Erdoğan'dan çok sert tepki: "Tanımıyoruz!"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKPM'nin Türkiye ile ilgili verdiği karara tepki gösterdi. Erdoğan, "Karar tamamen siyasi, tanımıyoruz" dedi.

Erdoğan'dan çok sert tepki: "Tanımıyoruz!"
Vatan'da yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi  Parlamenter Meclisi'nin (AKPM), Türkiye'nin denetim sürecine alınmasına yönelik  kararına ilişkin, "Şu anda Türkiye'ye karşı alınan bu karar tamamen siyasidir.  Biz zaten böyle bir kararı tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir kararı almış  olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır, geçmiştir."  değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Reuters'a verdiği röportajda gündeme ilişkin  değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

AKPM'nin "siyasi denetim" kararına ilişkin soru üzerine Erdoğan, Fransa'da pazar günü bir seçim yapıldığını hatırlatarak, bu seçimin OHAL şartları içerisinde gerçekleştiğini belirtti.

Fransa'da yaklaşık 1,5 yıldır neden OHAL uygulamasının yürürlükte olduğunu soran Erdoğan, "Sadece bir terör örgütüne karşı -ki sadece 15-20 kişinin öldürüldüğü bir terör olayıydı bu, bunun ardından- böyle uzun süreli bir OHAL uygulamasına başladı. Pazar günü yapılan seçim OHAL şartları altında yapıldı. Şimdi 15 gün sonra yapılacak olan seçim yine OHAL şartları altında yapılacak. Peki Fransa ile ilgili acaba böyle bir şart ve yahut böyle bir uygulama gündeme geliyor mu? Böyle bir şey asla yok. Türkiye'de devletin yıkılmasına yönelik bir darbe girişimi var. Bu darbe girişimine karşı Türkiye OHAL'i uygularken, silahlı  kuvvetlerinin içerisindeki bu FETÖ mensuplarını temizliyorsunuz, emniyetin  içerisindeki terör örgütü mensuplarını temizliyoruz, aynı şekilde devletin  kurumlarının içerisine sızmış olan bu terör örgütü mensuplarını temizliyoruz.  Bunu temizlemek mecburiyetindeyiz." diye konuştu.

Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşmesi sürecinde 500 bini aşkın  insanın devletten temizlendiğini belirten Erdoğan, "Buna kimse bir şey diyebilmiş midir? Dememiştir. Şu anda Türkiye'ye karşı alınan bu karar tamamen siyasidir. Biz zaten böyle bir kararı tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir kararı almış  olsunlar. Çok da büyütmüyoruz. Bu karar alınmıştır, geçmiştir." dedi.

Erdoğan, şu anda bu durumda olan 10 kadar ülkenin olduğunu dile  getirerek, bunların içerisinde Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Ermenistan,  Gürcistan, Moldova, Rusya, Sırbistan ve Ukrayna'nın bulunduğunu anlattı.

Dünyaya seslenen Erdoğan, "İşin hakikatı budur. Böyle bir hakikatın  olduğu yerde insanları biz insanları özellikle vicdana bir defa siyasi yaklaşımlardan uzak olarak vicdanlarının sesini duymaya özellikle çağırıyoruz. Uyarlar uymazlar, hiç önemli değil ama biz hak ve özgürlükler noktasında  mücadelemizi aynı samimiyetle sürdüreceğiz ama bu terör örgütlerine de başta PKK,  FETÖ ve DEAŞ tüm bunlara karşı verdiğimiz mücadeleden asla taviz vermeyeceğiz, kararlı şekilde de yolumuza devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Demokrasinin asla tek adam rejimi olmadığını ve olamayacağını anlatan  Erdoğan, şöyle devam etti:

"15 Temmuz'da öyle bir darbe girişimiyle karşı karşı kalıyorsunuz ki  249 kişi şehit oluyor, 2 bin 193 yaralı var. Bütün bu insanların dalga dalga genişlediği bir Türkiye var. Düşünün ben o gece halkımı meydanlara çağırdığım zaman tereddütsüz meydanlara yürüdüler. Ben de halkımın arasına karıştım. Tabii ki bütün bu şehitlerin aileleri ve yaralıların aileleri meydanlarda bu yönetimle  ilgili, referandumla ilgili yaptığımız mitinglerde hep bir şey söylediler. 'Benim evladımın ve eşimin, benim kardeşimin kanı yerde kalmasın. İdam, idam,  idam' dediler. Benim de onlara verdiğim cevap ne olmuştur? Bu konuda karar  halkımındır. Milletimin şu andaki sesini parlamentoya kim taşıyacak? Partiler taşıyacak. Partiler parlamentoya getirir, parlamento bu konuda böyle bir karar  alır da bu da bana gelirse ben cumhurbaşkanı olarak böyle bir kararı onaylarım.  Niye? Çünkü halkımın talebi budur da onun için. Demokrasi, halkların bir ülkeyi  yönetimdeki sesi değil mi? Dolayısıyla onların sesine kulağımızı tıkamak mümkün  mü? Hayır mümkün değil. Hatta ben şunu da söyledim. Gerekirse halka gidilir,  bununla ilgili referandum yapılır, halk böyle bir referandumda eğer buna karar  veriyorsa halkın talebine zaten uymak durumunda kalırsınız."

"AB, Türkiye'ye karşı hiçbir sözünü tutmamıştır"

İdamın uygulandığı ülke sayısının uygulanmayan ülkelerden çok daha  fazla olduğuna dikkati çeken Erdoğan "O ülkeler AB üyesi değil diye mi onlar gündeme gelmiyor? Böyle bir durum var. Kaldı ki şu anda bizim ülkemizde henüz  böyle adım atılmış değil. Şu anda parlamento açıldıktan sonra bu parlamento  gündemine gelir mi, gelmez mi ayrı bir şey." dedi.

Türkiye'nin AB'ye 54 yıl önce başvurduğunu anımsatan Erdoğan, şunları  söyledi:

"54 yıldır AB, Türkiye karşı hiçbir sözünü tutmamıştır, samimi  davranmamıştır, dürüst davranmamıştır. En son 6 yıldan bu yana... Bakın  Suriye'den, Irak'tan 3 milyona yakın insanı biz ülkemize kabul ettik. Bunlar  nereden kaçıyordu? Bombalardan kaçıyordu. Biz bunları şu anda ülkemizde misafir  ediyoruz. Peki AB tüm bu olaylar karşısında bize hangi sözü verdi? Dedi ki  'Temmuz 2016'da size 3 milyon avro vereceğiz. Verdi mi? Hayır. Hatta 'İkinci yine aynı yıl içerisinde bir 3 milyar avro daha vereceğiz.' Peki şu ana kadar verdiği  ne biliyor musunuz? 725 milyon avro. BM Mülteciler Konseyi verdi mi? O da 550  milyon dolar verdi."

Erdoğan, Türkiye'nin sivil toplum kuruluşlarıyla beraber 25 milyar  dolar harcama yaptığına işaret ederek şöyle konuştu:

"El insaf. Türkiye bu kadar büyük riskleri alacak, bu kadar insanı  ülkesinde misafir edecek, Avrupa sürekli bunlardan kaçacak ve kalkıp halen  Türkiye'nin üzerine üzerine gelecektir. Türkiye, şu anda bütün bunlara rağmen  sabırla bu mültecileri ülkesinde ağırlamanın gayreti içerisinde. İster kabul  ederler, ister etmezler. Irak'tan, Suriye'den ne kadar insan ülkemize gelirse  gelsin biz bunlara kapımızı kapatmayacağız çünkü o bombalardan kaçan insanları  biz dışlayamayız. Onlara gönlümüzü açtık, elimizdeki bir tas çorbayı onlarla  paylaştık, paylaşmaya da devam ediyoruz."

"Latin Amerika ülkelerine vize yok ama Türkiye vizeye tabi"

Lübnan ve Ürdün'ün de mültecileri kabul ettiğini dile getiren Erdoğan, "Avrupa ise dikkat edin hep kaçıyor, kabul etmiyor. Dolayısıyla biz onurlu  şekilde bunlarla bütünleşmeye bu yolda da devam edeceğiz ama ben AB'yi özellikle  sözünü tutmaya davet ediyorum. AB bugüne kadar sözünü tutmamıştır. Halen  tutmamakta direnmektedir. Bize böyle kenardan köşeden bazı şeyler uydurmasının  hiçbir anlamı yok." dedi.

Erdoğan, ilk dönemde 15 olan fasıl sayısının Almanya Başbakanı Angela  Merkel ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ülkelerindeki seçimleri  kazandıktan sonra 35'e çıkarıldığını hatırlattı.

Türk vatandaşlarına vize serbestisi konusunda ise Erdoğan, "Bakın  Latin Amerika ülkelerine vize yok ama Türkiye vizeye tabi. 2015'in sonunda  vizeler kalkacaktı, 2016'ya ertelediler. 2016'da ne yazık ki halen kalkmadı ve şu  anda 2017'deyiz. Dürüst değiller. Bu gerçekleri de görmemiz lazım." dedi.

"AB şu anda bir dağılma sürecinin içerisine girmiştir"

Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili Erdoğan, şu anda özellikle AB'nin  tavrını çok merak ettiklerini bildirdi.

Bu ay sonunda Brüksel'de dışişleri bakanları toplantısı yapılacağına  işaret eden Erdoğan, bu toplantıdan ne çıkacağını göreceklerini belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Avrupa eğer bu konularda, işte şu son bazı gelişmelerle birlikte  bazıları çıkıyor ileri geri konuşuyorlar. 'Biz AB olarak Türkiye ile müzakereleri  durdururuz' vesaire filan felan gibi şeyler yapıyor. Eğer anlayış ve mantık  gerçekse o zaman tabii ki biz ne yapacağız, durumu gözden geçireceğiz çünkü  Türkiye şu anda 35 fasılla ilgili her şeyde hazır. Türkiye'nin hazır olmadığı  hiçbir fasıl yok. İstedikleri anda hepsini önlerine koyduk, koyuyoruz. Hangisini  isterlerse. Bizim bu noktada açığımız yok ama onlar halen oyalıyorlar.  Samimiyseler, dürüstseler AB'den Sorumlu Bakanım ve Dışişleri Bakanım dahil olmak  üzere oturulur ve bir an önce bu iş hallolur. 'Ha bunu halletmeyeceğiz, biz 3-5  sene daha bunu sallayacağız' derlerse bize de o zaman yapacağımız tek şey  kalıyor. Millete gitmek. İngiltere gitti mi millete? Gitti. Brexit kararını  çıkardı mı? Çıkardı. Ne oldu. Şu anda çok da rahat huzurlu şekilde geleceğe yürüyorlar. Belki bunu şimdi başka ülkeler takip edecek. Buna 'hayır' diyemeyiz? Aynı şeyi mesela Norveç de yaptı. Biliyorsunuz Norveç'in girişiyle çıkışı bir  oldu. Benzer bir şey Türkiye için niye olmasın? Çünkü karşımızdakiler samimi  davranmıyor. Samimi davranmadığı için biz de başka çıkış yollarını bulmak zorundayız. Niye biz kadar bu kapıda oyalanalım ki? 54 sene dilek kolay. 54 sene Türkiye'yi AB kapısında oyalayacaksın, ondan sonra da niye böyle olacaksın. AB'nin kendi çek etmesi lazım. AB şu anda bir dağılma sürecinin içerisine  girmiştir. Bir tane, iki tane ülke şu anda AB'yi ayakta tutamaz. Bunu bilmeleri  lazım ama Türkiye gibi samimi ve farklı bir inancı temsil eden ülkenin orada  olması onlara güç katardı. Onlar halen bunun farkında değil çünkü AB'nin  içerisinde halkı Müslüman olan bir tane ülke yok. Olursa sadece Türkiye olur ama  bunu da 54 senedir hazmedemediler. Belki de bu hazımsızlığın arkasında bu vardı. Şimdi bunlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Onun için biz şu anda aynen  gözlemedeyiz, beklemedeyiz. Her an her şey olabilir."

Dünya liderleriyle görüşme

Gelecek ayın çok yoğun olacağını belirten Erdoğan, 30 Nisan'da Hindistan'a gideceğini, 2 Mayıs'ta burada görüşmeleri olacağını, daha sonra da  Rusya ziyaretinde bulunacağını söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini ifade eden Erdoğan, Rusya'nın ardından ise Çin'i ziyaret edeceğini, burada en üst düzey katılımlı bir zirve olacağını, ardından da ABD'ye geçeceğini anlattı.

ABD Başkanı Donald Trump’la görüşeceklerini aktaran Erdoğan, telefonda  3-4 kez görüştüklerini fakat şu anda Türkiye-ABD ilişkileri, Suriye ve Irak gibi  bölgesel sorunlar, Türkiye ile ABD’nin NATO üyesi iki ülke olarak savunma  alanındaki dayanışması, terörle mücadelede PKK, PYD, YPG, FETÖ konularının ele  alınıp değerlendireceklerini dile getirdi.

Bu konuda daha önce birçok belge ve bilgiyi ABD tarafına  aktardıklarını hatırlatan Erdoğan, o belgeler çerçevesinde şu an yapılan bazı  hazırlıklar olduğunu ve bunların da karşı tarafa iletileceğini bildirdi.

Sarraf ile Atilla'nın ABD'de yargılanması

İş adamı Rıza Sarraf ile Halkbank Genel Müdür Yardımcısı  Mehmet Hakan  Atilla’nın ABD'de yargılanmasına ilişkin Erdoğan, şöyle konuştu:

“Rıza Sarraf benim babamın oğlu değil ama benim bir vatandaşımdır. Devletlerin yöneticilerinin herhalde bir görevi de kendi vatandaşlarının hukukunu korumaktır. Eğer varsa bir suçu, bunlar bizim Adalet Bakanlığımıza da bildirilir ve gereği yapılır ama yoksa durup dururken hemen bazı şeyler uydurulmak suretiyle  insanlar alınırsa o zaman tabii ki kendi vatandaşına sahip çıkamayan bir ülke  konumuna düşersiniz. Diğer Hakan Bey ise bizim adeta devlet bankamız konumunda  olan bir bankanın genel müdür muavinidir ve şu ana kadar Amerika’ya 7 kez girip  çıkmıştır. Herhangi bir şey yokken son anda böyle bir şeyin genel müdür muavinimize uygulanmış olması, bunun burada art niyetli bazı girişimlerin  olduğunu göstermektedir.

Belki burada da biz tabii FETÖ’yle ilgili bağlantıların olduğunu hissediyoruz, görüyoruz ve bizim yaptığımız tespitler de bu istikamettedir. Bu  oyunun bozulması gerekiyor. Yani şu anda tabii ki Halk Bankası’nın tuttuğu  avukatlar var, Sayın Sarraf’ın tuttuğu avukatlar var. Aynı şekilde bizim, şu anda  devlet olarak bu konuda, tabii ki bizi işin içine sokmaya gayret edenler var, bu  noktada avukatların çalışması var. Bütün bunların hepsini Sayın Başkan'la ele alacağız. En azından idari noktada atılabilecek bazı adımlar niye atılmıyor bunu  soracağız. Feto denilen bu teröristin, yani burada yaklaşık 19 senedir 400  dönümlük bir arazi içinde misafir ediliyor olması düşündürücüdür. Yani en azından  bu kişinin idari olarak gözaltına alınması veya tutuklanması beklentimizdir çünkü  bu 170 ülkede adeta bir mikserdir. 'Eğitim, vesaire gibi bu tür hizmetler  yapıyorum' kılıfına bürünmek suretiyle bu işleri yürütmektedir. Biz bunları da  tabii Sayın Trump’la paylaşacağız. Görüşmemiz tabii ki zengin olacak, üzerinde  duracağımız konular çok fazla olacak diye planlıyoruz."
 
"TSK'nın operasyonu kesinlikle Peşmergelere karşı değil"


TSK'nın Sincar ve Karaçok'taki hava harekatına ilişkin bir soruyu  yanıtlayan Erdoğan, “TSK’nın Sincar’da, Karaçok’da falan yapmış olduğu bu  operasyon kesinlikle Peşmergelere karşı bir operasyon değildir. Bu daha önceden  zaten Sayın Barzani’ye, onlara bildirilmiş olan bir operasyondur.” dedi.

Erdoğan, Türkiye için tehdit oluşturan terör örgütünün silah ve  mühimmat gibi malzemelerinin bulunduğu yaklaşık 40 noktada kimsenin olmaması  gerektiğinin ABD ve Rusya'ya da ayrıca bildirildiğini ifade ederek operasyon  öncesinde de tekrar bildirimde bulunulduğunu vurguladı.

Erdoğan, “Yaklaşık 45 dakikalık bir süre içerisinde yapılan bu  operasyonla buradaki bu noktalar yüzde 100 isabetle vurulmuştur fakat bu arada da 5-6 Peşmerge'nin öldüğü bilgisi bize geldi. Bu tabii bizim için arzu edilmeyen bir konuydu ama böyle bir şey söz konusu oldu. Bunun ne yazık ki önceden  kendilerine bildirilmiş olmasına rağmen böyle bir neticenin çıkması bizim  üzüntümüze muciptir.” diye konuştu.

"Son terörist yok edilinceye kadar mücadelemiz sürecek"

Operasyonların devamının gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine  Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kesinlikle, yani bizim oradaki terörle mücadelede hep söylüyoruz, son  terörist yok edilinceye kadar bu mücadelemiz içerde ve dışarıda sürecektir. Kandil’de, Kuzey Suriye, Kuzey Irak’ta sürecektir. Mesela şimdi Sincar bölgesi bizim için, daha önce açıkladım ben, burası bizim açımızdan ikinci bir  Kandil’dir. Biz ikinci bir Kandil’in oluşmasına müsaade etmeyeceğiz çünkü  Sincar'da yaklaşık 2 bin civarında PKK'lı var. Biz orada böyle bir şeyin  oluşmasına müsaade edemeyiz. Eğer müsaade edersek yarın orası bir tehdit  oluşturacak. Tedbirimizi almaya mecburuz. Eğer biz bataklığı kurutmazsak,  bataklık haline gelince bir daha burayı kurutmak mümkün değildir. Onun için  adımlarımızı atmak zorundayız. Bunu Amerikalı dostlarımızla da paylaştık,  paylaşıyoruz. Rus dostlarımızla da paylaştık, paylaşıyoruz. Aynı şekilde Kuzey  Irak yerel yönetimiyle de bunları zaten sürekli paylaşıyoruz. Onun için son teröriste kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz çünkü bütün sınır vilayetlerimizde huzuru temin etmemiz lazım."

"Putin bana 'Ben Esed'in avukatı değilim' dedi"

Suriye'ye dair hala bir umut olup olmadığının ve durumun iyileşeceğini  düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Zaten Esed bir çözüm adresi değil ki. Suriye'nin Esed'den kurtulması  lazım ki çözüme yürüyelim. Esed orada kaldığı sürece asla Suriye'de çözüm olmaz. Suriye'yi bu hale getiren o. Devlet terörü estiren o. Onunla beraber nasıl olacak da Suriye barışı yakalayacak? Kendi halkına, kendi vatandaşına tanklarla,  toplarla saldıran, uçaklarla, varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla halkını öldüren bir insan çözüm aracı olabilir mi? Biz bugüne kadar hep söyledik,  Esed'siz çözüm. Dediler 'Kim, DEAŞ mı?' Ya size DEAŞ'ı kim söyledi? DEAŞ'a karşı  en büyük mücadeleyi veren biziz. Şu ana kadar biz DEAŞ'tan binlerce insanı  öldürdük. Niye? Çünkü onlar İslam'ın temsilcisi olamaz. İslam için onlar birer  yüz karasıdır. İslam'la DEAŞ'ın yakından uzaktan alakası yok. Bunu bir defa  Müslümanların kabul etmesi lazım. Ve asla savunmasız insanlara silah sıkmaya, onları öldürmeye ister Müslüman olsun ister olmasın kimsenin hakkı yok. DEAŞ  bunları yapmıştır.

Dolayısıyla burada atılması gereken adım, ben bunu Sayın Putin'le  görüştüm, Sayın Trump'la telefonda görüştüm, Sayın Obama'yla zaten çok görüştüm ama hiçbir netice alamadım. Şimdi bu dönemde görüşeceğiz ve diyoruz ki burada adımı gelin öyle bir atalım ki buranın kaderini Suriye halkı kendisi belirlesin. Demokrasi bu değil mi? Eğer demokrasi buysa bırakalım kararı Suriye halkı versin. Biz ne yapalım? Biz güvenliğini sağlayalım. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar,  İran, hep beraber bir araya gelelim sandıkları getirelim Suriye halkı liderini seçsin. Partisini belirlesin. Öyle ülkeler var ki 20-30 tane parti var, burada da belki o kadar kurulacak. Bırakın kursunlar. Seçim yapılsın, sandıktan kim geliyorsa hepimiz ona 'Başımız gözümüz üstüne' diyelim, işi bitirelim ama ne  yazık ki hep bize şunu söylediler 'DEAŞ gelir.' Ya sanki Esed'in yaptığı DEAŞ'tan iyi mi?"

"Nihai kararı bırakalım Suriye halkı versin diyorum"


Türkiye'nin 3 milyon, Lübnan'ın 1,5 milyon ve Ürdün'ün de 1 milyon sığınmacı barındırdığına dikkati çeken Erdoğan, bu insanların kendi  topraklarından kaçtıklarını vurguladı.

Bunun sebebinin de Esed olduğunu söyleyen Erdoğan, artık kalkıp da "Esed'li mi Esed'siz mi?" gibi bir tartışma yapılamayacağını, yapılırsa yazık olacağını ifade etti.

Suriye halkının liderini kendi belirlemesi konusunda hiçbir tereddüdü olmadığını belirten Erdoğan, bunun için çok da ideal isimler olduğuna dikkati çekti.

"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ise bunu dinlemediği" yorumu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sayın Putin hatta bana şu ifadeyi bile kullanmıştır, 'Yani Erdoğan beni yanlış anlama, ben Esed'in avukatı değilim.' demiştir. Bunu bana Sayın Putin söyledi ama demek ki başka bazı şartlar, gelişmeler vesaire, bizimle  paylaşamadığı şeyler olabilir ama şu anda Trump, Putin, biz, hatta İran, Suudi Arabistan, Katar çünkü bu işin içinde aktif roller aldıkları için, hep birlikte  otururuz, konuşuruz ve bizler yardımcı oluruz. Ama nihai kararı bırakalım Suriye halkı versin diyorum."