Elif Şafak'ın büyük kırgınlığı

Elif Şafak: "Genelde kadınlarla ilgili yazmaya gayret ediyorum ama oğlum doğduktan sonra erkekliğin inşaası hakkında, daha çok düşünmeye başladım galiba..."

Elif Şafak'ın büyük kırgınlığı

Elif Şafak; Türkiye'nin en çok satan yazarlarından biri. Yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgi gören Şafak'ın romanları çok sayıda yabancı dile çevrildi. 11'inci kitabıyla okurlarının karşısına çıkmaya hazırlanan Elif Şafak; geçtiğimiz pazar Şirin Sever ve Bülent Ülgen'in sunduğu Kanaltürk'teki 'Pazar Eki'nin konuğu oldu. Şafak; intihal tartışmasından anneliğe pek çok konuda açıklama yaptı: "Yeni kitabım yakında çıkıyor. 'Firarperest' kitabımı seven, ondan tat alan okurlara cazip gelecek bir kitap. Kitapta ağırlıklı olarak Habertürk gazetesinde yazdığım köşe yazıları yer alacak ama yeni yazılar da olacak."

YAZARLIK HAYALİM YOKTU

Kitap her zaman okunmalı; bunun yazı, kışı, mevsimi olmamalı. Kendi serüvenime baktığımda; yazmaya başlarken yazar olmak gibi bir arzum, hayalim yoktu. Yazmaya çok erken başladım, böyle bir yaşam tarzı olduğunu bile bilmiyordum.

Roman, sanatların en yalnızıdır. Biz yazarken yalnızız; okur da okurken yalnızdır. O kadar tek kişilik bir yolculuktur ki; okur da benzer bir şekilde romanı eline aldığında kendi içine yolculuk eder. Romanlarımı yazarken fırın ya da pastaneye giderim genellikle. Ekmek kokusunu çok seviyorum.

Beni oralarda görünce şaşırıyorlar tabii. Hayatın içinde olmayı seviyorum; manzara çok güzel olsun, pencereden baktığımda deniz göreyim gibi beklentilerim yok. Kalabalıkta, şehrin içinde, gürültünün ve kaosun ortasında daha iyi yazıyorum, daha iyi odaklanıyorum.

Bence iki ayrı yazma biçimi var: Mühendisler gibi çatıyı önceden kurarak yazmak mümkün; buna da çok büyük saygım var. İkincisi biraz daha sarhoşluk gibi; ne yaptığını bilmeden, metnin içinde kaybolarak yazmak... Benim tarzım ikincisi. O zaman karakterler de sizi şaşırtıyor. Yazarken 6 sayfa sonra ne olacağını bilmiyorum.

Yazdığım zaman biraz yoruluyorum çünkü kendimi çok hırpalıyorum. Ancak kitabımı yazmayı tamamladıktan sonra daha sosyal, normal bir insan oluyorum. Gerçi toparlanmam zaman alıyor çünkü fiziksel ve duygusal olarak insanı hırpalayan bir süreç yazmak...

Kadın ve anne yazarların yaşadığı artı zorluklar var. Ben de ilk başlarda çok zorlandım, nasıl dengeleyeceğimi bilemediğim zamanlar oldu. O yüzden belki 'Siyah Süt' kitabı yazıldı. Doğumdan sonra yaklaşık 8 ay süren bir depresyon dönemi geçirmiştim. Zaman içinde kendimce o dengeyi kurabildim.

KADINLAR KONUŞMALI

Düzenli bir aile ortamında büyü medim, dul bir anne yetiştirdi beni, çocukluğumun bir kısmı da anneannemle geçti. Kadınlar arasında, onları gözlemleyerek şekillendim. Bu durum yazılarıma da yansıdı. O yüzden kadınların sorunları hakkında yazmaya gayret ediyorum. Oğlum Emir'den sonra baştan düşünmek zorunda kaldım; cinsiyet kalıpları nasıl şekilleniyor, doğru mu yapıyorum, doğru şeyi mi söylüyorum… Emir'le birlikte erkekliğin inşaası hakkında daha çok düşünmeye başladım.

Kürtaj tartışmasını kaygı duyarak takip ediyorum. Kadınların da bu konuda konuşmaları gerektiğine çok inanıyorum. Kürtaj yasaklanırsa ya da imkansızlaşırsa, birçok kadının bundan zarar göreceğini düşünüyorum. Kürtaja yol açan sebepler ortadan kalkmadan, kürtajı yasaklamak demek, kürtajın yer altına inmesi demektir.

EGOSU ŞİŞKİN İNSANLARIZ

"Biz romancılar egosu şişkin insanlarız. Ben tasavvuftan da birçok şey öğreniyorum. Çocuklarımdan, okurlarımdan öğreniyorum. Bende hayatın öğrencisi olduğunu unutmama ruh hali var. Dolayısıyla egom yok demiyorum, ama egoyu dengeleyen başka şeyler de var hayatımda."

BU TARTIŞMA BELLİ YERDEN ÇIKTI

İntihal tartışması ('İskender' adlı romanımın Zadie Smith'in 'İnci Gibi Dişler'den aşırıldığı iddiası) tabii ki beni çok üzdü. Bu kadar büyük bir iftirayla karşı karşıya kalmak tabii ki çok kırıcı. Yüz binlerce roman arasında benzerlik vardır oysa. İntihal tartışması, belli yerlerden çıkarıldı zaten. Birbirimizi çok yıpratan bir toplumuz. Bu eleştirilerden dolayı etkilenen okuyucum olduysa, ben de gönlümden affetmiyorum bu söylentiyi çıkaranları. Bunu büyük haksızlık olarak görüyorum çünkü..."