Emre Altuğ'dan konuşulacak açıklamalar

Emre Altuğ’un başrolünde yer aldığı “5 Dakkada Değişir Bütün İşler” filmi 5 Mayıs’ta vizyona giriyor. Tavşan Rıza karakterini canlandıran Altuğ, ters köşe bir rolle izleyiciyi şaşırtacağını söylüyor.

Emre Altuğ'dan konuşulacak açıklamalar
Hürriyet'ten Sinem Vural'ın röportajı...

Önce “5 Dakkada Değişir Bütün İşler” filminden başlayalım. İlk defa mı bir kötü adamı canlandırıyorsunuz?


- Benim bu oyunculuk meseleleri biraz inişli çıkışlı oldu. Kötü adamı oynamayı çok seviyorum ama maalesef benim kimliğim, fiziğim sebebiyle bazen iyi adam rolleri de geliyor. Ben bir yandan kötü adam oynayayım diye bastırırken, öbür taraftan gelen bazı güzel senaryoları da kabul etmek durumunda kalıyorum. Dolayısıyla zaman zaman iyi zaman zaman kötü adam rolleri oynuyorum.

Ben ilk defa sizin oynadığınız bir karakterin birinin ağzına silah dayadığını görüyorum.

- Daha evveli var aslında. “Eve Giden Yol” adlı Semir Aslanyürek’in filminde, hem çirkin hem kötü adamdım. Orada da silah çekmişliğim var, tabii o derece değil. Ama bu komedi filmi biliyorsun, komedide daha farklı oluyor. Çekimlerimiz çok eğlenceli oldu, ekip tanıdıktı. Ben de açıkçası rolü hatır için kabul ettim. Çünkü benim sözüm vardı daha evvelden Orçun’a. Bu rol de aslında başka bir oyuncu arkadaşımızın oynayacağı bir roldü, fakat onun meşgul olmasından dolayı Orçun Benli; “Abi senin bana sözün vardı” dedi. Ben de müsaittim ve kabul ettim. Fakat içine girince de müthiş zevk alarak oynadım. Biraz ters köşe bir roldü. İlk günden daha benim oynadığım rolün bana çok tat vermesi, ekibi de çok mutlu etmiş olması, birbirini biraz motive ediyor. Bugs Bunny’den esinlenerek ortaya çıkarılmış bir rol Tavşan Rıza. Daha doğrusu Tavşan Rıza karakteri belirlendikten sonra, “Bugs Bunny gibi giydirelim, dışı biraz açık mavi kıyafet, içi beyaz gömlek olsun” deniyor.

Zaten bütün fragmanda “Bana niye tavşan diyorlar biliyor musun?” deniyor. Ama başka bir şey var orada değil mi?

- Öyle bir soru var ortada dolaşan. Ama Tavşan Rıza denmesinin başka bir sebebi var, evet. Zamanında çok hızlıymış. Sonra bir kıza kaptırıyor kendini. Hani en sert erkeği bile idare edebilen bazı kadınlar vardır, etkisi altına alır adamı. Adam hep kendi fikirlerini gerçekleştirdiğini zanneder ama kadının dediği olmaktadır devamlı. Burada da öyle bir birliktelik var. Ve bunların karşısında olan, başlarını bilmeden beladan belaya sokan 3 tane saftirik oğlan karakteri yer alıyor. Pavyona gidip, pavyonda verilen sert bir içkiye kurban gidip, ondan sonra adreslerini kaybedip meselenin içinden çıkamaz hale gelmeleri ciddi bir komedi oluşturuyor.

5 dakikada değişir miymiş bütün işler?

- Aynen öyle. Ben bunu normal hayatın içinde de çok defa yaşadım. 5 dakika değil 1 saniyeye bakıyor yani. Biz program yaparız ama hayat program kabul etmez.

SULU BİR KOMEDİ FİLMİ YAPMADIK

Aslında çok ciddi alt metinler de bir komedi filmine yerleştirilmiş, değil mi?

- Kesinlikle öyle. Orçun’un yaptığı işlerin bence en önemli özelliklerinden bir tanesi, alt metinde ciddi söylemler barındırabiliyor olması. Bu durum filmi sulu bir komediden çıkarıyor. En azından bir derinlik kazandırıyor, ki bence bir sinema filminde olması gereken bir şey derinlik. Sinema filminin tarzı ne olursa olsun bir mesajı olmak zorundadır.

İnsanların tam da eğlenceye odaklanamadığı zamanlara denk geldi aslında. O anlamda biraz da şanssızlık yaşadınız.

- Maalesef öyle. Bu konuda da benim bir cümlem var; terörün hizmetkarı olmamak için onun istediği şeyi gerçekleştirmemek lazım. Hem de inadına gerçekleştirmemek lazım. Bütün hüznü, üzüntüyü, acımızı yüreğimize taş basarak inadına hareket etmeliyiz. Bizim için ölenleri, şehitleri, hiçbir zaman unutmadan, beynimizin içinde, kalbimizin en derin noktasına kadar acılarını hissederek, gülmemiz, gülümsememiz lazım. Çünkü o zaman amaçlarına ulaşamadıklarını hissederler.

Doğan Canku ile 50 yıl albümünde bir şarkı seslendirdiniz. Bu projeden bahseder misiniz?

- Albümde “Soylu İnsan”ı söyledim. Doğan Canku benim için çok özeldir. Hayatımda belki de benim müziğe yönelmemi sağlayan en önemli isimlerden biridir. İlk öğrendiğim şarkı Doğan Canku’nun “Ayrılık” adlı şarkısıdır. Benim dönemimdeki bütün öğrencilere sor beni nasıl hatırlarlar diye, bu şarkıyı söylerler.

"CENGİZ KURTOĞLU’NUN ŞARKISINI DUYUNCA KENDİMİ 87 MODEL ŞAHİN’DE HİSSEDERİM"

Romantik bir yanınız da var sanırım...

- Evet, gözüm yaşarırdı dün Doğan Abi’yi dinlerken mesela. Tutamadım kendimi, o söylerken yanında ben de söyleyeceğim diye korktum. Ben bir de Cengiz Kurtoğlu’nu dinlerken böyle oluyorum. Çok uç iki örnek olacak ama ne yapayım... Ben gitar çalmaya başladığım zaman Doğan Canku benim için çok başkaydı. Ama mahalledeki arkadaşlarımla beraber Cengiz Kurtoğlu dinliyorduk. Bu iki farklı müziğin arasında kalınca bir cereyana denk geliyorsun. O cereyan da seni o kadar güzel besliyor ki, çok geniş ve güzel bir müzik yelpazen oluyor.

Cengiz Kurtoğlu’nun en çok hangi şarkısını seversiniz?

- Hepsini. Ben Cengiz Kurtoğlu’nun sesini duyduğum zaman 87 model Şahin’in ön koltuğunda hissederim kendimi. Hakikaten Cengiz Abi de benim için çok farklıdır, ekoldür. Bu tarz müziği daha farklı, bu kadar tarz söyleyenini hiç görmedim.

ÇOCUKLARLA DEVAMLI GÖRÜŞÜYORUM

Çocuklarınızla ne zaman görüşebiliyorsunuz?

- Devamlı beraberiz.

Ama çok yoğun çalışıyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

- İnsan isterse her şeyi ayarlıyor, çok şeye vakit bulabiliyor. Serbest meslek yapmamdan dolayı birçok anne babadan da daha çok görüyorumdur çocuklarımı. Onların bütün özgür ve serbest olduğu alana kendimi yayabiliyorum mesela.

Onların var mı sizden aldığı yetenekleri?

- İkisi de hem oyunculuğa hem de müziğe meraklı ama mesela Kuzey sporda çok yetenekli. Ben o yüzden spora biraz daha fazla yönelmesini istediğimden tenisi ciddiye aldım. Diğeri daha 4 yaşında olduğu için, onun daha üzerine çok gitmiyorum.
Konular Röportaj