Fuat Uğur: "Muharrem İnce gerçekten de kaçırıldı"
Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte Fuat Uğur`un yazısının tamamı...
Fuat UĞUR / Türkiye Gazetesi
Bu bir şaka değil, kimseyle de dalga geçmiyorum.
Tamamen hakikat.
Sayın Muharrem İnce’nin, ertesi gün
düzenlediği basın
toplantısında “şizofren” diye
nitelediği CHP’li sosyal medya kullanıcılarının
dedikleri doğruydu.
Buradan da o hakikati açıklıyorum:
Muharrem İnce kaçırılmış ve
susturulmuştu.
O geceyi, gündüzünden itibaren hatırlayalım ve olan biteni
anlatalım.
Önce bilinen kısmı:
Muharrem İnce seçim sabahı oyunu
Yalova’da kullanmış ve Ankara’ya gelmişti. İnce önce YSK’ya gidip
basına beyanat vermiş ve sonra da minibüsüyle oradan
ayrılmıştı.
Şimdi bilinmeyen sonrası.
Muharrem İnce ve ekibi YSK’nın ardından yanındaki ekiple
birlikte en yakındaki bir otele gidip 8. kattaki süit
dairelerinden birine yerleşti. Bu otel kimine
göre Kent Otel, kimine göre de
Swiss Otel’di.
Oteldeki görünüm şöyleydi. Muharrem
İnce televizyonun tam karşısındaki koltukta,
ayaklarını uzatmış olarak oturuyor, ekibi ise çevredeki
koltuk ve sandalyelere dağılmış olarak kendisine eşlik ediyordu.
Yanında eşi, ağabeyi, kız kardeşi, hatta
annesi, TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzün, CHP’nin Meclis Grup Başkan
Vekili Engin Altay’ın da olduğu
söyleniyordu.
Bu arada içkiler ve
çerezler gelmiş, sehpaların üzerinde kullanıma hazır
hâle getirilmişti.
İnce çok
neşeliydi. Seçimin ikinci tura
kalacağına kesin gözüyle bakıyordu. Karşılıklı
verilen gazlar havada uçuşuyor, kadehler peş peşe havaya
kalkıyordu.
Sonuçlar 18.45 itibarıyla açıklanmaya başladığında heyecan
tavan yapmıştı. Çünkü o saate kadar kendilerine gelen
ilk sonuçlara bakılırsa İnce ikinci tura
kalacak gibi görünüyordu. Ancak resmî olarak ilk bir
saat içinde gelen oylar moralleri bozdukça bozdu. Erdoğan ile İnce
arasında dramatik bir fark vardı ve
böyle giderse kapanacak gibi de görünmüyordu.
Sonuçları pür dikkat izleyen, hafiften sinirlenmeye başlayan
İnce, yanındaki en sert içkilerden art arda deviriyordu. Adamlarına
kızıyor, CHP Genel Başkanı’na, Bülent Tezcan ve
ekibine saydırdıkça saydırıyordu. Hiç
desteklememişlerdi onu. CHP’nin hazırladığı reklam filmlerinde bile
yoktu Muharrem Bey. Haksız sayılmazdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde durum tam anlamıyla netleşmişti.
Muharrem Bey telefonunu sessize almıştı ama bir yandan art arda
arayanları görüyordu. Susmuyordu cihazı. Mesaj yağıyordu üstelik.
Hiçbirine cevap vermeye niyeti yoktu çünkü öfke içindeydi.
Alınan alkol damarlarındaki hızlı bir dolaşımdan sonra beyin
kılcallarında etkisini göstermeye başlamıştı. Muharrem
İnce “Kaybettik işte, kaybettik seçimi. Benim oyum
arttı, ama CHP’nin hâline bak. Çıkıp
konuşacağım” demeye başlamıştı. Yanındakiler, ailesi,
ekip ve danışmanları, yardımcıları hep birden “Aman
Muharrem Bey, aman abi yapmayın böyle bir şey, şu anda sinirlisiniz
ağzınızdan bir laf kaçar, toparlayamayız” diyor ama
söz geçiremiyorlardı.
Gelgelelim tam da o esnada Bülent
Tezcan ekranlara çıkıp tüy diker
gibi “Muharrem İnce’nin oyu yüzde 44, Erdoğan’ın yüzde
40, öndeyiz” deyince İnce iyice koptu. Bir an
etrafına baktı. Zaman durmuştu. Ekrana fırlatmak için bir şey arar
gibiydi. Ekip istim üstünde onu yatıştırmaya uğraşırken İnce
yeniden konuştu:
“Bir açıklama yapacağım. Kaybettik, arada 10 milyon
fark var ama benim oyum arttı, kritik eşik olan yüzde 30’u aştım.
Partimin önünden yürü denirse ben yürürüm.”
Böyle diyecekti.
Tam eline telefonu aldığı sırada, o anda gelen
mesajı gördü. FOX televizyonunda Çalar
Saat programının sunucusu İsmail
Küçükkaya idi mesajı gönderen ve “Herkes
sizi merak ediyor, bir sürü şayia çıktı, bir şey demeyecek
misiniz?” diye soruyordu. Çevredeki herkesin şaşkın
bakışları arasında Muharrem İnce, İsmail’e pat diye cevap
verdi:
“Adam kazandı, daha ne diyeyim”
Canlı yayında olan İsmail Küçükkaya anında bu mesajı
okudu tabii. Otelin süit
dairesindeki televizyonda FOX TV açıktı. İsmail’in söyledikleriyle
birlikte herkes dondu kaldı. Başkan adayları giderek tehlikeli
olmaya başlamıştı. Aman demeye kalmadı Muharrem İnce kafaya o sert
içkilerden birini daha dikti ve talimatı verdi:
“Derhal basını arayın, açıklama
yapacağım”
O anda garip bir şey oldu. Ekip birbirine baktı, âdeta
gözleriyle anlaştılar ve aralarından biri “Tamam abi
ama önce eve gidelim de şu sabahki kıyafetinizi
değiştirelim” dediler. Bu fikri ailesi de destekledi.
Hep birlikte apar topar çıkıldı ve Muharrem İnce eve getirilip
yatak odasına sokuldu.
Kapı üzerine kilitlendi.
İnce’nin yanında ne cep telefonu, ne de ev telefonu vardı.
Çünkü alınmıştı. Bir süre bağırıp çağırdıysa da aradan fazla zaman
geçmeden uyuyup kaldı.
Ekip de bir açıklamadan yanaydı ama CHP Genel
Merkezi ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilk günden papaz
olmanın âlemi yoktu. Biraz daha stratejik
davranılması gerekmekteydi.
Evet, kaçırılma hikâyesi doğru ama
bu şekilde. Yani Muharrem İnce kendi ekibi tarafından
kaçırıldı.
Doğu Perinçek’in deyimiyle HDP’ye oy
veren bonzai kullanıcısı
CHP’lilerle, İnce’nin
tanımıyla “Şizofren CHP’liler” o
sıralarda YSK ve CHP Genel merkezlerinin önünde videolar çekip
sosyal medyada kıyameti koparıyorlardı.
“İnce’yi konuşturmuyorlar, kaçırdılar ve susturdular.
Tehdit ettiler.”
Tehdit kısmı hariç hepsi doğruydu.
Muharrem İnce kaçırılmış, konuşması engellenmiş ve
susturulmuştu.
Kendi ekibi tarafından.
Zaten konuşacaktı ama ertesi gün uyanması ve damarlarında
dolaşan alkolden arınması gerekecekti.
Hikâye bundan ibarettir.
Fuat UĞUR / Türkiye Gazetesi