İrem Derici'nin ilk albüm heyecanı!

İrem Derici, şeytanın bacağını kırdı ve ilk albümünü çıkardı. ‘Dantel’ isimli albümde birbirinden değerli müzisyenlerle çalışan Derici, yeni çalışmasıyla müzik otoriterlerinden tam not aldı.

İrem Derici'nin ilk albüm heyecanı!
İrem Derici'nin Akşam'da yayınlanan röprotajı...

Single’ın ardından albüm çıkarmak nasıl bir duygu? 


Egosal açıdan ‘evet, bak yahu ben de albüm yaptım. 3 senenin sonunda’ diyorum. Fakat maddi ve manevi anlamdan zorlandım. Bir de ilk diye iyice üstüne titredim, bu işin krallarıyla çalıştım, her şeyin en iyisi olsun istedim. Ben 30-40 sene sonra torunlarıma ağzımda takma dişlerle “Bakın çocuklar ilk albümüm” dediğimde gözlerimin içi gülecek. Tabii 30-40 sene sonra müzik daha da suni olacağı için ve CD diye bir şey muhtemelen olmayacağı için CD’mi artık bardak altlığı olarak kullanırlar (gülüyor).

Albümün çıkış parçası olarak neden ‘Dantel’i seçtiniz? Özel bir sebebi var mı?

Çünkü bugüne kadar söylediğim şarkılardan farklıydı. Esprili ama flörtöz bir kadın var o şarkıda. İsmi de çok acayip oldu. Albüm çıkmadan Ayla’yla muhabbet ederken dedim ki; “Yahu Ayla şarkının adını nakaratın en alıcı noktası olan Yansın Geceler mi? koysak acaba” Ayla da son derece kararlı bir şekilde şöyle dedi “İrem deli misin sen, daha şarkı çıkmadan yaratacağı etkiyi düşün. Dantel evde en kıymetli eşyaya örtülen şeydir, dantel işleyemeyen kız evde kalır derlerdi annelerimiz” Çok haklı olduğunu 2 haftadır yaşıyorum. Albüm kapağımdaki fotoğrafın üzerine Danteling diye bir akım başlattı takipçilerim. Herkes evdeki dantelleri alıp kapak fotoğrafımdaki gibi kafasına sarıp fotoğraf yolladı. O zaman dedim ki: Ayla yaşa be (gülüyor).

HAYAL ETTİĞİM NOKTANIN İLERİSİNDEYİM

Bulunduğunuz noktadan memnun musunuz?


Ben Türk Pop Müzik piyasasına sıfırdan girmiş bir insanın 3 senede hayal bile edemeyeceği bir yere geldim. O yüzden hayal ettiğim noktanın çok daha ilerisindeyim diyebilirim. Ama şöyle de bir illet var, başardıkça, büyüdükçe, alkışı duydukça daha da gaza geliyor insan. Ben zaten hırslı bir kadındım ama bir şeyleri başardığımı gördükçe daha da hırslandım. Yahu daha şurada kaç gün oldu albümüm çıkalı? Dur rahatla İrem değil mi? İzle, işinin meyvesini ye, sakin ol. Nerede?… Ben yeni parçalara başladım bile. Nefes almayı kendime bir lüks olarak görüyorum, biyolojik bir durum olarak değil.

Hayranlarınızla sahnede nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Sahnede de bu kadar dinamik misiniz?

Sahnedeki değişim acayip oluyor. Ben bu süreçte çok iyi izleyici analizi yapan bir kadına dönüştüm. Şarkılarımı söylemekten öte ben orada bütün izleyiciyi gözlemliyorum. Şarkı arasında X izleyicisinin hiç beklemediği bir espri yapıyorum, ortalık yıkılıyor. Çok değişik hayat tecrübelerim yok ama beni etkileyen, güldüren, benim hayatımda mihenk taşı olmuş hikayeleri anlatıyorum dinleyicilerime. Mesela son bir kaç konserdir babamın bana evliliklerle alakalı anlattığı bir formülü anlatıyorum. Malum şarkılarımla binleri evlendirdiğim için evlilik hususunda kendimi Esra Erol kadar sorumlu hissediyorum. Sevgili babam der ki; evlilikte 4 öpücük vardır. 1-Elden öpücük: Saygı 2-Alından öpücük: Şefkat 3-Yanaktan öpücük: Dostluk 4-Dudaktan öpücük: Aganigi naganigi (gülüyor). Bu dört öpücük bir evlilikte eksilmezse sonsuza kadar sürer o evlilik. Ben de bunu seyircilerime anlatıyorum mesela. Seyircim eve gittiğinde “Çok güzel söyledi” dememeli sadece. Yahu hatun arıza, bayağı güldük demeli ya da anlattığım bir şeyi eşine dostuna anlatmalı. Benim bağ kurma çabam böyle (gülüyor).

BEN ŞİMDİ BİR DÖVÜŞTEYİM

Albüm hazırlığı aşamasında şarkı seçimlerinde nasıl bir titizlik gösteriyorsunuz?

Ben Dantel’deki şarkıları albüm yapacağım diye seçmedim çünkü asla albüm yapmak gibi bir niyetim yoktu. Ama sonra gaza geldim. Hepsini single olarak düşünerek seçtim. O yüzden hepsi hit diye büyük konuşuyorum. Ama bir şarkının hit olup olmayacağının takdirini halk verir. Her şarkının bir hikayesi var, aldım verdim hesabı kapattım değil hiçbiri. Ve evet albüme koymadığım şarkılar da bilinçli koyulmamıştır. Ben bir dövüşteyim. Bu albüm dövüşün “round”larından biri. Bir sonraki “round”a elimde güçlü asker tutmak zorundayım. O yüzden o kadar içim rahat ki, sakladığım aslan gibi şarkılarım var siperde bekleyen.

Albümde prodüktör kısmına adınızı yazmak size neler hissettirdi?

İlk bir yıl baba desteğiyle bir şeyleri başarabilmiş biriyim. O yüzden bu albümün kartonet bilgilerini yazarken “prodüktör” bölümüne kendi adımı yazmak beni acayip gururlandırdı. Benim gizlim saklım yoktur. Evet bu albüme kadar güzel paralar kazandım ama kazandığımı yine işime gömdüm. İşimden kazandığım işime gitmek durumunda.

KONSERDEN ATILAN PAYLAŞIMLAR SAHTE!

Müzikal kariyerinizde sizi en çok şaşırtan ne oldu?


Çok var çok, fıkra gibi birçok anı var. Ama müzikal açıdan beni en çok şaşırtan çalıştığım insanların alçak gönüllülüğü oldu. Belki benden mütevellit, insanlar ailesi gibi gördü beni. Besteci, söz yazarı, aranjör… Mesela ben birçok besteci arkadaşıma dedim ki “Ayol ben böyle şarkı yazabilsem kimselere vermem, kendime saklarım” (gülüyor). İşi bitirdik, artık İrem ne hali varsa görsün durumu olmadı kimsede, herkes benimle tek bilek oldu. Bu bozulmasın daha da başka bir şey istemem.

Sosyal medyayı sık kullanan bir isim olarak size geri dönüşü nasıl oluyor?

Açıkçası bu ayda yılda bir fotoğraf paylaşma, şu konserimde şahaneydiniz teşekkürler gibi konserden konsere atılan tweet’ler bana aşırı sahte geliyor. Hatta ukalaca geliyor. Beni alkışlayan, şarkımı ezberleyen insanlarla hayatımı paylaşmak durumundayım. Mutluluğumu da dibine kadar, mutsuzluğumu da! Hiçbir şey paylaşmayan insanlarla alakalı da binlerce haber çıkıyor. Halka mal olmuş insanlarız, zaten bir şey yapsak da yapmasak da hakkımızda haber çıkacak. Ben evliliğimi de, başarımı da, başarısızlığımı da, evdeki köpeklerimi de, zehirlenip hastanelik olmamı da kısacası her şeyi paylaşırım bütün sosyal medya hesaplarımda. Samimi ol ciğerimi ye derler… Silikon valisini aşalım artık, maskeleri atalım, neysek oyuz. Kalıplara girmenin, şablonlara yapışmanın kimseye yararı yok.

Sanat sanat için mi yapılır yoksa halk için mi?

Bu mesele lise yıllarımda bir edebiyat dersimizin konusuydu. 15-16 yaşımda hocama söylediğim şeyi söyleyeceğim tekrar “Yahu bu sanat dediğin şey sanat için yapılacaksa bütün sanatçılar kapansın evine, çıksın bir dağa kendi kendine bağıra çağıra yapsın sanatını” Çoğu sözde “eleştirmen” halkı yok sayar, halkın çok sevdiği şeyleri tu kaka eder, avam der kalitesiz der. Yahu siz Buckingham Sarayı’nda mı doğdunuz, bu memleketin çocuğusunuz! O yüzden kalite cart curt gibi genellemeler umrumda değil. Ben hayatın içinden şarkılar söylüyorum. Eğer şarkıyı milyonlar söylüyorsa kusura bakmasınlar, herkese tezek yemek düşer (gülüyor).
Konular Röportaj