Işın Karaca: "Dargınlığı Demet Akalın'a sorun"

Çıkar ilişkilerinden hoşlanmıyor. Ona göre samimiyet her şeyin anahtarı. İşte karşınızda “melek de içimizde, şeytan da” diyen Işın Karaca…

Işın Karaca: "Dargınlığı Demet Akalın'a sorun"
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Hayatınız nasıl gidiyor, neler oluyor bu ara?


Benim hayatım hiç durmadı, durmasın da. Ben, yerinde oturup boş boş günlerini geçiren biri değilim. Albümü bitirdim, şimdi 2018 için önümde dört proje var. Kardeşim Akın Büyükkaraca’yla kurduğumuz ama son bir yıldır faaliyette olan kendi şirketim Akış Production’dan Sefa Cheshmberah sonrası başka işler de yayınlanacak. Patron olmak başka sorumlulukların sahibi olmanızı yüklüyor omuzlarınıza.

AH IŞIN O YAŞLARDA KAL

Güne umutlu başlamak için bize sebebinizi söylesenize...


Harika iki evladım, ailem ve beni benden daha çok seven, düşünen eşim… Kızım Mia müthiş bir enerji kaynağı. Yaşadığım her güne şükrediyorum. Bu işi 20 yıldan daha fazla yapıyor olmak da gücüme güç katıyor. Çok emek verdim, çok şükür son 10 yılda her şey büyüyerek yoluna devam ediyor.

20’li yaşlarınıza dönseniz. O yaştaki Işın Karaca’ya neler söylerdiniz?

“Ah Işın o yaşlarda kal” derdim. Çünkü pembe zannediyorsunuz her şeyi. Kirlenmemiş tertemiz bir kalple yola çıkıyorsunuz. Sonra hep sevgi arayışınız, ilk kırgınlıklar, gözyaşları.  Hayata karşı tabii ki korkularım, kararsızlıklarım vardı. Yaşayarak, deneyimleyerek öğrendim her şeyi. En büyük şansım annemdi. Öyle güçlü ve dominant bir annem var ki, hayatta tek başına ayakta kalmayı, tek başımıza bile kaldığımızda başımızın çaresine bakmayı öğretti.

Bugünleri öngörebiliyor muydunuz?

İçimde hep hırçın, yaramaz, sevgiye aç bir kız çocuğu vardı. Susmadan sabaha kadar şarkı söylüyordu. Salt yetenek değil, çalışmak, çevre faktörü. Ben çok istedim ve yaşam da bana çok çalışırken o kapıları açmam için yardımcı oldu. Öngörüm vardı. Hep çalıştım hep çalıştım. Sahne ve Sezen Aksu bugünlere gelmemin en güçlü sebepleri oldu. Minnettarım kendisine. Okulundan mezun olmak kısmet oldu. Ve ilk albüme kadar kanatları altında var olmayı öğrendim. Albümüm olmadan da ben aslında tanınan bir kişiydim. Gecede 3 farklı mekânda sahne alırdım. Ama kalıcı olabilmek hâlâ üzerine çalıştığım bir eylem.

O yaşlarda nasıl bir hayatın hayalini kuruyordunuz?

Şarkı söyleyeyim,  söylediğim şarkılardan insanlar mutlu olsun... Mutlu, huzurlu, kalabalık bir ailem olsun isterdim. Hemen hemen hepsi yaşarken bana mükâfat olarak sunuldu. Hayallerim erken yaşlardan itibaren gerçekleşmeye başladı.

HEYECANIM ÇOK BÜYÜK

Gelelim yeni albümünüze. Nasıl bir albüm oldu?


Bu kariyerimin 9. albümü. Her albüm ilk heyecanı taşıyor. Heyecanım nasıl büyük anlatamam. Hele bu albüm kendi şirketimin yani her şeyiyle bana ait ilk çalışma. Geçen gün Unkapanı’na gittim. Eskiden çaycımız vardı, inanılmaz yoğundu bütün katlar. Çay yetişmezdi. Şimdi o çaycı da gitmiş. Dijital çağa inat hâlâ 10 şarkı yayınlayan birilerinin olduğunu bilmek ve kendimi bu konumda tutabilmenin lüksünü yaşıyorum. Sözel ve melodik açıdan güçlü, zamanın gerisinde kalmayan bir albüm oldu. Kendi şarkılarım ve arkadaşlarımdan aldığım şarkılardan oluşan yeni tabirle “samimi”, gerçek bir albüm oldu.

Albüm hazırlama sürecinde ruh haliniz nasıl olur?

İnişli çıkışlı olur. Tüm fırtınalar yol gösterir. Bu albümde daha fazla kendi beste ve sözlerim var. Üstüne bir de prodüktörlük eklenince… Sanki uzay boşluğunda hissettim. O zaman da içime dönüp kalbime güvendim. Bugüne kadar beni iç sesim hiç yanıltmadı.

Albüme ismini verecek şarkıyı nasıl belirliyorsunuz?

O genel olarak bütünden çıkan bir şarkı oluyor. Her zaman da o isimde bir şarkı olmuyor. Sound ve sözel olarak bütünü en iyi ifade eden şarkıyı ekipçe belirliyoruz ama duygumun, performansımın en yoğun olduğu, bir hikâyeye hizmet eden şarkı oluyor.

Albümünüzün adı “Eyvallah”.  Kimlere eyvallahınız yoktur?

Yalancı, sahtekâr insanlara. Bir de işine özen göstermeyenlere.

Bize de bu yakışır adlı şarkınızdan yola çıkarak sormak istiyorum,  “Gel benimle sil baştan” diyebileceğiniz birileri var mı; kim bunlar?

Asla kinci bir ruhum yoktur, yaşadıklarım hep geçmişte kalır. Zaman içinde unutulur, kötü anılar atılır ve herkesi iyi hatırlamaya çalışırım. Ama gel benimle sil baştan diyebildiğim birileri varsa o da ailemdir.

DUYGULARIMI BELLİ EDERİM

Ne tür insanlara karşı tahammülünüz yoktur?


Aileme zarar vermeye çalışan kimseye tahammülüm yok. Bir de mükemmeliyetçi olduğum için işimde hataya yer verme lüksüm yok, ne olsa ben de Işın Karaca markası çalışanıyım.

Eskiden sinirlendiğinizde ya da üzüldüğünüzde yemek yermişsiniz. Şimdi yemeğin yerine ne koyuyorsunuz?  Sinirinizi, üzüntünüzü ne alıyor?

Duygularımı hemen belli ederim. İçimizde melek de var, şeytan da. Pek içinde öfke barındıran biri değilim. Hemen hayata geçiririm. O anda sorun neyse çözüme kavuşmalı.

Size kendini sevdirmek isteyen birinin ne yapması gerekir?

Samimiyet her şeyin anahtarıdır. İçten bir gülümseme eritir buzlarımı. Planlı programlı arkadaşlık kuranları, çıkarlar üzerine inşa edilen hayatları asla onamadım ve tasvip de etmem.

BU SORUYU DEMET AKALIN’A SORUN

Demet Akalın’la aranız nasıl? Bir dargın bir barışıksınız...


Bence bu soruyu kendisine sorun.

Şöhretler dünyasında dostluk kurmak zor mu?

Egolarımız yüksek ve duygularımız akışkan olduğu için mücadele esnasında bazen gözleriniz kör oluyor. Orhan Gencebay ve sevgili Sevim Emre yol gösterici, Emre Kınay çocukluk arkadaşım, Mert Ali, Elif Nun ve Fettah Can, Cansu Kurtçu çiftleri gerçek dostlar. Bir de en kötü günümde bir telefonun ucunda duyduğum sayın Bülent Ersoy gerçekliğiyle bana aslında bu piyasada iyi insanların olduğunu öğretti... Hayatımın hem iyi hem kötü zamanlarında hep yanı başımda oldular.

TATLI BİR SÖZ BENİ MUTLU EDER

Mutsuzken kimleri dinlersiniz?


Mutsuzluğumu çok fazla dışarıya yansıtmam, sessiz kalırım, sabrederim ama Müslüm Gürses sinirlere iyi gelir... Müziğin iyileştirici gücüne her zaman inanmışımdır.

Peki, neşelenmek için?

Çocukluğuma ait şarkılara dönerim, genelde Motown tayfası çok neşelendirir beni. Dans etmeyi, müziği son ses açıp dinlemeye bayılırım.

Sizi mutlu etmek kolay mıdır?

Tatlı bir söz, bir çiçek, kızımın ve oğlumun başarıları, Mia’nın öpücüğü… Maneviyatı yüksek,anları çok severim.

Hayat bazen ağır gelir ya o zamanlar nelere tutunursunuz?

Aşka. Her şeyin ilacı o. Bütün hücrelerinizin harekete geçmesini sağlar. İnsanın kimyasını düzeltir. Aileme tutunurum. Çünkü ne zaman mutsuz olsam hep yanımda oldular.

Hayat bir yap-boz oyunu olsaydı neleri bozar, neleri yeniden yapardınız?

Biraz kaderciyim. Önüme sunulan her şeyi yaşarım, kabul eder tevekkülle karşılamaya çalışırım. Haliyle yaşam zaten bir yap-boz oyunu. Ben yapsam da bulsam da onun kendine ait planları var.

30’LU YAŞLARIMDA AŞKIN RENGİ KIRMIZIYDI

Işın Karaca için 30’lu yaşlardaki aşkın ve 40’lı yaşlardaki aşkın rengi nedir? 


Otuzlar kesinlikle kırmızı, 40’lar dediniz, ben orayı daha göremedim ki. Ama onun rengi de mor olur.

Bir kadınla bir erkeğin arasında aşk ne zaman ve ne olursa solar?

Bir ilişkinin temelini en çok sarsan hareketler saygısızlık ve yalan bence. Onlar oldu mu toplamak mümkün değil.

Tolstoy evliliği iki kişinin aynı zincirle bağlandığı bir hapishaneye benzetir, siz?

Bu soruyu sormak için bence yanlış insanı seçtiniz, ben evliliğe o kadar çok inanan biriyim ki bu yüzden sevgili değil, resmi nikâhlı eş oldum. İki insan birbirini değiştirmeye karar verirse o zaman Tolstoy’un dediği gibi hapislik mümkün ama kendi alanlarınızda özgürce birbirinize saygı duyarak ve birbirinizin alanlarına saygı duyarak yaşarsanız evliliğin yürümemesi için hiçbir sebep yoktur.
Konular Röportaj