Kürşat Başar’dan yıldızlarla dolu bir albüm

Gazeteci, yazar ve programcı kimliğine, müzisyenliği de ekleyen Kürşat Başar, yeni albümü “Kaldığımız Yerden”i anlatırken albümde 7 şarkıya sözleriyle destek veren Zeynep Talu da çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Kürşat Başar’dan yıldızlarla dolu bir albüm
Akşam'dan Emine Bıyık'ın röportajı...

Yeni albümünüz “Kaldığımız Yerden”le müzik yolculuğunuza devam ediyorsunuz. Neler hissediyorsunuz? 


Bir albüme başlarken o kadar çok emek veriyorsunuz ki. Bir süre sonra çaldığınız her şarkı sizin parçanız gibi oluyor. Dışarıdan bakmanız çok zor oluyor. İster istemez “ya beğenilmezse” duygusuna kapılabiliyorsunuz. “Nasıl tepkiler alacak?”, “Benim kadar beğenecekler mi?” diye düşünüp duruyorsunuz.

Nasıl bir albüm ‘Kaldığımız Yerden’?

Bana göre hüzünlü bir albüm ‘Kaldığımız Yerden’. Ama tabii müzik, içinde bütün duyguları barındırmalı. Dolayısıyla bazı parçalar da coşuyor bazılarında da hüzünleniyorsunuz. Yoksa sadece hüzün ya da sadece eğlenceli müziklerin olduğu bir albüm, üst üste dinlendiği zaman çok sıkıcı olur. Aslında repertuar seçimini öyle üzerinde saatlerce düşünerek yapmadık ama güzel denk düştü.  Nükhet Duru, Soner Olgun, Candan Erçetin, Ferhat Göçer, Ragıp Savaş,

Zeynep Talu… Hikâyenize onları da ortak etmişsiniz. Nasıl oldu bu buluşma?

Garip bir şey oldu, şarkılar çağırdı onları. Sözler yazılıp enstrümanlarla buluştuktan sonra “A bu şarkıyı Candan söylesin”, “Bu şarkıyı Ferhat”, “Bu şarkıyı Nükhet” derken bir araya geldik. Aslında şarkılar, kendilerini kimin okumasını istiyorlarsa onu çağırdılar. Allah’a şükür her biri kabul etti. Çok beğenerek ve severek söylediler.

Leonard Cohen’den Orhan Gencebay’a, Jon Lord’tan Şekip Ayhan Özışık’a kadar pek çok değerli isimin bestelerini de dinliyoruz albümde… Şarkıları neye göre seçtiniz?

Çocukluğumdan beri sevdiğim ve dinlediğim isimler hepsi. Sahnedeki repertuarımızın yansıması aslında bu albüm... Her rengi, her çeşidi içinde barındıran bir repertuarımız var. Hem Türk Pop Müziği hem caz hem türkü hem de yabancı şarkılar çalıyoruz. Hepsine de kendi yorumumuzu katıyoruz. Bualbüm de orkestramızı yansıtsın istedik. 

Hem müzikle uğraşmak hem yazmak hangi yönünüzü iyileştiriyor?

Aslında bütün bunları niye yaptığımı ben de bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Özel olarak seçip de “Ben yazar olacağım” ya da “Müzisyen olacağım” demedim hiçbir zaman. İkisi de çocukluğumdan beri yapmayı sevdiğim şeylerdi. Çocukluğumdan beri yazarım, bir şeyler çalmaya çalışırım, müzik dinlerim, kitap okurum… Dünyam bunların üzerine kurulmuş benim. Yani yazmasam, çalmasam garip gelecek bana. O zaman başka ne yapacağım diye düşünüyorum. Mesela bugün prova yok ve bugünü boş bıraktıysam ya da yazmıyorsam kendimi boşlukta hissetmeye başlarım. 

“Kaldığımız Yerden”de, Leonard Cohen, Orhan Gencebay, Zülfü Livaneli, Deep Purple’ın efsane ismi Jon Lord, Nezih Ünen, Noel Molina Tejedor, Elcil Gürel Göçtü ve Şekip Ayhan Özışık gibi müzisyenlerinin yeni ve klasikleşmiş bestelerinden oluşuyor.

Kendi kurduğu orkestrasıyla, ünlü solistlerle çalışan Kürşat Başar’ın, yeni albümü ‘Kaldığımız Yerden’de Ferhat Göçer, Candan Erçetin, Nükhet Duru, Soner Olgun, Nezih Ünen, Ragıp Savaş, Zeynep Talu, Ayşen, Jale, Elcil Gürel Göçtü gibi ünlü isimler yer alıyor.

HER ŞEYİN EN İYİSİ OLSUN İSTERİM

Zeynep Hanım, Kürşat Bey’in hiç mi kızdığınız bir huyu yok?

Bazı şeyleri kafasına çok takıyor. Kızsam kızsam bir tek bu huyuna kızabilirim. Mesela 4 yıldır aynı orkestrayla sahneye çıkar. Ama her sabah çalınacak şarkıların listesini yapar.  

Kürşat Başar: Bendeki mesleki bir deformasyon. Televizyon programlarından edindiğim bir alışkanlık. Her şeyin doğal olmasını isterim. Fakat bir şeyin doğal olmasını istiyorsanız ön hazırlığına çok iyi çalışmanız gerekiyor. Mesela Dustin Hoffman ya da Robert De Niro gibi oyunculara, “Ne kadar rahat oynuyor kardeşim, kendisi gibi” diyoruz. Hâlbuki kendisi gibi oynayabilmek için, o kadar çok çalışmış ki “Kendisi gibi oynuyor” diyoruz. Ben de yaptığım işlerde karşı tarafa istediğim doğallığı verememenin tedirginliği yaşıyorum. Bu yüzden de her şeyin en iyisi olsun istiyorum. Benimle çalışanlar açısından zor bir durum tabii ki. “Zor değil” diyorlar ama zor. Çünkü herkes benimle aynı şeyi düşünmek zorunda değil. 

TATİLE GİTTİĞİMDE SUÇLULUK DUYARIM

Sizinle ilgili en temel algı ‘duygusallık’. Siz kendinizi nasıl tarif edersiniz?


Kendimi bir-iki cümleyle tarif edebilseydim eğer roman yazmaz, müzikle uğraşmazdım herhalde…

O zaman Zeynep (Talu) Hanım’dan sizi tarif etmesini isteyelim…Evet, dışarıdan bir gözün anlatması daha iyi olur.
Zeynep Talu: (Gülüyor) Dışarıdan ağır ve ciddi biri gibi görünür ama espri düzeyi çok yüksek, pozitif ve eğlenceli bir adamdır. En zor tarafı mükemmeliyetçi olmasıdır. Söz konusu işiyse çok titizlenir. Rahatmış gibi davranır ama bilinçaltında kılı kırk yarar. “Daha iyisi olabilir mi?” diye sürekli kendini yer. Ama öyle etrafındakileri rahatsız eden bir titizlenme değil bu, zararı bir tek kendine.

Kürşat Başar: En kötü huyum… Normalde etrafa zarar vermem lazım ama bende tam tersi oluyor.

Zeynep Talu: Çok çalışkandır. Eğer yapacak bir şey bulamıyorsa zamanı ve hayatı boş geçiyormuş gibi hisseder.

Kürşat Başar: Tatile gittiğimde suçluluk duyarım. Her sabah vicdan azabı duyarak uyanırım.

Bu kadar yoğun çalışmak yorucu değil mi?

Yorucu tabii…

DUA EDİN ROMAN OKUTMUYORUM

Ne anılarınız vardır sizin...

Zeynep Talu:
E olmaz mı?

Birini anlatmanızı istesem…

Kürşat Başar: Zeynep ve Burçin Büke ile haftada iki üç kere buluşuruz. Sabahlara kadar şarkı dinletirim. Yakında ikisi de intihar edecekler (gülüyorlar). Bazen günde bin tane şarkı dinlettiğim olur.
Zeynep Talu: Aslında bu durumdan şikâyetçi değiliz ama Burçin’le sürekli Kürşat’ın arkasından mesajlaşırız. Burçin’e mesaj atarım “Ne yapıyorsunuz?” diye. “Ne yapabiliriz?” diyor. “YouTube mu?” diyorum, “YouTube” yazıyor (gülüyor).

Kürşat Başar: Dua edin roman okutmuyorum.  Ben biliyorum canım zaten. “Playlist” dedim mi, birbirlerine bakıp gülmeye başlıyorlar. Ne yapayım bu da benim huyum işte. 
Konular Röportaj