikretmedik ama, buraya dahil etmemiz gereken bir ülke ya da kuruluş olursa, bunun kararını bu üçlü verecek. Bunda mutabıkız.”

‘Putin hassasiyetimizi paylaşıyor’

- Efendim, ABD’nin PYD-YPG konusundaki tavrının ne olduğunu biliyoruz. Putin’in, bizim YPG konusundaki hassasiyetimizi paylaştığını söyleyebilir miyiz? Kuzey Suriye’de 60 bin civarında YPG militanı var. Bu sürecin sonunda bunlar nasıl evrilecek? Silahları ellerinden alınsa bile akıbetleri ne olacak? Kandil’e mi dönecekler?


Biz, PYD-YPG konusundaki tutumuzu net olarak ifade ettik. Putin, bizim PYD-YPG konusundaki hassasiyetlerimizi paylaşıyor. Orada bir sıkıntı yok. Paylaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri. Ha, PYD-YPG’ye karşı açıkça tavır almaları söz konusu olabilir mi? Orada bizim çizgimiz şu: Türkiye olarak biz, ülkemize yönelik herhangi bir tehdit unsuruna karşı, gerek İran’ın gerekse Rusya’nın bizim yanımızda yer almasını istiyoruz. Bu ne demektir? İlla silah gücü olarak yanımızda yer alınmasını kastetmiyoruz. Diplomasi olarak o noktada bize karşı çıkmamaları yeterlidir. Nitekim, şu anda görünen, herhangi bir ters duruş da söz konusu değil.

Şam ile temas olur mu? Putin, malumunuz Esed ile de bir görüşme yaptı. Soçi’deki zirvede, o görüşmenin içeriğiyle ilgili size bir bilgi verildi mi?

Bazı şeyleri elbette paylaştı, ama tabii ki paylaşmadığı şeyler de vardır. Örneğin PYD-YPG’ye karşı Esed’in de olumsuz baktığından söz etti. Masada, PYD-YPG’nin yer almasını onun da istemediğine değindi. Bu çok da şaşırtıcı değil. Türkiye olarak bizim Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok. Bizim sorunumuz terör örgütleriyle. Suriye yönetimi ise, öteden beri, bırakın YPG gibi bir terör örgütünü, Kürtlerin varlığını bile kabule yanaşmıyordu. Onlara vatandaşlık vermiyordu; kimlik, pasaport vermiyordu. O zamanlar, ‘Bunlar senin vatandaşın, niye pasaport kimlik vermiyorsun’ dediğim anlar olmuştur kendisine...

- Suriye de PYD’ye karşı olduğuna göre, bu süreç içerisinde, bu konuda Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali düşünülebilir mi?

Dediğim gibi tam aynı şey değil; Bizim meselemiz Kürtlerle değil, terör örgütleriyledir. Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Bu konuda bir şey olmaz türünden peşinen kestirip atma türünden bir anlayışın, bir yaklaşımın içinde olmamız çok da doğru olmaz. Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana kadar her zaman açıktır.

- Türkiye’nin dolaylı aracılarla da olsa, Esed ile iletişim kurmaya başladığını söyleyebilir miyiz?

An itibarıyla o tür bir durum yok ortada.

Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Türk firmaları da yer alacak mı?

O zamanı geldiğinde değerlendirilecek bir konu. Türkiye olarak biz Suriye halkının sadece istikrarını, huzurunu isteriz.

- Suriyelilerin yurtlarına dönmeleri hususunda bir takvim belirlediniz mi?

Hayır. Bunlar işte önümüzdeki sürecin işleri.

- Suriye’deki yapılacak seçimler, Esed’in geleceği gibi konularla ilgili olarak gelinen nokta nedir?

Temel hedef, Suriye halkının tüm kesimleri nezdinde kabul görecek kalıcı ve muteber bir siyasi çözüm. Suriye’de artık kan akmasın, ülkenin toprak bütünlüğü korunsun istiyoruz.

- Türkiye’de de sandık kurulabilir mi bu seçim için?

Bunları konuşmak için erken. Bunlar teferruat, işin detay kısmı. Çadır bölgeleri olsun, diğer yerlerdeki Suriye halkı olsun, dünyadaki benzer örneklerden hareketle gerekirse sandık da kurulabilir elbet. Ama bu, kimlik tespitlerinin yapılması ve benzeri teferruatların halledilmesinin ardından gündeme gelebilecek bir şeydir.

‘ABD’nin ne yapacağına bakmak gerekiyor...’

- Size göre silahların sustuğunun ve savaşın resmen sona erdiğinin açıklanması daha ne kadar zaman alacak?

Böyle bir süreçte, tarih belirlemek, ‘Bu iş şu kadar zamanda olur’ demek mümkün değil. Ama gördüğümüz kadarıyla, halihazırdaki durumun memnuniyet verici olmadığını, meseleye bir çözüm bulunması gerektiğini herkes kabul ediyor. Önemli olan bunu sağlayacak somut adımlar atılması. Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle belirli bir mesafe kat ettik. Çözüm için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Bu süreçte ABD ve koalisyon ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor. Bir yanda çözüme yönelik belirli adımlar atılırken, diğer yanda ise ABD’nin Suriye’ye neredeyse dört bir tır zırhlı, tank, top, ağır silahlar soktuğunu görüyoruz. Bunlar PYD-YPG’ye parayla getirilen silahlar da değil. ABD ve koalisyon güçleri, silahlarla birlikte bunlara eleman da veriyor. En son, gazetelerden birinde okuduğum veya sabah haberlerinde televizyonlarda izlediğim kadarıyla, PYD-YPG’ye 120 kadar zırhlı Hummer jip vermişler. Bunların Afrin taraflarına gönderildiğinden bahsediliyor. Bu yapılanları anlamak mümkün değil.

‘Trump ile görüşebilirim’

Bu arada, ABD Başkanı Trump ile belki bir telefon görüşmesi yapabilirim. Gerçi geçenlerde Putin, Trump bir telefon görüşmesi yaptı. Ama bizim de ayrıca görüşmemiz iyi olabilir. Kanaatleri nedir? Ne yapmak istiyorlar? Kendilerinden dinleyelim. Bu silahları hala nereye, niçin getiriyorlar? DEAŞ, DEAŞ, DEAŞ diyorlardı, ama artık DEAŞ diye bir şey kaldı mı? Bölgenin DEAŞ’tan temizlediği söyleniyor. Madem öyle bu silahlar niye geliyor? Hamburg’da bize ‘DEAŞ’ı biz oradan söküp attıktan sonra, elimizde bunların seri numaraları var, biz bütün bu bütün silahları toplayacağız’ demişlerdi, topladılar mı? Şimdi Rakka’da yeni bir üs meselesi var biliyorsunuz.

Kuzey Suriye’de bir oluşuma sıcak bakmayız

- Suriye’de siyasal sürece geçiş için adımların atıldığı bu aşamada net bir şekilde PYD’nin terör örgütü olduğunu ifade ettiniz. Bunu, Türkiye dışında hiçbir ülke bu kadar net ifade etmiyor. ABD zaten arkalarında. Eğer böyle bir sürecin içine PYD-YPG de dahil edilirse Türkiye olarak tavrımız ne olacak? Bizim B planımız nedir?

Bizim B planımız, üzerinde durduğumuz konu, terör örgütünün masada olmamasıdır. Soçi’de de açıkça söyledik: Türkiye, olarak biz terör örgütünün olduğu bir masada olmayız. Bu konuda tavrımız nettir. Ayrıca ülkemizi tehdit edecek herhangi bir oluşuma da biz asla sıcak bakmayız.

- ‘Oluşuma sıcak bakmayız’ ifadenizi biraz açabilir misiniz?

Şimdi bunlar PYD-YPG ne yapacak? Niyetleri ne?

- Kuzey Suriye’de bir oluşum...

Değil mi?.. Bizim, o tür bir oluşuma teşebbüs karşısında, ‘Buyurun, hayırlı olsun’ diyecek halimiz yok. Biz bunu çok önceden, daha 7 yıl önceden söyledik. Görüldüğü kadarıyla Suriye’nin kuzeyinde o tür bir oluşum ihtimaline, Esed de muhalif. Onlar da muhalifler o tür bir ihtimale.

- Masada, PYD veya YPG adının yer almayacağı, mesela şimdilerde SDG adıyla anılan bir oluşum yer alması gündeme gelebilir mi?

Bunlar aslında beraber, hepsi aynı. PYD, YPG, SDG. Bunlar aslında üçlüler. Biz PYD-YPG’nin terör örgütü olduğunu sürekli söylediğimiz için, malum kesimler, ‘Bu adı kullanmayın, SDG adını kullanın ki bunu dünyaya yutturabilelim’ diye akıl verdiler onlara. Bunu itiraf da ettiler.