Esma Er'den iç gıcıklayan pozlar

Şarkıcı Esma Er, GZone dergisi için Merve Hasman’a cüretkar pozlar verdi. Esma Er’e model ve oyuncu Mert Akdeniz eşlik etti.

Esma Er'den iç gıcıklayan pozlar
GZone'dan Onur Özışık'ın röportajı...

Yeni single’ın “Bilmiyorsun” yakın zamanda çıkmak üzere. Bize bu single’ın hikayesini anlatır mısın?


Aslında çok enteresan bir hikayesi var. Yani oturup plan yaparak hazırlandığım bir single çalışması değildi. Tabii ki de şarkı arıyordum fakat single’ın ne zaman çıkacağı belli değildi. Çok sevdiğim arkadaşım Tamer Gürsoy’dan bir telefon aldım. Bana “Boş duranı Allah sevmez, şarkılarım var istersen gel bakalım” demişti. Bunun üzerine Tamer’in yanına gittim ve Bilmiyorsun’u ilk duyar duymaz kafamda birşeyler oluştu. “Çıktığım bir programda tulum giyerek ben bu şarkıyı söylerim” diye düşündüm ve albüm sonrasını da hemen kafamda canlandırdım. Şarkı da zaten tulum gibi üzerime oturdu, yani kıyafetin vücudu sarması gibi sardı. Onun dışında da herşey yolunda gitti, herkes bu işe gönlünü koydu. Bu yüzden emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
 
“Hiçbir zaman iki şarkı çıkarıp orada burada görünmek gibi bir derdim de olmadı…”

 
Daha önce de bir albüm ve bir maxi single yapmıştın. Şimdiyse bir single. Fakat neden Esma Er adını popüler kültürde fazla duymuyoruz?

Ben popüler kültürün her zaman reel hayatta gerçeklik ihtimalini düşünmüyorum. Bugüne kadar da hep tırnaklarımla kazıyarak çalışmalarımı sürdürdüm. Açıkçası doğuştan yetenekli olduğum için ve bu yeteneklerime saygı duyduğum için hala bu işi yapıyorum. Hiçbir zaman iki şarkı çıkarıp orada burada görünmek gibi bir derdim olmadı. Popülerlik anlamında da sosyal medya ve sunduğu güçlü etkiler tüm dengeleri değiştirdi. Sosyal medya günümüz için bir gereklilik -böyle de olmalı-, fakat başarılı olan-olmayan, yetenekli olan-olmayan herkes ortak bir havuzun içerisinde şu an. Ayrıca sanatın diğer dallarıyla -resim, tiyatro, dans- uğraştığım için popüler kültürün bir parçası olmaktansa sergilere, programlarıma vakit ayırıyorum.
 
Bence Türkiyenin en güçlü kadın seslerinden birine sahipsin ve çok da iyi bir oyuncusun. Fakat bir yok olup bir ortaya çıktın ve bu döngü hep böyle devam etti…

Bu da bir bakış açısı ve bu konuda haklısın. Çünkü proje yapmadığım zamanlarda ortaya çıkmamın bir anlamı yok. İnsanlarla sanatın buluştuğu noktalarda sanatımı ortaya koymak istiyorum. Bir sanat projesi olmazsa sosyal sorumluluk projeleriyle de ortaya çıkabilirim. Yani bir amaca hizmet edecek ve sesini duyurmaya çalışan bir hareketin içinde olmak isterim. Bunların dışında magazinlerde boy göstermek bana çok mantıklı gelmiyor. Fakat görünürlük konusunda bir istikrar sağlanması gerektiğinin farkındayım.
 
 
“Bilmiyorsun” albümünde hem punk -ki Türkiyede çok alternatif verecek müzik dalıdır- hem club remixi, hem jazz versiyonu, hem de slow versiyonu var. Peki bu dördüne baktığın zaman en sevdiğin versiyon hangisi?

Hepsinin ayrı ayrı açıklamaları var bende. Her versiyon da gerçekten müthiş buluşmalar oldu ve farklı duygular hissettirdi. “Şunu daha çok seviyorum, diğerini daha az” gibi bir şey diyemem ama her versiyonda girdiğim farklı duygu hallerinden bahsedebilirim. Mesela punk versiyonunda diğer sanatçıları görüyorum, farklı olsun diye “Şurasına da şu enstrümanı mı koysak?” gibi sonradan değişikliklerle punk yapmak istiyor. Fakat bu şarkı kendiliğinden punk’a doğru gittiği için “Yapsak mı acaba?” dedik. Zaten dünyada da müzik akımları punk’a doğru evriliyor. Onun dışındaki versiyonlar da dinleyicisine hitap edecek şekilde farklılaşıyor. Jazz müziği de sevdiğim için projelerimde yer veriyorum.
 
Seni “Kimi Kimi” şarkısıyla tanıdık. Daha sonra “Beni Yak”, “Soru İşaretleri”, “Hayır” ve şimdi de “Bilmiyorsun” Şarkıların hepsi birbirinden farklı. Hatta Kimi Kimi tarz olarak R&B ve klibi de oldukça popüler kültüre hitap edecek tarzdaydı. Daha sonra ağırbaşlı bir kadın haline büründün ve şimdi de yorumcu kimliğinin yanında alternatif müzik üreten bir sanatçı konumundasın. Esma hangisi?

Esma bunlardan hepsi! İnsanlar ruhsal açıdan da bir gelişim süreci yaşar. Ben o süreci çok yoğun yaşadım. İlk albüm için “hadi bir şeyler yapalım, millet eğlensin” diye düşünüyordum. Daha sonra çevremdekiler bana “Çok güçlü bir sesin var, bunu neden göstermiyorsun” dediler. Bundan sonra soru işaretleri oluşmaya başladı kafamda. Gerçekten de “Kimi Kimi”nin soundundan dolayı sesimi duyuramamıştım. İnsanlar şunu desin istiyordum; “Aaa! Bu kız şarkı söyleyebiliyormuş.” Bu süreçte Sezen Aksu’nun “Hayır” şarkısını coverladık ve ben bunu çok severek okudum.

İnsanlar 20’li yaşlarında marjinal şeyler denemek istiyor -en azından bende öyle oldu-. Sonra diyor ki: Dur bir dakika, toplum için birşeyler yapmalıyım.” Ondan sonra normalleşme çabaları başlıyor. Tabi kime göre, neye göre normal fakat o normali yaşarken keyif alabiliyorsan ve üzerinde çok sakil durmuyorsa, hatta içinden geliyorsa bence her şeyi denemek adına normalleşme de denenebilir.  Bu projede marjinallik ve normallik bir araya gelebildi ve buluşabildi. Böylece kendimi tam olarak bulabildim. Hayat ileride ne gösterir onu bilemem tabi.
 
“Türkçe popun artık kendi içinde dönüp durduğunu düşünüyorum…”

 
Bilmiyorsundan sonraki hedefin/adımın nedir?

Bir proje albümü yapmak istiyorum. Single konusunda, çok iyi bir şarkı bulup hemen çıkarmak istenebilir fakat singledan çok bir albüm yapmak istiyorum. Tarz olarak popüler soundlara sahip olsun isterim. Aslında Bilmiyorsun’da da popüler soundlar var, yani alternatif pop diyebiliriz.

Fakat Türkçe popun artık kendi içinde dönüp durduğunu düşünüyorum. Tamam ben de mucit gibi yeni bir tarz bulmadım fakat artık Türk popunun bu aynılığı yenmesi gerekir.

Kariyerindeki imajına baktığımızda çok seksi bir kadın var. İlk projeden son projeye kadar hep bu şekilde kalmış. Gerçek hayatında da bu kadar seksi misin?

Bu seksapalite doğuştan varsa vardır. İnsanın kendini çok iyi tanıması gerektiğini düşünüyorum. İçinde seksapalite olmayan insanlara da daha sonra bazı imajlarla bu sağlanmaya çalışılır fakat kendimi gözlemlediğimde seksapelliği yakaladım. Vücudumu, beden dilimi iyi tanıdığımı düşünüyorum. Ne yaparsam yapayım onu hep giymeyi seviyorum. Özellikle seksi görünmek için bir çaba sarfetmiyorum.

Sence seks bir tabu mudur?

Türkiye için öyle. Benim için de büyük bir tabuydu. Sanat eğitimi aldıktan sonra seksin de insanın doğasında olduğunu keşfettim. Türk aile yapısında öğretilen tabuların aslında tabu olmadıklarının farkına vardım.

Peki ya eşcinsellik?

Eşcinsellerin olduğu dünya bana çok eğlenceli geliyor. Çok renkli ve çok ilgimi çekiyor. Açıkçası bu derginin varlığı dahil eşcinsellik hakkında bilmediğim birçok şey var. Yaptığınız emeği çok önemsiyorum çünkü herkes bu bilgilere çok aç. Siz de bu bilgileri sunuyorsunuz ekip olarak.

Türkiyedeki LGBTİ hareketi sence ne durumda? Bizler ne kadar özgürüz sence?

Konu sosyal hayattaki özgürlükse her insana insan olarak bakıyorum, cinsel kimlikleri birbirinden ayırmıyorum. Her insan, eşit haklara sahip olmalıdır -fakat mümkün değil-. Ben eşcinsellerin özellikle zekalarıyla çok ilgileniyorum. Bence dünyayı eşcinseller yönetiyor. LGBT hareket için daha aktif olmaları gerektiğini düşünüyorum. Görünürlük konusunda sıkıntı çektikleri belli oluyor, dışarıdan sanki çok kötü bir şey yapıyorlarmış gibi görünüyor olsa da içinde gerçekten çok masum ve güzel bir hareket, istenilen tek şey daha özgürce bir yaşam.
 
“İnsanların bel altıyla değil bel üstüyle ilgileniyorum, çünkü bizi ileriye götürecek şey cinsiyet değil düşüncelerdir…”

 
Bir taraftan da Boğaziçi Üniversitesinde cinsiyetsiz tuvalet açılması gibi gelişmeler de yaşanıyor. Hatta bu ay İzzet Çapa ile birlikte cinsiyetsiz tuvalete girdik. Aslında bakarsan şu anda da Türkiyede cinsiyetsiz tuvaletler gündemde, çünkü cinsiyetleri temelde ayrıştıran mekan tuvaletlerdir.

Ben cinsiyet kavramına kesinlikle karşıyım. Cinsiyete göre de ayırmak aynı “Ayda ne kadar kazanıyorsun? Ne iş yapıyorsun?” gibi ayrıştıran bir soru. Bize ne? İnsanların bel altıyla değil bel üstüyle ilgileniyorum, çünkü bizi ileriye götürecek şey cinsiyet değil düşüncelerdir. Aynı şekilde eşcinsel yaşamın içinde de bir dejenerasyon/deformasyon olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Cinsiyetsiz tuvalete gelecek olursak bence muhteşem bir gelişme. Toplum gözüyle bakıldığında “deformasyonlar oluşacak, erkekle kadın aynı tuvalete nasıl girer, orada fuhuş yapılır” gibi kötü düşünceler -hani hep kötüyü düşünmeyi severiz ya- çokça dillendirilecektir. Fakat ben konuya iyi tarafından bakıyorum; bu çok iyi bir gelişme. Ayrıştırmak yerine birleştirmek gerekir. İnsanlar nereye girmek isterse girsin. Hele ki bir trans kadın illa erkekler tuvaletine girmek zorunda değil.

Peki Türkiye, ülke olarak sence nereye gidiyor?

Çok düşünüyorum bu konuyu, fakat birçok insan gibi ben de endişeliyim. Bir kere kesinlikle çok büyük bir kutuplaşma var. Ben ve öteki kavramları birbiriyle çatışır hale geliyor ve aslında ötekileştiğimiz her konuda bir kere daha ayrışıyoruz. Kutuplaşmanın da iyiden iyiye artması bizi tek bir ülke ve bayrak altındaki bir millet olma formatından çıkarıyor. Bence “kabul etmek” çok önemli bir şey, olduğu gibi kabul edilmek isteyen her insan karşı tarafın da bu hakkı olduğunu bilmeli ve olduğu gibi kabul etmeli. Avrupa’da yaşam rahat, çünkü kabul etmek konusu tamamen oturmuş, herkesin yaşam alanına saygı var.

Türkiye müzik piyasasında isteyip de yapamadığın çalışmalar var mı? Bunları engelleyen şeyler nedir sence?

Tabiki var. Özellikle yapımcı aşamasındaki sıkıntıların bir an önce çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Müzik camiasının eski prestiji kalmadı, o prestijin geri dönmesini isterim. Resim veya kültürel etkinliklere sponsor olan insanların müzik için de sponsor olmalarını ve böylece müziğin gelişimine de katkıda bulunmaları gerekir. Aynı şekilde sizin derginizin de desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela farklı bütçeler olsaydı daha farklı işler çıkabilirdi.
 
“Aileler cinsel kimlikler konusunda eğitim alsalar kolaylıkla yüzleşirler ve karşılıklı kabule geçerler…”

 
Eğer ilerideki bir zamanda anne olursan çocuğun sana eşcinsel olduğunu açıklarsa tepkilerin ve dış çevreye karşı tedbirlerin neler olur?

Çocukları sevgiyle büyüttüğünüz zaman karşılıklı olarak her durumda bir kabule geçiyorsunuz. Hem o sizi anlıyor hem de siz onu. Türkiye’deki aile yapısına ve aile bireylerinin aldığı eğitime bakarsak eşcinselliği korkutucu bir şey olarak görüyorlar. Çünkü aileler bilinçsiz, bilmediği konuda da korkuyor. Diyorlar ki “Çocuğumun başına kötü bir şey mi geldi?” Ve aileler çoğunlukla kolay yol olan reddetmeyi seçiyor. Aslında aileler cinsel kimlikler konusunda eğitim alsalar kolaylıkla yüzleşirler ve karşılıklı kabule geçerler.

Ya eşcinsel evlilikler? Türkiyede de yakın gelecekte yasallaşır mı?

Tarihe baktığımızda Hitit yasalarında bile bu kabul edilen bir durum iken, günümüzde bırakın kabullenmeyi herkes istediğiyle bir hayat sürdürebilmelidir. Türkiye’de ütopik bir şey fakat yakın gelecekte bence olur, olmak zorunda yani.

Eşcinsel çiftlerin evlat edinmesine gelirsek?

Bu konu bana biraz karmaşık geliyor. Tabiki çocuk sahibi olmak herkesin hakkı. Fakat toplum yaşantısında iki anne ya da iki babalı aileleri çocuğa nasıl anlatılacağı kısmı herkesin aklını kurcalıyordur. Eşcinsellerin evlat edinebildiği ülkelerde bu iş nasıl yürüyorsa bizde de doğru bir anlatımla durumun herkese açıklanabileceğini düşünüyorum.

Sanat ve LGBTnin etkileşimi konusunda neler düşünüyorsun?

Sanat ve LGBT’nin ortak işler başaracağına inanıyorum. Sanatın içinde LGBT’ler çok fazla, çünkü zeka ve estetik yönünden çok gelişmişler. Eşcinsellerin özellikle sanat dallarında farklı bir boyutta üretim yaptığını düşünüyorum.

Esma Er'den iç gıcıklayan pozlar

Esma Er'den iç gıcıklayan pozlar - Resim : 2
Konular Röportaj