Hayat Devam Ediyor'un Siraç'ından ses getirecek açıklamalar

Yakışıklı oyuncu Onur Tuna, "İşle ilişkiyi birbirine karıştırmam" diyerek oyunculukta daha yolun başında olduğunu söyledi.

Hayat Devam Ediyor'un Siraç'ından ses getirecek açıklamalar

- Oyunculuğa nasıl başladınız?
’Hayat Devam Ediyor’ benim oyunculukta ilk projem. İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde İktisat bölümünde okuyordum,  o yıllarda Müjdat Gezen’den oyunculuk eğitimi aldım.  Bağlı olduğum ajans beni İstanbul’a getirdi, deneme çekimleri yaptı ve bir anda kendimi ’Hayat Devam Ediyor’ da buldum. Başarılı olduğuma Mahsun Ağabey (Kırmızıgül) beni inandırdı.

- Mahsun Kırmızıgül’ün son jönü diye duydum sizi doğru mu?
Jön oldum kelimesini benden duymanız zor! Ben jön oldum, ben şu oldum böyle bir şey yok. Hangimiz ne olduk ki? Oynadığım karakterin insanlar üzerinde inandırıcılığıyla beraber, gazetelerin, bana jön diye yer vermesi benim için onur verici bir şeydir, başka bir şey değil.

- Oyunculukta nelere dikkat ediyorsunuz?
En dikkat ettiğim şey işime geç kalmamak. Sahnelerin hepsini ezberleyerek gitmek. Herkesle insan ilişkilerimi iyi ayarlayabilmek. Bunlarda başarılı olduğum sürece insanlar bana jön, iyi bir oyuncu ya da kökleri sağlam bir oyuncu diyebilirler.

’İŞİMİ DOĞRU YAPTIĞIM SÜRECE SORUN YOK’

- Oyuncular genelde hırslı insanlardır. ’Ayağımı kaydırma durumları olabilir’ diye hiç korktuğunuz oldu mu?

Ben bu camiada ayak kaydırırlar, insanın sırtına üstüne basarlar diye bir yorum yapsam tepki çekerim. Ben işimi yapmak için varım. Bu ayak kaydırma oyunları varsa eğer, oyun dediğin şey arkadan çelmedir. Ayak kaydırma dediğin şey karşıdaki insana hissettirmeden yapılır. Ben hissetmediğim sürece ve işimi doğru yaptığım sürece sorun yok.

- Bu projede sizi çeken ne oldu?
Ben projeyi kabul ettikten sonra hikayenin tamamına hakim olabildim. Bu benim için büyük fırsattı. Ben bu işin enerjisine saygı duyan bir insanım. Yaptığım işten çok mutluyum. Bu işte gelişim göstermek için elimden geleni yapıyorum. Eksik olduğum yerleri, yıllarını veren insanlarla konuşup gidermeye çalışıyorum. Bu benim için bir fırsattı, ben bunu iyi değerlendiremeyebilirdim. İnsanlar benim oynadığım Siraç karakteriyle ikna olmayabilirlerdi. Öyle bir şey olsaydı sen benimle röportaj yapmazdın.

- Hikayede sizi çeken ne oldu?

Bir bölüm, 1 saat 40 dakika sürüyor. Bu uzun metrajlı bir film demektir. Geçen sezon 32 bölüm oynadım. Şimdi ikinci sezondayız ve yaklaşık olarak 47 bölümdür Siraç karakterini oynuyorum. Zaman geçtikçe hikayeye sahip çıkıyorsunuz. Bu Onur olarak değil, yaptığın iş olarak hikayeye sahip çıkma durumu.

ÖRNEK ALMAK AYNI ŞEYİ  YAPMAK DEĞİLDİR

- Kendinize örnek aldığınız oyuncular var mı?

Hepsi saygı duyduğum oyuncular ama ben de öyle yapmalıyım gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü gözlerinizi kapattığınızda bir şarkıyı dinlerken kendinizi konser veriyormuş gibi hissedebilirsiniz ama konser vermiyorsunuzdur aslında. Ben Al Pacino’yu izliyorken, Marlon Brondo’yu izliyorken,  Sean Penn’i izliyorken ya da kadın oyunculardan Charlize Theron’u, komedi oyuncularından Jim Carrey’i izliyorken, onların işlerini yapıyorken ki ruh halleri beni ikna edip kandırıyorken,  vücut dilini o kadar iyi kullandıklarını gördüğümde mutlu oluyorum.

- Türkiye’den kimse yok mu?
Fikret Kuşkan gibi önemli bir oyuncuyla iki sezondur baba oğlu oynuyorum. Fikret Ağabey de bana gerek vücut dili konusunda gerekse oyunculuk konusunda gereken tüyoları veriyor. Ben bu camiada oldum, gazeteler benim haberlerimi de yazıyor derseniz olmaz. İşimle alakalı heyecanımı kaybedersem bu çok kötü bir şey, işte o zaman ayağınızı kaydırırlar.

- Küçük gelinlerin dramları hakkında neler söylemek istersiniz?
Bunlar bizim de anlatmaya çalıştığımız gibi acı olaylar. 14, 15 yaşında bir kız çocuğunun kişisel ve zihinsel olarak gelişimi devam ediyorken, psikolojik ve fiziksel olarak yaşadığı şeylere hazır değilken, ona bunları yüklerseniz büyük buhranlara yol açar. Bunlar sadece Türkiye’nin doğu kesiminde yaşanan olaylar değil. Popülasyon olarak en çok olan iller doğu da değil, Türkiye’nin batı kesiminde de genç kızlar çocuk yaşta evlendiriliyor. Bu konunun iki boyutu var. Biz Türk toplumu adetlerine göre evlendiriyoruz ama Tayland ve Rusya’da aynı yaştaki kızlar fuhuşa zorlanıyor. Satıyorlar kızları. Bunu sektör haline getirmiş durumdalar. Dünyanın pek çok yerinde küçük kızlar gelişimini tamamlamadan ilişki kurmaya zorlanıyorlar. Bunlar çok yanlış şeyler.

- Sıradışı rolleri canlandırır mısınız?

Kesinlikle altından kalkabileceğimi düşündüğüm iddialı rolleri oynamak isterim keyifle.

GAY KARAKTERİNİ DE OYNAMAK İSTERİM

- Gay’i oynar mısınız?

Gay’i de oynayabilirim, komedi de oynamak isterim. Oynayabilirim değil oynamak isterim! Altından kalkabileceğimi etüd ederim. Gay’i oynayacaksam gidip gayler’i izlerim. Hiç fark etmiyor benim için. Ben onu oynadığımda o olmuyorum. İnsanların oynanan kalıba sokması yanlış bir şey. Bir travestiyi oynayıp da sabah 4.30, 5’te Tarlabaşı’na çıkmayacağım.

İŞLE İLİŞKİYİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMIYORUZ

- Yasemin Allen’la özel hayatta aşk yaşıyorsunuz...  Bir süre öncesine kadar dizide de iki aşığı oynuyordunuz. İkisini birbirine karıştırdığınız oldu mu hiç?

Öncelikle işle ilişkiyi birbirine karıştıran iki insan olsaydık şu anda burada olmazdık. Demek ki böyle bir şey yok.  Yasemin’le işimle alakalı sahne çalışıyoruz ve dediğim gibi işle ilişkiyi birbirine karıştırmayan ve bu konuda birbirini boğmayan iki insan olduğumuz için, sahnelerin alt yapısını çıkarıyorken daha başarılı oluyoruz. Dolayısıyla set aşkları denen olay kimdir? İnsanlar tatile gidiyorlar 10 kişi, mutlaka orada birileri sevgili olur. Olmayan tatil yoktur. Kampa giderler mutlaka birileri sevgili olur, olmayan yoktur! İş hayatında, toplantılar bilmem neler 15 gün aynı grubu bir yerde topla, mutlaka birileri birbiriyle yakınlaşır. Bu dünyanın her sektöründe, her alanında böyle. İnsanız biz. İnsan olarak bunları yaşarsın ve yaşıyorlar.

İLİŞKİLER DENGE İŞİ

- Oyuncular egosu yüksek kişilerdir,  bu bakımdan sıkıntı oluyor mu?

İlişkiler zaten denge işi. Hayatta telefonu kapattıktan sonra ’hayır ben aramayacağım’ diyen kaç milyon insan var biliyor muyuz? Bunu ego haline, savaş haline getirip, buradan mağlup çıkmamaya çalışan, 14-15 yaşında kaç kişi var.

TAKINTI HASTALIĞI

- Size göre aşk nedir?

Aşkı tanımlamak çok zor. Aşkı ’a’ şeklinde tanımlasan, size ’b’ şeklinde gözüküyor, ’b’ şeklinde tanımlasan ’c’ şeklinde olabiliyor. Mutlak bir tanımı yok. Aşk bana göre bir takıntı hastalığıdır.

OLCAY ÜNAL SERT /AKŞAM İNTERNET SİTESİ

Konular Röportaj