Köşe yazısı mı, tanıtım mı? İşte son polemik!

Basın gezileri yapan köşe yazarları, bunları okurlarıyla paylaşır. Ancak katıldıkları firma gezilerini ballandıra ballandıra anlatmaları polemik konusu oldu

Köşe yazısı mı, tanıtım mı? İşte son polemik!

Medya dünyasında uzun yıllardır çok tartışılan bir konu, iki ünlü gazetecinin ismi etrafında tekrar gündeme geldi: Gazetecilerin firma gezilerine katılmaları ve bunları köşelerinde firma ismi de vererek anlatmaları etik mi?

Son olay, Mehmet Ali Birand ve Selahattin Duman’ın bir firmanın davetlisi olarak Güney Afrika’ya çağrıldıktan sonra bu gezinin detaylarını uzun uzun, firma ismi de vererek yazılarında anlatmaları. Konuyu yazısında ele alansa Akşam yazarı Oray Eğin.

Gazetecilerin firma gezilerine gösterdiği teveccüh gazetecilik etiği açısından doğru mu? Medyanın tecrübeli isimleri bu konuda ne düşünüyor?

İşte onların cevapları ve Eğin’in sözkonusu yazısı…

OKTAY EKŞİ (Basın Konseyi Başkanı)
“Yüz yıllık bir utanç”

Bu konu bizim meslek etiği açısından çok eleştiriye değer bulduğumuz bir gerçeğe değiniyor. Burada sadece davetlere katılan ve bu firmaları çalıştığı yayın organı aracılığıyla metheden gazetecilerin değil, onların bu davetlere katılmasına göz yuman, izin veren ve hatta zaman zaman teşvik eden medya yöneticileriyle medya organı sahiplerinin de sorumluluğu olduğunu görmemiz gerekir. Bu Türk basınının en az yüz yıllık bir hastalığı ve utanç verici bir gerçeğidir.

AYŞENUR ARSLAN (CNN Türk)
“Ben çiçek bile almazken…”

Neredeyse çiçek dışında herhangi bir hediye kabul etmeyen biri olarak bu soruya yanıt bile veremeyeceğim.

SİBEL GÜNEŞ (Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri)
“Tüketici hakları çiğneniyor”

Eğer gezinin içeriği haberse, kaçınılmaz olarak, medyanın kendi dinamikleri nedeniyle gazeteciler bu gezileri katılabiliyor. İdeal olan tabii ki medya kuruluşunun, gazetecinin katılacağı her türlü toplantının masrafını karşılaması. Ama medya kendi muhabirini bu konuda destekleyecek maddi güce sahip değil, bazen de bu istekte değil. Bu nedenle haber sözkonusuysa eğer, basına gelen davetler veya gazete görevlendirmesiyle haber yapılabiliyor. Buradaki ana nokta kamu yararı olmalı. Eğer verilecek haberde kamu yararı sözkonusuysa bu yapılabilir. Ama gezinin bir başka firma tarafından finanse edilmesi gazetecinin bağımsız bakış açısını kamu zararına köreltiyorsa orada ciddi bir sorun vardır. O zaman anahtar nokta; bir, içeriğin haber olup olmaması, iki, gazetecinin kendi vicdanıyla yazıp yazamadığı. Ama eğer hem olay haber değilse hem gazeteci reklam olacak şeyleri yazıyorsa burada problem var demektir. Eğer haber diye okuduğu şey bir tanıtımsa vatandaşın da hakları çiğneniyordur bu durumda. Tüketici hakları ihlal edilmiş oluyor böylece. Bu anlamda her medya kuruluşu ortak bir politika belirlemeli. Bu tek başına habercinin çözebileceği bir konu değil. Bu duruş hepimizi ilgilendiriyor.

Habertürk