Fehmi Dalsaldı'dan Zeki Müren pozları

Ünlü komedyen Fehmi Dalsaldı, Zeki Müren olarak poz verdi…Dilek Yaman’ın çektiği fotoğraflarla Sanat Güneşi kimliğine bürünen Dalsaldı, hem Zeki Müren hem de kendi kariyeriyle ilgili ilginç açıklamalar yaptı…

Fehmi Dalsaldı'dan Zeki Müren pozları
GZone'dan Murat Renay ve Onur Özışık’ın röportajı:

Şu anda yaptığın işe olan ilgin çocukluğundan beri vardı muhtemelen….


Çocukluğumdan beri vardı evet ama ailem yapmak istediğim bu mesleğe nasıl tepki verir, nasıl onay verir diye çelişki yaşıyordum. Öte yandan da, aslında sanattan, sanatçıdan çok iyi anlayan bir ailem de vardı. Babam mesela, benim neyi sevip sevmediğimi çok iyi bilirdi. Muhafazakar bir aileden gelmemin çekincelerini yaşıyordum ama neticede her aklı selim insan yaptığımın sanat olduğunun ayrımını yapabiliyor. Komik bir şey anlatıldığında ya da komik bir tip konuşuyorsa bana hep derlerdi zaten “sen bunu dinle, sonra mutlaka malzeme olarak kullanırsın”.

Nasıl bu mesleği yapmaya karar verdin? Başka bir meslekte çalışıyordun malum…

Evet. Bankada gişede çalışıyordum. Çok zor bir iş. Hesaplarla uğraş, parayla uğraş. Çalıştığım ilk aylarda maaşımın büyük kısmı kasadaki açığa gitti.

Çok işsiz de gezdim, aileme de çok yük oldum, o yüzden bankacılığı da bırakmak istemiyordum. Ben de hep istiyordum şu andaki mesleğimi yapmak ama nerden nasıl başlayacağımı bilmiyordum.

Peki dönüm noktası ne zaman oldu?

Arkadaşlarımla yemek yiyorduk bir gün.  Ben de hep bu tip eş dost muhabbetlerinde bir ara ortadan kaybolur, başıma yemeni bağlar bir kılığa girer geri gelirdim taklit yapmak için, benden de bunu beklerlerdi zaten.

Çok bunaldığımdan bu mesleği yapmak istemediğimden bahsediyordum o gece. Cahide’de koreografi yapan bir arkadaşım vardı. “Ya seni Cahide’ye çıkaralım” dedi. “Çok iyi taklitler yapıyorsun, bunu bir deneyelim ben konuşurum. İçinde kalmasın, yap bakalım yapabilecek misin” dedi.

Bir hafta sonra, baktım randevu almış Cahide’den, çıktık gittik. O zaman Burak Kılıç vardı oranın müdürü. Verdi elime mikrofonu, perdenin arkasından “Bülent Ersoy olarak konuş” dedi.Ben de Bülent Ersoy olarak –Bülent Ersoy sesini taklit ederek- “Bütün garsonlar hemen mutfağın önüne, çok acıktım. Gelmesseniz gebertirim. En son katıldığım programda iki kameraman bir yönetmen yedim” dedim. Garsonlar koşa koşa mutfağın o tarafa gittiler. Sırf onlar değil herkes tedirgin oldu, ellerinde çatal bıçakları kaldı insanların. Kadının ne yapacağı belli değil malum. (Kahkahalar)
O gece Burak Kılıç dedi ki: Sen bu işi yapacaksın.

Çocukluk arkadaşım Alper Alpözgen ile bir araya geldik. O da yazarlık yapmak istiyordu hep. Sahnedeki metinlerimi o yazdı. O metinle Cahide’de sahne aldık. Zaten biz onla hiç rahat durmazdık çocukluktan beri. Sağı solu arardık, Tv programlarına telefonla katılır taklit yapıp milleti işletirdik. Böyle bir ortaklık yapalım dedik ki bari bir işe yarasın bu yeteneklerimiz.

Sonrasında bankacılık ve bu iş beraber yürüdü değil mi?

Evet. Ailemden ve iş yerimden gizli haftada 2 gece gidip geliyor çalışıyordum orada.
Tam 1 yıl idare ettikten sonra artık mızrak çuvala sığmaz olmuştu. Banka ve sahneyi beraber yürütemez hale gelmiştim. İstifa ettim ve bu alana geçiş yaptım. Sonra teklifler geldi. Yavuz Seçkin ve İsmail Baki Tuncer’le Tv ve Radyo programları yaptım.

Halen sıkıntılarım oluyor ama çok memnunum bu kararımdan. İstediğim işi yapıyorum.

“Kadınların erkeklerden çok daha kıymetli sorunları var…”

Yaptığın iş hangi kitlelere ulaşıyor?

A’dan Z’ye toplumun her kesimine ulaşıyor. Geçenlerde mesela oturduğum semtin manavında çarşaflı bir hanımla karşılaştım, koşa koşa gelip öptü beni. Ben de pek bir şey yapamadım çünkü o meşrebi bilirim. Biraz mesafeli durdum ama kadıncağız o mesafeyi aştı sevgisinden.

Genelde hep kadın karakterleri canlandırıyorsun. Bu bilinçli bir tercih mi? Taklidini yapmak istediğin erkek mi yok, malzeme mi vermiyorlar sana?

Bu benim tonum, benim rengim. Belki erkek taklidi de yapabilirim.  İleride bambaşka bir erkek karakterle de çıkabilirim. Kadınları daha iyi inceliyorum. Kadınların erkeklerden çok daha kıymetli sorunları var. Yaptığım her mizahta da, özellikle de sokak röportajlarında, bizim evlerde geçen pek çok sıkıntıyı da konu edinebiliyorum. Kayınvalideyle beraber oturulması, şiddet vb gibi. Politik göndermelerim de oluyor.

Sokakta kadın kılığında, Azize olarak sokak röportajı yapıyorsun. Hiç başından ilginç olaylar geçti mi? Taciz veya komik bir şey?

Geçti. Çok evlenme teklifi aldım. Bir tane hacı amca vardı, hiç unutmuyorum. Beni izliyormuş, çok seviyormuş. Röportaj yaparken “Sen yakından ne kadar da güzelmişsin” dedi. “Aaa amca sen niyeti bozdun” diye karşılık verdim. Bana cevaben “E burası Beyoğlu” dedi. (Gülüyor)
Sonra bu röportajı yayınladık. Hacı amcayı bir kere daha gördüm, o yanımdan bir kaçışı var, inanamazsın. (Kahkahalar)

Bizim toplumumuz aslında mizahı çok iyi biliyor. Üç sezon Azize kılığında sokak röportajı yaptım, kimse de bana “Ne bu halin kardeşim kadın kılığında röportaj yapıyorsun” vb demedi. İlk defa gören bile sorulan sorulara gücü nispetinde cevap verip oyuna katılıyor. Bizim toplumuz her şeyin yerini çok iyi biliyor ve ayırıyor aslında. Ha birileri ayıramıyor, o başka bir şey!

Karakterleri çok başarıyla canlandırıyorsun peki sence Fehmi Dalsaldı’yı yeterince bilip tanıyorlar mı?

Hayır bilmiyorlar, bilmesinler de zaten, biraz gizli saklı kalayım (Gülüyor) Zaman içinde tanıyacaklardır…

Ama bir gün soracağım kendimi sokakta, “Fehmi Dalsaldı diye bir gerizekalı var tanıyor musunuz?” diye.

Ben de halen iyi bir oyuncu olmaya çalışıyorum. Sırf bu yüzden onlara yakın olmak için evimi taşıdım. Halen bazı projelerde iş yaptığım, yapacak olduğum değerli insanlar var. Onlarla çalışıyorum. Çok teşekkür ediyorum onlara, bana çok faydası oluyor.

“Bülent Ersoy onun taklidini yapmam konusunda bana “Sinir edecek kadar aynısın” dedi…”

Taklitlerini yaptığın insanlardan olumsuz geri dönüşler aldığın oldu mu hiç?

Olmaz mı? Elbette var…

Mesela Yıldız Tilbe beğenmiyormuş taklidini sanırım” Ben o kadar çirkin bir kadın değilim” diyormuş…

Yıldız Tilbe’yi ben çok seviyorum ama yaptıklarımı biraz karikatür okuması yapmasını isterim. Ben karikatürize ediyorum. Keza Nur Yerlitaş’ın da bu okumayı yapması lazım.  Eğer kırıp incitiyorsam da özür dilerim.

Nur Yerlitaş senin taklidini izledikten sonra fenalık geçirmiş sanırım?

Evet hastanelik oldu. Benim işim güldürmek, bunu yaşatmak değil. Bunu yaşadığı için üzgünüm ama sonrasında Nur ablayla konuştum. “Belki de ben o gün kötü bir günümdeydim. Senin bir kabahatin yok evladım” dedi. Aramız iyi şu an.

Peki Bülent Ersoy’dan tepki geldi mi? Gelse zaten şu an tozun kalmazdı herhalde...

Biz onunla bir ara küçük bir Anadolu turnesinde beraber çalıştık. Menajerimiz aynıydı. Bana –Bülent Ersoy sesini taklit ederek- “Sinir edecek kadar aynısın” demişti.  (Gülüyor)

Pakize Suda ile aranda sorun var mı?

İnsanlar onunla aramda sorun var sanıyor. Ona da açıklık getireyim. Karşılaştığımızda aramız gayet iyi. Hatta benim Gönül Yazar taklidime bayılıyormuş.

Azize’nin onun sokak röportajlarına benzemesi konusunda;  Ondan ilham aldığım doğrudur. Bu işi Pakize Suda’nın kameramanla atışma skeci olarak kurgulamıştık ama beceremedik sokak ortasında. Ben de “beni serbest bırakın” dedim ve Azize çıktı ortaya.

Peki sana ekran için Güldür Güldür Show vb gibi kabare showlardan teklif geldi mi?

Yok ekran için gelmedi. Oradaki değerli arkadaşlarımla başka işler yapıyoruz ama ekran için konuk olarak bile gelmedi. Elbette çok isterim, isterdim.

“RTÜK’ten tek bir uyarı bile almadım…”

TV ekranları için kısıtlandığını hissediyor musun? Sana ambargo konması gibi?

Bir ara bir otokontrol vardı ama bu RTÜK tarafından veya başka bir kurumdan direkt uyarı babında değil. Kraldan çok kralcılar var. Onların engellemeleri söz konusu oldu. Ben zaten iktidarın veya hükümetin benimle sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. 3 sezon boyunca neler yaptık bir tek uyarı bile almadık RTÜK’ten. RTÜK’te “sanat”la “fahişelik” arasındaki ayrımı yapabilen insanlar var neticede. Bunları atlattığımızı düşünüyorum artık.

Seni hep Seyfi Dursunoğlu ile karşılaştırıyorlar, kendisi memnun mu bu durumdan, sen memnun musun?

Seyfi bey memnun değil bu karşılaştırmadan. Olmamasını da çok haklı buluyorum. Çünkü o, bu kariyerini tırnaklarıyla kazıyarak yaptı.  Ona hiçbir şey altın tepside sunulmadı. Bu işe 40 yılını verdi ve çok zorluklar çekti. Beni desteklemese de ona hak verirdim, hiçbir şey diyemezdim.

Beni ondan ayıran şeyler; Mesela o siyaset, din ve futbol konusunda espri yapmaz. Ben yaparım ama onun bir limiti vardır. Buna ek olarak; Taklitlerim var, o yapmaz kolay kolay.

Seyfi Bey’in devamı gibi görmüyorum kendimi, daha yolun çok başındayım, nereye gideceğim belli değil. Ben onun yanında iki günlük adamım. Üstada da buradan sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Karşılaştınız, reaksiyonu ne oldu sana karşı?

Elbette, tanıştık. Ben evine gittim. Bana 5 tane kendi elleriyle diktiği elbiseler hediye etti. “Boynuna takacağın bir şeyler var mı?” dedi. Ben yok dedim. “Ayy fakir orospuymuş” dedi ve çıkarıp bana bir-iki takı hediye etti. (Gülüyor)

Misafir sevmez, ben de sevmiyorum. Arayıp ona gitmek istediğimde “Sen çok arsızsın, yatıya da kalırsın” deyip beni püskürtüyor şaka yollu.

Çok tatlı, sayısı çok azalmış şık bir İstanbul beyefendisi. İnanılmaz kültürlü ve dolu bir insan.

Yaptığın işin, dışarıdan bakıldığında, sanat yönünü bir kenara koyarsak bir şekilde LGBTİ görünürlüğüne katkıda bulunduğuna inanıyor musun?

Evet, kesinlikle. Şovun adının Gullüm olması. Azize’nin normalde erkek olması vb.

Normalleştirmeye katkıda bulunuyor mu mesela?

Normalleştirme de değil de, ben cidden toplumda insanların arasında bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Birilerinin (!)insanları ikiyüzlü davranmaya teşvik ettiklerini düşünüyorum.
Böyle bir şekilde insanların karşısına çıkmamda da kabul edilemez bir şey olduğunu düşünmüyorum ama önceki soruna dönersek elbette görünürlüğe katkısı vardır.

“LGBTİ Onur Yürüyüşü bir direniştir, inanca karşı yapılan bir hareket değildir…”

Peki neden sence bu sene LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne müdahale oldu. Ramazan bahanesiyle?

Çünkü bence LGBT daha bilinir ya da kabul edilir halde olduğu için bu rahatsızlık oluşmuş olabilir. Bir şeylerin ismi kondukça daha rahatsız edici hale geliyor ya, bence o yüzden. Bu aslında başka bir açıdan bakıldığında belki de bu aslında olumlu bir gelişmedir.

Çok güzel işler yapıyorlar LGBTİ dernekleri. Laik demokrasinin olduğu ülkelerde, bir şeylerin  bahane edilerek, Ramazan dahil, engellenmemesi lazım.  O yürüyüşe katılanlar hatta polisler arasında bile oruçlu olanlar vardı. Olmaması mümkün mü?

Onur Yürüyüşü inanca karşı değil ki. İnsanların sadece LGBTİ oldukları için hakarete maruz kalma, aşağılanma, taciz ve darp edilmek gibi sorunları var. Bu ona karşı bir direniştir, dine veya inanca karşı değil.

Yeni projeler olacak mı?

İlk defa benim kendi programım olacak. Haftanın beş günü beni izleyebileceksiniz. Farklı bir format olacak izlediklerinizden, şimdilik bu kadar söyleyeyim.

“Sanatçı bir dine, bir mezhebe, bir kimliğe bürünmeden ortak bir yerde birleşebilmek için kuralları yıkar. Zeki Müren de bunu yapmıştı…”

Elbette Türkiye’deki çoğu komedyenin ve aktörün hayalidir böyle bir isme hayat vermek ama sana yine de soralım: Neden Zeki Müren’i canlandırmak istedin?

Bir mizahçı olarak taklit yapan bir çok insanın repertuarında Zeki bey illa ki vardır zaten. O kadar olağanüstü bir ışığı olan bir insan ki. Kostümleri, şarkı söylemesi, Türkçesi, yaşam tarzı, cesareti ile bizi büyülemiş olmasını bir kenara bırakırsanız, mizahçılara ilham verecek bir tipi ve tavrı da var. Taklit edilebilir, üzerinden mizah yapılabilir bir karakter. Kendisi de aslında teatral yetenekleri olan, ismiyle müsemma bir adam. Onu canlandırırken sana verdiği malzemeyi çok iyi şekilde kullanabilirsin, buna çok müsait.

Sen Zaman Makinesi 1973 filminde de onu canlandırmıştın…

Evet filmde de bu teatral yanını kullandık mesela. Çok uzun bir tekerleme söylüyordu.  Bunu verdik o sahnede.

Şov dünyası için Zeki Müren ne anlama gelir sence?

Şov dünyasında hala onun koyduğu kurallar geçerlidir. Gazino dünyası artık kalmamış olsa da sahneye verdiği değer-kıymet, sahne kullanımı, büyük sahne şovlarını yapması, arkasındaki orkestranın Batı enstrümanlarının kullanılmasına bile cömertçe yaklaşmış şekilde özenli ve kalabalık olması hep onun eseridir, işine saygısıdır.

Onun da taklit yeteneği vardır. Dönemin birçok ünlüsünün, üstadım dedikleri insanların taklidini yapmıştır.

Özgürlükler açısından da çok kıymetlidir. Sanatın cinsiyetinin olmadığını ondan gördük mesela. Sanatçı öyledir, bir dine, bir mezhebe, bir kimliğe bürünmeden ortak bir yerde birleşebilmek için kuralları yıkar. O da bunu yapmıştı. Bu çok önemlidir.

Bir İstanbul beyefendisi olarak yaşamış ve o şekilde ölmüştür. Allah nur içinde yatırsın.
Konular Röportaj