Gülcan Arslan aşka dair konuştu
“Bir Çocuk Sevdim” dizisinde saf ve duru güzelliğiyle dikkat çeken Gülcan Arslan’ın, naif görüntüsünün ardında son derece esprili ve cana yakın genç bir kadın gizli...
Gülcan Arslan’ın hikayesi Adapazarı’nda başlıyor. Çocuklarını ve
birbirlerini çok seven bir anne-babanın çocuğu olarak Karasu’da
dünyaya geliyor.
Üç kardeşin en küçüğü olarak son derece mutlu, huzurlu bir çocukluk
geçiriyor. “Oyuncak bebek gibi severmiş beni bizimkiler.
Çok uslu bir çocukmuşum nedense” derken ‘nedense’
kelimesinin neden cümle sonuna eklendiğini haylaz bakışlarından
anlıyor insan... O bir miktar yaramaz bir kız. “Her zaman
oyuna varım diyen bir halim var” demesi de
bundan...
Kaşının gözünün temeline inmek istiyoruz doğal olarak...
“Hem fiziksel hem kişilik olarak Karadeniz kızıyım ben.
Güzel olur Karadeniz kızları” diyor hemen. “Hep dikkat çeken bir
kız mı oldunuz?” diyoruz, “Ne yalan söyleyeyim,
öyle oldu” diye yanıtlıyor
gülümseyerek.
Kendisinin, fiziksel özelliklerinin farkına varması lise dönemine
denk düşüyor. Sadece kendini keşfetmiyor aslında, hayata karşı
sınırları zorlamayı da öğreniyor. Ortaokula kadar okulun en iyi
öğrencisiyken, liseyi okumak için tamamen kendi kararıyla
Karasu’dan ayrılıyor ve Çamlıca Kız Lisesi’ne gidiyor: “İlk
yıl az daha sınıfta kalıyordum. Allah’tan ikinci yıl formumu
buldum. Ben herhalde bu geçiş döneminde elindekiyle yetinmemeyi,
sınırları zorlamayı öğrendim. Ama aynı zamanda elindekinin
kıymetini bilmeyi de. Aileme çok düşkünümdür. Bu da belki onlardan
erken kopmamdan böyle.”
Oyunculuk ise o zamanlar hiç aklında fikrinde yokmuş. Bu maceraya
şans eseri başlayanlardan anlayacağınız. “Liseyi
bitirdikten sonra Almanya’ya ablamın yanına gitmiştim. Hangi
üniversite diye düşünürken, ablam niye oyunculuğu denemiyorsun
dediğinde, bende şimşek çaktı. Türkiye’ye döndüm ve Sadri Alışık
Kültür Merkezi’nin açtığı sınavlara girdim. Beni mi alacaklar
derken kendimi derslerde buldum.”
AŞK HAYATIN ENERJİSİ SEVGİ VE HUZUR
DEVAMI
Peki ya sonra? Oyuncu olmak için virajlı yollardan mı geçmişti
acaba, yoksa asfalttan düz yoldan mı basıp gaza buralara gelmişti?
“Bulunduğunuz yerin hakkını vermeden bir ilerisine
geçemezsiniz. Ben yaptığım her işi en iyi şekilde yapmaya
çalışıyorum. Bu bir yolculuk, virajlar da her zaman olacak. Bu
benim altıncı projem. Ancak hâlâ bir yere vardığımı
düşünmüyorum” diyor.
şu anda fazlasıyla haşır neşir olduğu, tüm zamanını alan Mine
karakterine getiriyoruz lafı. “Bir keresinde Mine’nin içine
Gülcan kaçtı demiştim. Biraz öyle oluyor. Tabii ki Mine tasarlanmış
bir karakter ama ona ben hayat veriyorum. Mine’nin asiliği,
hayatının iplerini elinde tutmaya çalışması, neşesi, hayat dolu
oluşunu seviyorum” diyor.
Tahmin edeceğiniz üzere, klasik ama can alıcı sorumuz geliyor
arkasından hemen: Sinan mı, Timur mu? Bu kez politik bir yanıt ile
karşılaşıyoruz: “Timur’a dönüşmüş Sinan.”
Arkasından da ekliyor; “Aşk hayatın ateşi, enerjisi. Ama
sevgi ve huzur da devamı.”
Laf aşka gelmişken, son zamanlarda adının karıştığı dedikodulara
getiriyoruz muhabbeti ama o da aşk hayatıyla ilgili ser verip sır
vermeyenlerden. Aşıkken nasıl bir kadına dönüştüğünü anlatıyor onun
yerine: “Gözüm hiçbir şeyi görmez. Sonuna kadar giderim.
Elimden gelenin kat kat fazlasını yaparım. Olduğunu sandığım
sınırlar kalmaz ortalıkta. Bunun da insanın kendisiyle ilgili
olduğunu düşünüyorum. Sonuçta hep eksik bir şey var. Diğer yarımızı
bulduğumuzda onun peşinde savaşmaya başlıyoruz. Bütün olmak için.
Aşk bu nedenle benim için hayatın enerjisi, kaynağı.”
Bir erkekte onu ilk çeken detaylar ise öncelikle zeka, sonra
vicdan. “Vicdansız zeka çok tehlikeli. Diğeri de
salaklık” diyebilecek kadar da bu konuya takılmış
durumda.
“Sevmeyi mi sevilmeyi mi tercih edersiniz?” dediğimizde ise
“Biri olmadan diğerini yaşamayı Allah nasip
etmesin” diyor.
KENDİMLE ÇOK DALGA GEÇERİM
Sohbet ilerlerken yavaş yavaş onun hınzır, esprili, keyifli
tarafını daha da iyi keşfediyoruz. Bu da bizi bu sakin görüntünün
altında başka neler yatıyor acaba diye düşünmeye sevk ediyor.
“Uyumlu, ılımlı biri gibi görünüyorsunuz ama var mıdır sizin de
arızalarınız?” diye sorduğumuzda, “İnsanlarla iletişim
kurmakta zorluk çekmem. Bundan keyif de alırım. Çok kolay
arkadaşlık kurabilirim. Ama Karadeniz kızıyım sonuçta. Çok nemrut
da olabilirim. Bunun çizgisi de saygı ve yalan” diyor.
Sonuç olarak kendisiyle barışık biri Gülcan Arslan.
“Severim ben kendimi. Her şey insanın kendisinde başlıyor.
Kendinle ilişkin nasılsa başkalarıyla da öyle oluyor. Çok da dalga
geçerim kendimle, kendi taklidimi yaparım.” Dolayısıyla,
hayata da pozitif bakanlardan. Hayatta öyle büyük karamsarlıklara
kapıldığı zamanlar olmamış...
Peki güzellik her kapıyı açar mı? Arslan’a göre, yok böyle bir
durum: “Fiziksel güzellik hiçbir şeydir. Güzelliğin başka
şeylerle zekayla, vicdanla, adalet duygusuyla filan ilgisi olduğuna
inanıyorum.”
şu sıralar ekranda her gün yeni bir diziye, her dizide yepyeni genç
oyunculara rastlıyoruz. Onca genç oyuncu varken, onu bir adım öne
geçiren şeyi, örneğin Mine karakterini oynuyor olmasının sebebini
açıklamasını istiyoruz. O ise bize “Ortada bir başarı varsa
bu projenin başarısı. Doğru projede olmak çok önemli. Benim
başarılı olduğumu düşünüyorsanız, o işimi hakkıyla yapma çabasından
başka bir şey değil. Siz gereken değeri, emeği verince mutlaka
karşılığını alıyorsunuz” diyor.
En büyük hayali? Geleceğe dair hedefi, arzusu, dileği?
“Sağlıklı, mutlu, huzurlu bir şekilde işimi yapmak. ışten
kastım mutlaka oyunculuk değil bu arada. Mutlu değilsem hiç
düşünmeden bırakabilirim. Mutluluk, huzur benim için daha
önemli.”
İLGİDEN ŞIMARMAK HASTALIKLI BİR DURUM
Şan, şöhret, para pul yaptığı işin en dikkat çeken, en cazibeli
tarafı. Bu genç kadına ne ifade ediyor acaba? “Biz her
akşam insanların evine konuk oluyoruz. Aileden biriyiz aslında.
Sokakta tanınıyor olmak evet bir yandan hoş ama çok büyük de bir
sorumluluk. Yaptığımız her davranış, ağzımızdan çıkan her söz
birileri tarafından izlenip örnek alınıyor. Hem işimizde hem özel
hayatımızda...”
Gözlerini ondan ayıramayan, peşine düşen erkekler peki? “Bu
da işin bir parçası. ılgiden şımarmak hastalıklı bir
durum” diyor.
Filiz Şeref