Mehmet Günsur 'İstanbul Kırmızısı'nı anlattı

‘İstanbul Kırmızısı’ filminde rol alan Mehmet Günsür, “Ferzan Özpetek’in yönetimindeki bir orkestra gibiydik. Herkes kendi müziğini şefinin istediği şekilde çalmak istedi” dedi.

Mehmet Günsur 'İstanbul Kırmızısı'nı anlattı
Milliyet'ten Abdullah Malkoç'un röportajı...

Sizce İstanbul ne renk?


İstanbul’un rengini belirleyen bir şey var, o da Boğaz. Boğaz’ın rengi sürekli değişiyor; gümüş, yeşil ve mavi. Kocaman bir su parçası, şehrin tam göbeğinde gökyüzünü yansıtıyor ve İstanbul’un renkleri de sürekli değişiyor.

İtalya’ya yerleştiğinizde İstanbul’u kaybetmiş gibi hissettiniz mi?

Asla İstanbul’u kaybetmişim gibi hissetmedim. Çok özledim ama sanki nereye gidersem gideyim İstanbul’a göbek bağıyla bağlıymışım gibi düşündüm. Dolayısıyla gittiğim her yere İstanbul’u da beraber götürdüm. Burası benim bir parçam, sadece doğduğum şehir değil.

Ferzan Özpetek’in İstanbul’u merkez aldığı ikinci işi bu. Neler hissediyorsunuz?

20 yıl sonra tekrar onunla çalışmak çok güzel. Bu işte olmasaydım üzülürdüm. Ferzan’ın her zaman benim için bir uğuru oldu. Çünkü ‘Hamam’ filminde beni beğenen bir tiyatro yönetmeninin, oyun teklif etmesiyle İtalya’ya geldim.

Filmde Tuba Büyüküstün, Nejat İşler ve Halit Ergenç de var. Arka planda neler yaşandı?

Ferzan’ın detaylara verdiği önemi çok seviyorum. Zaten Nejat ve Halit arkadaşım. Tuba’yı da tanıyordum ama daha önce hiç beraber çalışmamıştık. Proje sayesinde daha da iyi tanıdım. Çok güzel bir takım oyunuydu. Ferzan’ın yönetimindeki bir orkestra gibiydik. Herkes kendi müziğini şefinin istediği şekilde çalmak istedi.

‘Hamam’ ve ‘İstanbul Kırmızısı’ filmleri arasında sizde neler değişti?

20 yılda tecrübelerim ve harika bir ailem oldu. Üç çocuk, harika bir diğer yarım oldu. İlerleyen kariyer dışında kendimi hâlâ aynı hissediyorum.

Hayata dair en büyük dersiniz nedir?

Çok ders var hayattan aldığım... Bunların hepsini kapsayacak şöyle bir şey diyebilirim; yapılan bir şeyin etkileri, devamı ya da yan etkilerini fazlaca düşünmek. Bu aldığım önemli bir ders, çok genç denilebilecek bir yaşta. Şu an başarmam gereken, iyi bir baba ve eş olmak. Umarım çocuklarım ileride iyi bir baba olduğumu söylerler.

Bunca yıldan sonra eşiniz mi Türkleşti, siz mi İtalyanlaştınız?

Ben İtalyanlaştım, o da Türkleşti. Ama artık sınırların olmadığı bir karışım olduğunu düşünüyorum.

‘Yeni nesil çok duyarlı’

Mehmet Günsür nasıl bir baba?

Çocuklarla yeterince çocuk olmaya çalışan, bir yandan da onlara dünyadaki güzel değerleri öğretmeye çalışan biri olduğumu düşünüyorum. Hayattaki güzellikleri ve doğruları çocuklarıma vermek istiyorum. Saygı, keyif, müzik, sevgi, eğlence yaratmak, yardım ve şefkat gibi güzel duyguları aşılamaya çalışıyorum.

Geçen ay ‘Yarını Kodlayanlar’ projesi dahilinde Suriyeli çocuklarla buluştunuz. Dünyanın mültecilere bakışını nasıl yorumluyorsunuz?

Artık empoze edilen sistemin sonuna geldik. Dünyanın yarısı varlık içindeyken, diğer yarısının aç olması affedilemez bir şey. Bu, insanların ve sistemin ne kadar sonuna geldiğinin, bıçağın ne kadar kemiğe dayandığının göstergesi. Yeni nesil, her şeye eyvallah demiyor. Ayrıca ortak bir bilinç uyanması da var. Aynı sistem ve yanlışlık sonsuza kadar devam edemez. Bunu kabul etmiyorum, hele ki acı çekenler çocuklarsa... Sabırla karanlıktan doğacak güzel günleri bekliyorum.
Konular Röportaj