Emel Çölgeçen: 'Sema'ya gıptayla bakıyorum'

'Poyraz Karayel’de Sema karakterini canlandıran Emel Çölgeçen; dizinin yeni sezonunu, resim yeteneğini nasıl keşfettiğini ve “Ustam” dediği Musa Uzunlar’a olan sevgisini anlattı.

Emel Çölgeçen: 'Sema'ya gıptayla bakıyorum'
Milliyet'ten Senem Aydın'ın röportajı...

- ‘Poyraz Karayel’, ikinci sezonuna nasıl başladı sizce?


Çok daha heyecanlı... Sezona güçlü bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Aldığımız tepkiler de bunu gösteriyor. ‘Poyraz Karayel’in hikayesi ilk sezon finalinde de Poyraz karakterinin söylediği gibi daha yeni başlıyor.

- Diziye başlarken bu denli başarılı olacağını hissetmiş miydiniz?

Senaryonun ilk üç bölümü ulaşmıştı elime. Bir solukta okudum. Kurgusu, zeki kelime oyunları, Oğuz Atay’ı içinde barındırması, karakterlerinin alt yapılarının güçlü olması beni çok etkiledi. Ethem Özışık güzel bir iş çıkarmış diye düşündüm. Böyle güzel bir hikaye, güçlü rejisi ve iyi oyuncu kadrosuyla büyük başarısı hiç şaşırtmadı. Dediğim gibi okur okumaz bu işin uzun soluklu, heyecanlı ve başarılı olacağını hissetmiştim.

- Dizideki ters köşeleri nasıl buluyorsunuz?

Ters köşeler ‘Poyraz Karayel’in en keyif aldığım yanlarından biri. Şaşırmak, tüm kafanda kurduğun hikaye gelişiminin asla aynı olmayışı heyecan verici. Bence dizinin başarısının da çok önemli bir parçası. Ve Ethem bu işi çok ustalıkla yapıyor. Hikaye böylece sizi sarıp sarmalıyor, merak ettiriyor, yani özetle ters köşeleri okurken ve oynarken çok heyecanlanıyor, keyif alıyorum.

- ‘Poyraz Karayel’de bir mafya avukatını canlandırıyorsunuz. Sahneleriniz de hep erkek oyuncularla... Erkek ağırlıklı bir sette çalışmak neler kattı?

Erkek kadın değil de iyi, samimi ve kendini geliştirmeye hevesli oyuncularla oynamak çok şey katıyor. Bence oyunculuğun en çekici yanı öğrenmenin sonunun olmaması. Hep kendini geliştirmek, yenilemek zorundasın, yoksa yerinde sayar durursun. Bu set ve proje de tıpkı diğer projelerimde olduğu gibi çok şey kattı.

- Sema karakteri size neler öğretti?

Sema, çok büyük yüreği olan bir karakter. Geçmişi acı dolu ama o tüm bunlarda kendine bir hayat inşa edebilmiş. Çoğu zaman gıptayla bakıyorum, bir anka kuşu gibi insanın yeniden küllerinden doğabileceğini gösterdi. Bir kadın olarak sizin de az evvel söylediğiniz gibi mafya dünyasında erkeklerin arasında tek kadın olarak var olabilmek gerçekten hayranlık uyandırıcı. Ama Sema’nın en sevdiğim yanı, tuttuğunu asla bırakmaması. Kararlı, güçlü ve özgüveni yüksek olan bu kadından hepimizin öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum.

- Emel Çölgeçen, Sema’ya ne kadar benziyor?

Sema’yla çok farklı karakterleriz. Ben çok daha duygusal biriyim, üstelik duygularımı da çok saklamam. Ama Sema içinde fırtınalar da kopsa hem avukat kimliği sebebiyle hem de bulunduğu bu sert dünyanın gereklilikleriyle kaya gibi duruyor. Benim dünya görüşüm şiddetin her türlüsüne karşıyken, Sema için bu durum bambaşka. Onun dünyasında herkes cezasını en ağır şekilde çekmeli... Yani işin özeti Sema ve Emel ayrı dünyaların insanları...

- Rol arkadaşlarınız Musa Uzunlar ve İlker Kaleli için neler söyleyeceksiniz?

İlker Kaleli’yle bu projede tanıştım ve kendimi çok şanslı hissediyorum. Onunla güzel bir dostluğumuz var. Musa ise dünya tatlısı bir adam, onunla yan yana oynadığım için çok mutluyum. Her anlamda ustadan çok şey öğreniyorum. İyi ki var, iyi ki aynı projedeyiz.

- Çekimler nasıl gidiyor?

Yoğun ve yorucu olmasının yanında oldukça keyifli. Çağrı’nın önderliğindeki kamera arkası ekibimizle de çok hoş bir ortak dilimiz var. Bu samimiyet her türlü zor koşulu yumuşatabiliyor.

‘Oyunculuğun en yorucu yanı sette beklemek’

- “Sette beklerken, çekim aralarında resim yeteneğimi keşfettim” demişsiniz...

O bu sette olmadı    ama evet. Bir gün yanımda defter ve renkli kalemler götürmüştüm. Yazmayı çok severim, en az okumak kadar. Belki bir şeyler karalarım diye düşünmüştüm ama içimden yazmak gelmedi. Ben de çizmeye başladım. Korkmadan, mükemmel olmasını beklemeden, öylesine... Belki ileride zaman yaratabilirsem geliştirmek isteyebilirim. Bir şeyler çizmek terapi gibi, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

-Setteki uzun bekleme süreleri başka keşiflere neden oldu mu?

Keşfetmek değil de, bazı şeyler kattığı oluyor. Beklemek gerçekten bu işin en yorucu yanı. Yani dört saat beklemek, dört saat aksiyon sahnesi çekmekten daha çok yoruyor. Ama beklemek sabrı geliştiriyor, tahammül sınırlarını da genişletiyor, ki bu çok olumlu bir getiri bana göre.

- İşiniz dışında çok fazla göz önünde değilsiniz. Özellikle mi dikkat ediyorsunuz buna?

Denk gelmiyoruz sanırım ama böyle olmasından memnunum.

- Set dışında neler yapıyorsunuz?

En çok kulağımda müzikle yürüyorum. İyi geliyor, sanki arınıyorum. Onun dışında arkadaşlarımla görüşüyorum, ailemle vakit geçirmeye çalışıyorum. Okumaya ve izlemeye zaman yaratmaya çalışıyorum.
Konular Röportaj