Meğer oyunculuğu bırakmasının nedeni ..

2007 yılında oyunculuğa ara vererek kendine bambaşka bir hayat kuran Cenk Torun; Çılgın Bediş’ten bugünlere uzanan oyunculuk macerasını ve günümüz dizilerine, oyuncularına bakışı kadar pek çok konudan bahsetti

Meğer oyunculuğu bırakmasının nedeni ..
Akşam Life'dan Zehra Çengil'in röportajı..

Yıllardır sizi bir dizide göremiyoruz. Nereye kayboldunuz?

2007 senesi itibarıyla ben diğer işlere öncelik vermeye başladım. Oyunculuğu  özellikle televizyonu biraz daha arka plana attım. Neden derseniz içimden öyle geldi. Kendimi biraz daha garanti altına almak istedim. Benim oyunculuk yaptığım dönemde şimdiki gibi değildi. Sektör daha ufaktı. Sadece Türkiye’de ekranda oluyordun. Şimdiki gibi Arap ülkelerine pazarlanmıyordu diziler. Öyle olunca kazandığın para da daha az oluyordu. Biz hep az parayla çok iş yaptığımızdan dolayı bir süreden sonra insanın kendini garanti altına alması gerekiyor. 

OYUNCULUKTAN KENDİNİ KOPARMAK ZOR

Ne yaptınız bu süreçte?
Oyunculuğu biraz daha arka plana çektim. Nefsimi köreltmek için tiyatro oyunları yaptım. Çok sevdiğim arkadaşlarımın projesinde misafir oyuncu olarak rol aldım. Ama bu işi yapmadıkça özlüyorsunuz, kendinizi kopartamıyorsunuz. Birtakım teklifler geliyor ama yaparsam değsin istiyorum. Şu an zaten Jatomi Türkiye’nin kalite ve denetleme direktörlüğünü yapıyorum. 

‘KURTLAR VADİSİ’Nİ REDDETTİĞİM İÇİN KAFAMI DUVARA VURUYORUM

Oyunculuğu özlüyor musunuz? Televizyon izlerken ‘keşke ben de içinde olsaydım’ dediğiniz proje oldu mu?
Özlüyorum tabii. Bana bir dönem ‘Kurtlar Vadisi’nden teklif gelmişti, kabul etmemiştim. Hâlâ seyrettikçe ‘nasıl kabul etmem’ diye kafamı duvardan duvara vuruyorum. Türkiye’de polisiye diziler, mafya dizileri çok tutmuyordu. Bunun da öyle olabileceğini hissettim. Yanlış hissetmişim. Aynı zamanda Muhteşem Yüzyıl’ı çok isterdim. Birazcık sektörden ayrı kaldığınız zaman insanlar size bıraktı gözüyle bakıyor ama öyle olmuyor. Kendi içinizde ihtiyaç duyuyorsunuz.

YENİ NESİL OYUNCULAR ÇOK AGRESİF

Siz 90’lı yıllarda star tabir edebileceğimiz oyunculardandınız. İnzivaya çekilmek zor bir karar olmadı mı?
Ben hiçbir zaman şöhret peşinde olan bir insan değildim. Beni şöhretten çok yaptığım iş tatmin ediyor. Aman görüneyim, insanlar beni tanısınlar, sokakta peşimde koşsunlar diye hiç arzu etmedim. Arzu etmediğim için de sıkıntısını hiç yaşamadım. Çünkü ben sevdiğim işi yapıyorum her zaman. Severek yaptığınız zaman işle beraber seyirciye de olan saygınız fazlalaşıyor. Biz hiçbir zaman sabah 06:30’da sete gidip sabaha karşı 04:00’lerde işimiz bittiği zaman ertesi günü tekrar çekimimiz olurdu. Ağzımızı açıp gık demezdik. Böyle bir saygıyla yetiştik. Ben birçok duayenle aynı seti paylaştım. Onlardan ilk öğrendiğiniz işinize saygı oluyor.  Yeni nesilde o saygıyı çok fazla göremiyorum. Biraz daha agresifler. Yönetmenle, kameramanla kavga etmeler…  İşin negatif elektriği seyirciye de yansıyınca projeler bitiyor maalesef.

ARKAMDAN ‘DELİKANLIM’ DİYE BAĞIRIYORLARDI

Çılgın Bediş’e başlarken bu kadar tutacağını tahmin etmiş miydiniz?
Benim o diziye başlamam, hatta piyasaya girmem de çok ilginç oldu. İlk Yıldız Tilbe’nin Delikanlım klibiyle bu işlere adım atmıştım. Bir gün okuldan çıkıp eve geldim. Yıldız Tilbe’nin menajerleri bizde oturuyordu. Dediler ki ‘Cenk, bir kız çıkıyor. Çok da güzel parçası var. Klibinde oynar mısın?’ , sonra oynadım.  Parçayı montaj sırasında dinledim. Yayınlandı ve ortalık birbirine girdi. Arkamdan ‘Delikanlım’ diye bağırıyorlardı. Kandemir Konduk’un bir projesinde yer aldım. Ama o zamanlar seyircimiz absürd komediye alışkın olmadığı için yayından kalktı. Başladığım zaman bu kadar çok seyredileceğini hiç bilmiyorduk. İnsanların baştan sonra seyredip kötü bir şey almadıkları bir diziydi. Melekler Adası’ndan sonra askerlik dönemi başladı. Askerlikten sonra bir bocalama dönemine girdim. Akabinde babamın vefatıyla sıkıntılı zamanlar yaşadım. Herhalde kolay çıkamadığım için kendimi çekmiş bulundum piyasadan.  Ara verdiğinizde de her şey değişiyor. 

Kadın hayranlarınız özellikle daha fazlaydı değil mi? Âşık olanlar oluyor muydu?
Hep güzel tepkiler aldım. Âşık olanlar vardı tabii. Güzel şeyler ama bunlar. Hâlâ arada bir bana mesaj atıyorlar sosyal medya üzerinden.

Oyunculuğa dönmeyi düşündüğünüze göre nasıl bir projede oynamak istersiniz?
Özledim ama iyi bir proje olursa dönerim. Beni manevi olarak tatmin edecek bir şey olması lazım. Televizyon olmazsa tiyatro onun yerini dolduruyor.  Herhangi bir kriterim yok ama…

Şu sıralar oyuncular dizi sürelerinin uzunluğundan şikayet ediyor. Ne düşünüyorsunuz?
Şaka gibi… Bir saat, bir buçuk saat dizi devam ediyor. Bizim o zamanda kazanılan parayla şimdi kazanılan para arasında da çok fark var. Çok astronomik rakamlar alıyorlar. Belli isimler var bu rakamları alan. Kimse tek başına bir projeyi götüremez. Baştaki adama 70 bin TL veriyorsan, yıllarını bu işe vermiş insanlara daha az veriyorsan bir hata vardır. Bunları düzeltmek lazım. Ben çok rahat ve huzurluyum. Televizyona da iş yaparım ama benim şartlarımda olursa yaparım.  İşim sadece oyunculuk olsaydı her şeye evet demek zorunda kalacaktım. Türkiye’de bazı şeylerin rayına girmesi gerekiyor. Sanata ve sanatçıya değer vermek lazım.

DEVAM ETSEYDİM ANNEME 'CENK TORUN'UN ANNESİ' DERLERDİ

Annenizin sizin sanatçı kimliğinizde rolü ne oldu?
Hâlâ rolü var. Nurdan Torun’un oğlu diyorlar. Belki ben hiç bırakmasam, devam etsem Cenk Torun’un annesi diyeceklerdi ama… Sıkıntı yok, hiç öyle takıntılarım olmadı. Sonuçta annemle gurur duyuyorum. Hiçbir ödün vermeden, hiç kaset çıkarmadan bu seviyeye gelmiş sanatçılardan bir tanesi.

Arada eskiden rol aldığınız yapımlara bakıyor musunuz?
Evet, bakıyorum. Kabus gibi. O döneme baktığın zaman hiç kimse kendini ekranda beğenmez. Çekimler kötü ama teknolojimiz bir değil zaten. Kullandığımız sistemler, her şey farklı.  Hatırası olması açısından güzel ama baktığım zaman beğenmiyorum. Ne yalan söyleyeyim?

CÜNEYT ARKIN TÜYO VERDİ

Rol aldığınız usta isimlerden size ‘motto’ tabir edebileceğimiz dersler aldığınız oldu mu?
En çok öğüdü Fatma Girik’ten aldım. 27-28 bölüm çalıştık beraber ‘Benim İçin Ağlama’ diye. Verdiği tüm tavsiyeler aklımda kazılıdır hala. Çılgın Bediş döneminde çok hayal sahneleri olurdu. Bir sahnede vurdulu kırdılı bir şey çekiyorduk. Yönetmenimiz de Dünyayı Kurtaran Adam’ın yönetmeni. Onun vasıtasıyla Cüneyt Arkın telefon açıp tavsiyeler, tüyolar verdi. 
Konular Röportaj