Nagehan Alçı kaybettiği babasının son anlarını paylaştı
Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçı, geçtiğimiz cuma günü kanser tedavisi gören babasını kaybetmişti...
’HER AN KAYBEDEBİLİRİZ’
Perşembe günü, bir haftadır yoğun bakımda uyutulan babamı hastanede
bırakıp Kanal 24’teki programıma yetişmek için yola çıktım. Sert
bir rüzgar esiyordu. Doktorların bir gün önce ’her an
kaybedebiliriz’ demelerine rağmen tuhaf bir mucize beklentisi vardı
içimde. Ağaçlarla sarılı yolda titreye titreye yürürken telefonum
çaldı. Kardeşimin sesi. ’Kötü haber galiba’ dedi. ’Babama kalp
masajı yapıyorlarmış...’
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN
Biraz önce çıktığım hastaneye nasıl döndüğümü, yoğun bakımın
kapısına hangi kuvvetle gittiğimi hatırlamıyorum. Hatırladığım o
kapıda yığılmış şekilde kardeşimle otururken bu zor süreçte her an
yanımda olan kocam Rasim Ozan’ın içeri girişi ve beş dakika sonra
çıkıp ’Başımız sağ olsun’ deyişi...
FELLİNİ FİLMİ SANKİ
Sonra... Sonra tuhaf bir şey oldu. Bir ışık kümesi geldi ve ne
kadar gözyaşım varsa hepsini kuruttu. Gerisi benim izlediğim bir
Fellini filmi sanki...
Nagehan Alçı Hastanede evlendi - (izle)
HAYATIMIN EN BÜYÜK KORKUSUNUN
GERÇEKLEŞMESİ
Yoğun bakımın kapısından yukarı çıkış. Annemi arkadaşlarıyla
oturduğu hastanenin kafeteryasında bulduğumuz an. Bizi gördüğünde
yüzünde beliren bulutlar. ’Gitti mi, söyleyin gitti mi?’ diye
hıçkırarak ağlamaya başlaması. Bunu duyunca fenalaşan aile
dostlarımız. Etraftaki bakışlar, garsonlar, telaş. Eve geliş. Bir
anda art arda çalan zil. Eve gelen onlarca insan. Gözyaşları.
Kahveler. Çaylar. Yine gözyaşları. Yine annem. Yine kardeşim.
Uykusuz bir gece. Sabah erkenden çalmaya başlayan kapı.
Kalabalıklar. Hiç bitmeyen kalabalıklar. Hiç susmayan telefonlar.
Dualar, dualar. Uykusuz bir gece daha. Cami avlusu. Babamın naaşı.
Sarılmalar, kucaklaşmalar. Babamla ilgili anlatılan anılar. Beni
yalnız bırakmamak için gelen dostların karşısında duyduğum
mahcubiyet. Mezarlığa gidiş. Babamı kefeniyle görmek. Onun toprağa
verilişi. Yıllardır kabuslarımda gördüğüm, uykularımdan uyandığım
anı başka biriymişim gibi izleme. Annemin sarsıla sarsıla ağlaması.
Onu ’burada ağlanmaz’ hurafeleriyle durdurmaya çalışanlar. Babamın
mezarının üzerine düşen güneş. Hayatımın en büyük korkusunun
gerçekleşmesi karşısında hissettiğim boşluk...
Benim babam 13 yaş büyüktü annemden. Belki de bu yüzden çocukluğumdan beri ’ölüm’ denince hep o geldi aklıma. Yıllarca kabuslarıma aynı sahne girdi de kimselere anlatamadım. Gecenin ortasında telefon çalıyor ve annem ağlayarak ’Kızım babanı kaybettik’ diyor...
BUNUN HAZIRLIĞI YAPILAMIYORMUŞ
Ama öyle olmadı. Gece çalmadı telefon. Böyle bir korkumun olduğunu
bilircesine üç buçuk ay yattığı hasta yatağında ölümüne hazırlamaya
çalıştı babam bizleri. Ancak tutkuyla bağlı olduğun bir baba için
bunun hazırlığı yapılamıyormuş...
Şimdi dönüp o üç buçuk aya bakıyorum da... Güzel vedalaştık galiba babamla. Önce yıllar içinde yazdığı kitapçıkları Mavi Ağaç gibi ciddi bir yayınevinden çıkardık. Sonra Rasim Ozan’la hastanede nişanlandık. Annemlerin evinde evlenmeyi planladık. Babam kemoterapi arasında eve çıkacaktı ve biz evde küçük bir nikah organize edecektik ama olmadı. Eve gelecek kadar düzelemedi babacığım. Biz de hastanede attık imzayı. Babamın hasta yatağının başında evlendik.
MEĞER BİZİM İÇİN DAYANIRMIŞ
Meğer bizi görmek için dayanırmış. Nikahtan sonraki gün hızla
kötüleşti. Sesi çıkmaz oldu. Beş gün sonra yoğun bakıma aldılar ve
yılbaşında da uyuttular. O uyumadan önce son kez girdik odasına.
Annemin ’Rüştü bugün yılbaşı, lütfen dayan’ dedikten sonra babamın
o mavi gözlerini açıp ’Sahi bugün yılbaşı mı?’ diye soruşunu
hayatımın sonuna kadar unutmayacağım. O an benim babamı son uyanık
gördüğüm andı.
HER ÇOCUK BABASINI SEVER AMA...
Ona elveda demeyi kendime hala yediremiyorum. Onun yerine kitapta
yazdığım önsözün sonundaki notla bitiriyorum bu yazıyı: ’Babalık
kazanılan değil, doğal olarak elde edilen bir mertebe. Her çocuk
babasını sever. Ama aynı şekilde değil... Bazıları sadece ’baba’sı
olduğu için sever. Bazıları ise bunun üzerine ’ben bu adamı babam
olmasa da çok severdim’ der. Ben şanslıyım, çünkü ikinci
gruptanım...’
Nagehan Alçı