Genç Aysun'un gizemli ölümü!

Aysun Yıldırım iş yerinin üçüncü katından düşerek hayatını kaybetti. Ölüm nedeni kayıtlara ‘intihar’ olarak geçti. Ama acılı aile, kızlarının intihar etmediğini öne sürdü. Ailenin avukatı da yeterli soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

Genç Aysun'un gizemli ölümü!
Milliyet Gazetesi'nden Çiğdem Yılmaz'ın haberine göre İstanbul Sefaköy’de bir gümrük müşavirliğinde ihracat - ithalat sorumlusu olarak çalışan 26 yaşındaki Aysun Yıldırım, 28 Şubat’ta iş yerinin üçüncü katından düşerek hayatını kaybetti. 17 metre yüksekten düşen Aysun Yıldırım’ın yaşamını yitirmesi kayıtlara önce ‘şüpheli ölüm’ diye geçti. Ancak savcılık soruşturmasında “intihar” denildi ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Kızlarının intihar etmediğini savunan acılı aile ise karara itiraz ederek mahkemeye başvurdu. Aile, mahkemenin itirazı reddetmesi üzerine bu kez Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na başvuruda bulundu. Platform avukatlarından Leyla Süren de etkin soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

'İNTİHAR SÜSÜ' İDDİASI

Aysun Yıldırım’ın annesi Hüsniye Yıldırım şunları anlattı: “Aysun, O.T. adlı erkek arkadaşından ayrılmak istiyordu. Kızımın patronu B.B. de O.T.’nin yakın arkadaşıydı. Olay günü kızımın arkadaşı Ç. akşam beni arayıp, ‘Hüsniye abla Aysun nerede?’ dedi. Ben de iş yerinde olduğunu söyledim. Ardından ben kızımı aradım ama ulaşamadım. Daha sonra Ç. adlı kız beni tekrar arayıp Aysun’un hastanede olduğunu söyledi. Hastaneye gittiğimizde kırmızı alandaydı. Ç. de olayı Aysun’un patronundan öğrenmiş. Ama biz hâlâ patronun bu olayı nasıl öğrendiğini anlayamadık. Patronda benim telefonum vardı, neden beni aramadı da başkasına arattılar. Kızımın ölümü kayıtlara intihar diye geçse de olaya intihar süsü verildiğine inanıyorum. Bir de kızımı aşağıda görenler, Aysun’un bir botunun ayağında olmadığını söylediler. Hastanede de botunun biri yoktu. Tüm eşyaları bize verildi. Fakat botları henüz alamadık.”

'2'NCİ ŞULE ÇET VAKASI GİBİ


Ailenin avukatı Leyla Süren şu bilgileri verdi: “Tanıkların ifadeleri birbirini tutmuyor. İşveren B.B.’nin ifadesine göre, Aysun’un erkek arkadaşı O.T. o sırada iş yerinin önünden geçiyormuş. Işıkların açık olduğunu görünce B.B.’yi aramış. B.B. polise verdiği ilk ifadede, O.T.’nin kendisini 20.00’de aradığını söylüyor. Sonra 21.30 olarak değiştiriyor. O.T. ise iş yerinin yakınına bir arkadaşıyla gittiğini söylüyor. Peki sürekli gittiği iş yerine o gün Aysun’un da orada olduğunu bildiği halde neden gitmemiş? Buradaki en büyük sorunlardan biri, işverenin ve diğer tanıkların HTS kayıtları yok. Olay gecesi birbirlerini kaç  defa, hangi saatlerde aradıklarına dair kayıtlara neden bakılmadı? İşveren ile çalışanlarının ve O.T.’nin HTS kayıtlarının dosyada olması lazımdı. Sadece Aysun ile O.T.’nin mesajlaşlarının görüntüleri çekilmiş, burada da Aysun ayrılmak istediğini belirtmiş. Kamera kaydı da yok. İş yerini gören bir benzin istasyonu var ama orada da kamera yokmuş! Oysa her benzin istasyonunda kamera olması gerekiyor.”

‘Pencerede iz yok’


Avukat Süren şöyle devam etti: “Aysun’un atladığı öne sürülen pencerede parmak izi tespiti yapan uzmanın raporunda, Aysun’un parmak izi yok. Penceredeki parmak izi aynı iş yerinde çalışan bir adamın eşine ait çıkıyor. Aysun o pencereden atladıysa neden parmak izi yok? Raporda, Aysun’a ait  parmak izinin olmadığı yazılmış. Bu dosyada birçok eksiklik ve çelişki var. Kaldı ki birçok kadın ölümünde olaya intihar süsü verilirken, önümüzde Şule Çet gibi bir örnek varken, daha titiz davranılabilir ve dosya İhtisas Kurulu’na gönderilebilirdi. Ama ‘intihar’ denilerek dosya kapatıldı. Oysa bu dosyaya şüpheli ölüm gözüyle bakılması için Aysun’un pencerede parmak izinin olmaması bile yeterli.”