Melis Kar hayallerini ve hedeflerini anlattı

2011 yılında katıldığı ‘O Ses Türkiye’ yarışmasında jüri üyelerinden Murat Boz’u sesiyle etkileyerek diz çöktürten kız olarak tanınan Melis Kar, şimdilerde müzik listelerinde fırtınalar estiriyor.

Melis Kar hayallerini ve hedeflerini anlattı
Melis Kar'ın Akşam'da yayınlanan röportajı..

O ses Türkiye Yarışması’nın ilk yarışmacısısınız...  Yarışmacı olmaya nasıl karar verdiniz?

2011 senesinde ‘O Ses Türkiye’ başvuru jeneriği reklam kuşağında dönmeye başladığında sanırım biraz sabırsız bir genç kızmışım ki ilk başvuranlardan olmuşum ve tabii ki ilk kabul edilenlerden de. Alışılagelmiş bütün şarkı yarışmalarından çok daha olağanüstü heyecanlı, gizemli ve umut vaat eden bir formattı. Bir yandan mimarlık okuyordum ama henüz 6 yaşında piyano eğitimi almaya başladığım günden itibaren sadece müzikle ilgili hayaller kurdum ve bu sesimi büyük kitlelere ulaştırabilmek ve fark edilmek için çok iyi bir fırsattı.

YARIŞMA BEKLENTİLERİMİN ÜSTÜNDE SONLANDI

Yarışma beklentilerinizi karşılayabildi mi?

Yarışma beklentilerimin epey üstünde sonlandı. Murat Boz’un takımında son ikiye kalarak yarı finale kadar yükseldim. Yarı finalden bir hafta önce, ‘O Ses Türkiye’ serüvenime dair en akılda kalan performansımı gerçekleştirdim. Bu tabii ki büyük hayranı olduğum Şebnem Ferah’ın “Sil Baştan” ı idi. O gece “Sil Baştan’ı yoğun istek üzerine ikinci defa söyledim ve hayatıma dair bir şeylerin değişeceğini ilk defa o gece hissettim.

İREM DERİCİ İLE HALİMİZE ÇOK GÜLDÜK

İrem Derici’de aynı yarışmadaydınız. İleride bir  projede sizi birlikte görebilir miyiz?

İrem ile uzun bir süre halimize çok güldük. Şu an hâlâ karşılaşınca bir gülme geliyor. Dansçılarla şovlar hazırlar, ne kadar zor olacak performans varsa illa içine kafa göz dalardık. Sonunda ikimiz de aynı gecede elendik. Ama demek ki asıl keramet elenmekteymiş. Neden olmasın bir gün illa ki beraber bir şeyler yaparız.

MURAT BOZ, BUTONU KIRMIŞTI

Murat Boz’a diz çöktüren tek yarışmacısınız. O an neler hissettiniz?

Evet, o meşhur sahne ve benim neye uğradığımı şaşırdığım an. İlk performansımda, yani bizi göremeyip sadece sesimizi duydukları “kör eleme” etabında 4 jüri üyesi de dönmüştü. Fakat Murat Boz heyecanına hâkim olamayıp önce butonu kırmış, sonrasında da diğer jüri üyelerini oyun dışı bırakıp onu seçmem için diz çöküp epey ısrarcı tavırlar sergilemişti. Tabii ben de büyük bir zevkle onun takımına gittim.

Yarışmadan sonra “Kaçak” albümünü çıkardınız.  İlk deneyiminiz nasıl sonuçlandı?
Yarışma 2012 Şubat ayında bitti ve biter bitmez ilk albümümü yapabilmek için çalışmalara başladım. Tabii albüm olduğu için bitmesi 2 seneyi buldu ve 2014’ün haziran ayında ilk albümüm olan “Kaçak”ı çıkardım. Her şeyin ilki zordur. Bu uzun bir yol, o yüzden yola çıkacağınız insanları iyi seçmeniz, stratejilerinizi iyi belirlemeniz gerekiyor. İrili ufaklı birçok hata yaptım ama asla unutamayacağım çok önemli şeyler öğrendim. Albümde, Türkiye’nin en önemli aranjörlerinden olan Volga Tamöz ve Mert Ali İçelli ile çalıştık. Dopdolu bir çıkış albümüydü ‘Kaçak’. Ama her şeyden önce çok büyük ve zevkli bir deneyimdi.

İYİ ŞEYLER BAŞARDIĞIMI HİSSEDİYORUM

20 hit proje albümünde yer aldınız. Ajda Pekkan, Sibel Can ve yarışmadaki jüri üyeniz Mustafa Sandal’da yer alıyor bu albümde. Usta isimlerle aynı albümde yer almak nasıl bir duygu?

Geldiğim noktanın değerini hatırlatıyor, geleceğin hayalini kurdurtuyor usta isimlerle aynı albümde yer almak. Mustafa Sandal ile O Ses Türkiye’de beraberdik şimdi ise aynı albümde adımız geçiyor. İyi şeyler başardığımı, daha fazlasını da başaracağımı hissettiriyor.

‘Yerinde Dolmuyor ki’ parçanız şu an herkesin dilinde. Bu kadar hit olacağı hiç aklınıza geldi mi?
Şarkıyı patronum Samsun Demir ile beraber dinledik. Onun güvendiği bir şarkıydı -ki çok seçicidir. Söz ve müziği Süleyman Billor’a ait. Çok değerli Ozan Doğulu muhteşem bir düzenleme yaptı, ben de hissettiğim gibi yorumlayınca çıkan sonuç bizi çok heyecanlandırdı.

MİMARLIK, MÜZİK KADAR DERİN TUTKU

Asıl mesleğiniz mimarlık... Devam edecek misiniz bu eğitime?

Mimarlık mezunuyum ama mesleki anlamda icra etmedim henüz. Fakat en az müzik kadar derin ve büyük bir tutku. Zaten o kadar aynılar ki. Mimarlık sayesinde, şarkı yazmaktan tutun da, fotoğraf çekimlerine, kliplerden, styling’e kadar her aşamada parmağım var. Bütün yaratıcılık prensiplerine, üretimin doğasına ve estetiğe hâkimim. Dolayısıyla bir daha üniversiteye girecek olsam, konservatuvar değil, yine mimarlık yazardım. Müzikal varlığımı biraz daha sağlamlaştırdıktan sonra belki bir tasarım atölyesi açarım.

Kendiliğinizden enstrüman çalmanız bir yetenek olsa gerek.
İyi ki henüz 6 yaşındayken annem ve babam bana piyano eğitimi vermeye karar vermiş. Altyapı her şey demek… Müzik tutkusu bir kere işleyince içinize ufacıkken, ufkunuz öyle bir açılıyor ki, biraz da doğuştan yatkınsanız bir daha bırakmak mümkün olmuyor.

Bu hayatta en çok neyi kaybetmekten korkarsınız?
Yeri dolmayacak insanların hayatımdan gitmelerine izin vermemeye çalışırım. Az ve öz insana çok değer veririm, onları da öyle bir sarıp sarmalarım ki gitmek istemezler genelde. Birinin yerinin dolmaması, kimse tarafından doldurulamaması hayat boyu süren bir hüznü de beraberinde getiriyor sanırım, o yüzden ürkmüyor da değilim sevdiklerim gider diye.
Konular Röportaj