İstanbul aşığı Nesrin Cavadzade

Nesrin Cavadzade, başrolünü oynadığı ‘Kuzu’ filminin yarıştığı 43. Uluslararası Belgrad Film Festivali’ndeydi.

İstanbul aşığı Nesrin Cavadzade
‘InStyle’ dergisinin ‘Beauty’ ekine konuşan Nesrin Cavadzade, oyunculuk serüveninden özel hayatına, modadan projelerine kadar pek çok soruya yanıt verdi.

Oyunculuk tutkunuzdan söz eder misiniz biraz?
Kendimi bildim bileli bir serüvenin içindeyim. Çok hayalperest bir çocuktum. Sanırım benim için her zaman en kötüsü tek bir ‘şey’ olarak yaşamaktı. Yani tek bir kimlik tarafından ele geçirilmek. Başka başka kimlikler, başka başka insanlar olmak istiyordum. Oyunculuk buna fırsat veren bir araçtı.

Değiştirmek istediğiniz bir yanınız var mı?
Kendimde en çok değiştirmek isteyeceğim şey ‘samimiyet’ olurdu. Bence samimiyet sanatla uğraşan herkesin önündeki en büyük engel. İnsanları kendim gibi sanma eğilimim var. Bir duyguyu bazen o kadar derin ve sarsıcı yaşıyorum ki, geriye bir tek ölmek kalıyor. Ve herkes her şeyi aynı yoğunlukta yaşıyor sanıyorum. Bu büyük ve bedelini her an ödediğim bir yanılgı.

Aşkla aranız nasıl? 
Aşk bir yaşam biçimi. Kendimizi onunla kuşatmadığımızda nefes alıp vermemiz güçleşiyor. Aşkı kendimin dışında bir şeymiş gibi algılamıyorum o yüzden onu tespit etmem çok zor. Bu yüzden aşık olduğum kişinin değişmesi, gitmesi, sevmekten vazgeçmesi aşkımdan bir şey eksiltmez. Ben her zaman aşığım çünkü Tanrı bana bu hali nasip etti. Ben her zaman ve hep aynı kişiye aşığım.

İstanbul aşığı

İstanbul’u çok sevdiğini söyleyen Nesrin Cavadzade, şehre hayranlığını şu sözlerle dile getirdi:
"İstanbul, hayatın sillesini yemiş ama yine de asaleti elden bırakmayan yaşlı bir hanımefendi gibi. Bu şehri, kendine has kokusunu, sokaklarını, kaldırım taşlarını seviyorum. Sahile inmeyi, martılara bakmayı, vapurun arkasına geçip dalgaların köpüğüne dalmayı, simit yemeyi, çay içmeyi çok seviyorum. Bu şehir bana öyle cömert davrandı ki, karşılığında usulca minnet duymaktan başka yapacak pek bir şeyim yok."
Konular Röportaj