İFTİRALARA UĞRUYORUM!

Aysun Kayacı babası Selahattin Kayacıyla yaşadığı polemiğe son noktayı Arım Balım Peteğim programında koydu!..

İFTİRALARA UĞRUYORUM!

BABAMIN İFTİRALARINA UĞRUYORUM!..
“Doğru habercilik yapıyorsunuz. Ben hep susuyorum yaşadığım kötü şeyleri fena şeyleri ve ayıp şeyleri anlatmak istemedim. Babamın şiddetli itiraflarına uğruyorum. Yaşadıklarım artık acı veriyor televizyonda bunları görmek istemiyorum!..”

BENİM ÇIĞLIKLARIM İMDAT ÇIĞLIKLARIDIR!..
“Siz güzel program yapıyorsunuz. Stüdyodaki konuşanların hepsi uzman. Beni vicdansız evlat olarak gösteriyorlar. Siz güzel bir platform hazırlamışsınız. Deli saçması itirafları yaşamak istemiyorum. Yaşananların faturası bana çıkartılmak isteniyor. Ben çok küçüktüm evi kendisi terk etti.  Benim çığlıklarım imdat çığlıklarıdır. Onun yapmak istediğini görmek isteyenler ister görür ister görmez şahsi çıkarlarına alet olanlar var!..” 

ANNEME ATTIĞI DAYAKLARIN HADDİ HESABI YOKTUR!.
“Kim kimi nereye atıyor. Benim küçükken ne yaşadığımı kim biliyor.Yıllar olmuş artık ne babası.. Ben babam diye teleaffuz etmedim ki… Bu adama ben baba mı dedim?.. 10 yaşına kadardı anneme attığı dayakların hesabı yoktur. Bana iftiralar atan bir adamdır, baba değildir. İllaki çıkıp ağlayayım mı. Ne anlatmamı istiyorlar. Küçük bir genç kızın anne ve ablası ile yaşadığı rezilliği mi anlatayım?..”

O ADAMA “BABA” DEMEDİM; DEMEM DE!..
“Hiçbir şey anlatmak zorunda değilim. Aklı olan gözü olan görür herşeyi.. İlk defa aradım ilk defa konuşuyorum.. O adama baba demedim; demem de… Seni sevdiğim için aradım oradaki uzmanlar da doğru konuşuyor!..” 

KARİYERİM ZARAR GÖRÜYOR!..
“Benim kariyerim sürekli zarar görüyor. Para yardımı da yapıyordum; ama alkol aldığı için unutuyordu!..”

HERŞEYİ AYARLADIM VE AMERİKA'YA GİDİYORUM!..
“Okulumu ayarladım her şeyimi ayarladım Amerika'ya gidiyorum. Her şeyimi hallettim… Benim ailemle bir problemim yok annemle ve kardeşimle hiçbir problem yok. Kendisi sorumluluk alamadığı için çıktı gitti. Annem hasta kolestrol hastası bunları görünce rahatsızlanıyor!..”

İzlemek için haberin videosuna tıklayınız...

*********

AYSUN KAYACI'NIN DİKKATİNE…

Bugün size farklı bir insan profilini elimden geldiği kadar anlatmaya çalışacağım…

Bu kişi Aysun Kayacı…

Yani son  günlerde babasının  şizofren  olduğunu,  alkolik  olduğunu söyleyip, bu  nedenle  çok  üzüldüğünü ve  gerekirse  yurt dışında yaşayacağını bile  söylemekten  imtina etmeyen ve salya  sümük  ağlayan  bir  kızımız…Ona bütün  bunları  söyletenler içinde  bulunduğu  ruh durumunu hesaba  katmadan  sallıyorlar… Güya  iyilik  yapıyorlar…

Tabii  ki yanındaki ablalarının  verdikleri  gazı da  göz  ardı  etmemek  gerekiyor… Ünlü (!) bir  edebiyatçı  olmak  her şeyi  çok  iyi  bilmek  anlamına  gelmiyor  ama  

BABAMIZI  YOK MU  SAYALIM ?
Baba ve  anne  faktörü çok  önemsenecek bir durum. Bir  an  için  empati  yapalım ve işine  yararsa,  bu kızımıza belki  bir  faydam  dokunabilir. 

Bende babamdan  çok  şikayetçiydim.. Yıllarca  birbirimizle  konuşmadık. Babamın  hasta  yatağında bir tek sözü  için hayatımı risk edip bazı evraklara imzalar attım.. Yeter ki  onun  içi  rahat  olsun  ve son  günlerinde  üzülmesin  diye… Gün  oldu birbirimize  olmadık  sözler  söyledik… Ancak  değiştirilemeyecek bir  gerçek  vardı… “Fahrettin Aslan  benim  babamdı.. Günahı  ile  sevabı  ile   benim oğlu  olmaktan gurur duyacağım bir babaydı…

Kolayı  mı  seçmeliydim.. Yani  Aysun Kayacı'nın yapmayı  düşündüğü  gibi  yurt dışına  mı  gitmeyi  düşünmeliydim… Tabii  ki  hayır…

ÇIPLAK  FOTOĞRAFLAR…
Playboy  Dergisi'ne çıplak  fotoğraf  çektirmediği  için adeta  pişman  olmuş ünlü  yazar  Pınar  Kür.. Ve  Eklemiş, “yıllar  sonra ya  tanınırsam…” diye… Fotoğrafçıda, “Merak  etme vücuduna bakmaktan  seni  hatırlamazlar. “ diye aslında  doğru  bir kelam  etmiş…  Böyle  bir  mantaliteye  sahip  olan hanımefendi  torunu  yaşındaki  Aysun Kayacı'ya  akıl  hocalığı  yapıyor.. Bu  bir yazar ve entelektüel (!)… Gerisini  siz düşünün  artık…

TOPARLARSAK…
Mankenlikten,  oynadığı  dizilerden, katıldığı  açılışlardan hatırı  sayılır paralar  kazanan  Aysun  Kayacı'nın  aklına bir  gün  babasını tedavi  ettirmek  gelmedi  mi?…  Basireti  mi  bağlandı  acaba… Babası  çok  güç durumdayken  ona  yardım  elini  uzatmak  için  etrafındaki  insanlar  hiç mi ona  tavsiyede  bulunmadı…

Diyelim ki  babasına kızgın… Yüzünü  görmek  bile  istemiyor… Bunu da bir yere kadar  hoş görebiliriz… Ama hiç değilse farklı  kanallardan babasının daha  iyi koşullarda yaşamasını, tedavi  görmesini sağlamak  için yardım edemez miydi.?. Kuşkusuz  ederdi.. Fakat yaşadığı  hayat onun bir evlat  olarak, kerhen  bile  olsa  yapması  gereken görevlerini  göz  ardı  etmesi  olmuştur.

BİR  BABANIN İÇİ NASIL SIZLAR…
Bir babanın içi kızının uluorta  ilişkilerini  görünce  sızlar. Gariptir, oğlu  olsa belki  o  kadar  hayıflanmaz  ama  söz  konusu kızı  olursa içi  gider, kahrolur… Emre  Aşık  ile olan beraberliğinde, Haluk Levent ile  adının  anılması, Fatih Aksoy  ile  olan   beraberliği  falan… Allah  aşkına  söyler misiniz… Bir  babanın  yüreği biricik kızının  bu  aşk trafiğine ve  bunun afişe  edilmesine  ne  kadar  dayanabilir?...

Bu  adam, şizofren  olduysa, alkole  sığındaysa bir  gün  olsun  aklından şu  geçmedi mi  be  kızım.. “Benimde  bunların  olmasında  payım  var…” demek medeni  cesaretini  göstermedin  mi?

Nasıl  bir  halet-i ruhiye ki  bu bir tarafında  Çiğdem Anat, Müjde Ar ve  Pıar  Kür varken, “ben babamdan  utanıyorum..” diyebilir. Programa rating sağlamak  amacıyla  bütün  bunları kurguluyorsan  gerçekten  ayıp  sana. Bir  şey daha  dikkatimi  çekti bu  resmen  höykürerek  yaptığın  açıklamalarda… “kan bağı olduğu  için  yayın  yasağı  koyduramıyorum..” demişsin.

Bak  keşke başka şeyi  deneseydin…Baban.. Anlattığın gibi  sana  ve  annene  büyük  kötülükler  etmiş  bir  adam… Bir  gün medyadan  uzak bir şekilde, bu  adamı ziyaret  edip  hesaplaşsaydın keşke… Kimsenin  olmadığı  bir  yerde… “Baba, sen  bize  bunları ettin  ama  şimdi zarar  veriyorsun, ama  benim  babamsın, senin  her  zaman yanındayım…” deseydin.. Ne  olurdu  acaba… Ne kaybederdin?

Adım gibi  eminim ki  o  insan, senin bu davranışından  sonra kendisine  uzatılan hiçbir mikrofona  konuşmazdı… O  insan,  nedeni  ne  olursa  olsun, reddedilmenin acısını  yaşıyor…Babasını, önüne  gelene  şikayet  eden kızının ruhunda  yarattığı  travmaları tedavi  bile  edemiyor… Bak kızım;  yarın  bu  adam  terk-i diyar  ettiği  zaman  cenazesini  kaldıran  elbette bulunur… Ancak sen kızı  olarak o cenazeye   uzaktan  bile  bakacak yürekliliği  gösteremezsin… Akıl hocalarında sana, “kurtuldu, iyi oldu  artık  sende  Amerika'ya  falan  gitmeyi düşünme..” diye  tesellide (!) bulunurlar

Başını  yastığa  koyduğun zamanda vicdanın  ne kadar rahat olur, bilemem  artık..

BAK  İYİ  DİNLE…
Bir gün  Ertekin'in barında  Hıncal Uluç'la  konuşurken rahmetli  babama  olan  kızgınlığımla  onu yerden  yere  vurmuştum. Bu  sözlerim  üzerine  Hıncal,  masaya  yumruğunu  vurmuş, “kardeşim  ben  babaya  karşı  söylenen  bu  sözleri dinlemiyorum.” Demişti…

Haklıydı  Hıncal… Ancak  bugün  aynı  duyarlılığını  bir kezde yakın  dostu  olduğunu  bildiğim Aysun Kayacı  için  göstermesini isterdim. Örneğin,  Hıncal  Uluç'un, Aysun'a “Kızım aklını başına  topla  o  senin  babandır ve  senin  dünyaya  gelmene  ve yaşadığın  bütün  güzelliklere  sebep  olan  insandır.. Ne  olursa  olsun babanın  yanında  ol, sana da  bu  yakışır” diye tavsiyelerde  bulunması  beklerdim.

Ne  kadar  hatalı  olsalar  bile  o  insanların , bizim var olmamıza  neden  olduklarını unutmayalım. Bence  zararın  neresinden  dönersen o  kardır  Aysun Kayacı.

Sacit Aslan