Neslihan Atagül'den samimi açıklamalar

Neslihan Atagül, 'Araf' filmindeki performansıyla Adana Altın Koza Film Festivali'nde ikinci kez 'Umut Veren Kadın Oyuncu' ödülünün sahibi oldu.

Neslihan Atagül'den samimi açıklamalar

- Oyuncu olma fikri nasıl çıktı?
Henüz 8 yaşındaydım ve babamla televizyon izlerken bir anda ona dönüp 'Baba ben oyuncu olacağım' demiştim. O da 'Olursun kızım' diye cevap vermişti. Başka hiçbir şey konuşmadan televizyon izlemeye devam etmiştik. 13 yaşıma geldiğimde bilinmeyen numaralar servisini arayıp Erberk Ajans'ın numarasını aldım. Bu ajansın da hep iyi olduğunu duyuyordum, araştırma yapmıştım. Daha sonra annemin önüne adresi koyup 'Beni buraya götürür müsün?' demiştim. O da götürmüştü ve bir ay sonra reklam filminde oynamıştım.

- Sana hiç itiraz etmemişler miydi?
Ben kafama koyduğumu yapan inatçı biriyimdir. Bir şey istiyorsam boşuna istemiyorumdur ve bunu da annem çok iyi bilir. O yüzden ailem de 'Tamam' dedi ve itiraz etmedi.

- İlk uzun metrajlı filmin 'İlk Aşk'  teklif edildiğinde ne hissetmiştin?
Çok güzel, harikaydı. Vahide Gördüm, Çetin Tekindor... Uzun metraj... Senaryoyu okudukça  hayret ediyor ve çok seviniyordum.

EVİM OLSUN YETER

- Beyazperdede ailenle ilk filmini izlerken neler hissetmiştin?
Hepimiz heyecanlıydık. Annem beni televizyonda izleyince iyi hissediyor.

- Oyunculuk eğlenceli mi?
Bir şey yaratıyorsunuz ve bu da çok keyifli. Size bir alan veriliyor ve onu istediğiniz gibi dolduruyorsunuz. İnsan bu mesleği sevmezse gerçekten yapması çok zor.

- Oyunculuk yapıyorsun, tanınıyorsun, ünlü olup pahalı evler ve lüks otomobiller sahibi olma hayalin var mı?
Böyle hayallerim yok. Galiba paraya da çok önem vermiyorum. Bunu anladım. Evim olsun, anneme bir ev alayım, bana yeter. Bu kadar.

- Senin hayalin ne?
Oyuncu olmak ama adam akıllı oyuncu olmak istiyorum. Oyuncuların öyle yüksek egoları var ki ben böyle olmak istemiyorum. Arkama dönüp baktığımda sağlam işler yapmış olmak istiyorum. 'Keşke bunu yapmasaydım' demek istemiyorum. 'İyi ki   çizgim bu olmuş' demeliyim. 

- 'İlk Aşk' filminde 'Umut Veren Kadın Oyuncu' ödülünü almıştın, 'Araf' filmiyle de aynı ödülün sahibi oldun. Bu sana nasıl hissettirdi, 'Hala umut mu vaat ediyorum, oyuncu olamadım mı' dedin mi?
Bilmem. Pek bir şey söylemek istemiyorum. Arkadaşlarımla da 'Üçüncüyü de ağabeyime alacağım' diye geyiğini yaptık, bunu da duyan yazmış. Versinler, ne diyebilirim ki. Diyecek bir şey yok. İki kez bu ödülü aldım evet, 'Umut vermek güzeldir' deyip geçeceğim. Ne yapayım? Zaten ödül beklentim yoktu ki. Oynarken 'en iyi ödülünü' ben almalıyım gibi bir düşüncem olmuyor. Yönetmen Yeşim Ustaoğlu'nun filminde oynamak benim için ödül olabilir.   

- Yaşıtın birçok gence göre farklısın, daha duyarlısın...
Çok gözlem yaparım. Biri dikkatimi çekerse ona bir saat boyunca kilitlenebilirim. Artık arkadaşlarım 'Rahatsız ediyorsun, bakma' der. Eğer o kişi benim ilgimi çekiyorsa benim onun her şeyini almam lazım. Sigara içerken elini ne yapıyor? Telefonu nasıl tutuyor? Konuşurken dili dişlerine mi çarpıyor? Dikkatimi çekiyorsa bu bir karakter demektir.

- Arkadaşlarınla ilişkilerin nasıl? Tanınıyor olmana ne diyorlar?
Okul hayatım boyunca edindiğim beş sağlam arkadaşım var, onlarla görüşüyorum. Televizyonda görünüyor olmam, oyunculuk yapmam onlar için fark etmiyor. Gayet normal arkadaşlıklarım var. Mesela 'Çekmecelerim dağıldı, gel de toplayalım' diye ararlar. Ben de onları arayıp 'Hadi kızlar odamı toplayalım, gelin' derim. Evde vakit geçiririz. Genelde yalnız takılırım.

- Neler yapmaktan hoşlanıyorsun?
Film izlerim. Aslında yapacak da çok fazla bir şey yok.

HİÇ CONVERSE GİYMEDİM

- Sosyal medyayı, Facebook'u, Instagram'ı takip ediyor musun?
(Küçük ve eski bir model telefonunu gösteriyor) Telefonuma bakın. (Kahkahalar...) Facebook ve Twitter'da da çok aktif değilim. Film için güzel dileklerini iletenlere sadece 'Teşekkür ediyorum' diyorum.

- Günümüz genç kız modeline uymuyorsun, son model telefonlar, bol makyaj, giyim tarzın...
Kendi kendime onları protesto ediyorum. Mesela ben hiç Converse giymedim. iPhone almadım, almayacağım da. Telefonum dökülüyor ama yine eski bir telefon almayı düşünüyorum. Dizide oynuyorum ama bu da benim işim. Fotoğraf makinem var, onunla çekiyorum. Şiirle düz yazı arası metinler yazıyorum. Kitap okuyorum. Üç kedim var, onlarla ilgileniyorum. Yürüyüş yapıyorum, deniz kenarına gider, denizi izlerim. Rutin bir hayatım var. Geceleri dışarı çıkmayı da sevmiyorum.

- Protesto ettiğin benzemediğin yaşıtların mı, tüketim sistemi mi?
Tüketim sistemine ait olmak istemiyorum. Çalışıyoruz, yemek yiyoruz, içimizdekini çıkarıyoruz, uyuyoruz, sevişirsek sevişiyoruz hayat bu kadar. Hiçbir şey yok. Fotoğraf çekiyor, Instagram'a koyup kim ne yorum yapmış diye bakıyor. Otu, 'taşı' çekip sonra da bir tuşa basıp harikalar yarattıklarını zannediyorlar. Zaman geçiriyorlar aslında. Bunları yapınca kendimi kandırmış gibi hissediyorum. Yalan geliyor. Sanal ortamda sahte mutluluklar...

- Erkek arkadaşın var mı?
Var.

- Oyuncu mu?
Evet.

- Onun var mı akıllı telefonu?
Onun da yok. (Kahkahalar)... Birbirimize benziyoruz.

ARAF'TA KALMIŞ İNSANLAR SADECE ANADOLU'DA YAŞAMIYOR Kİ

- Bu filmin hikayesiyle karşılaşana kadar Karabük'teki gibi Araf'ta kalmış insanların hayatlarına dair bir fikrin var mıydı?
Böyle yaşayan insanlar sadece Anadolu'da yok ki. Beşiktaş'ta oturuyorum, orada görev yapan çöp kamyonunun şoförünü izliyorum mesela. Beşiktaş Belediyesi'ne ait bir araçta çalışıyor ama acaba bu adam Beşiktaş'ta mı oturuyor, nasıl bir evde yaşıyor? Asgari ücretle ailesine nasıl bakıyor? İstanbul'un göbeğinde hepimizin dibinde yaşanıyor bu hayatlar. O aracın şoförünün neler düşündüğünü merak ediyorum. Düşünsenize; gidiyor bir yerde duruyor, çöpler toplanıyor; sonra tekrar devam ediyor, iki adım sonra yine duruyor; yine devam ediyor. Bu çok ilginç gelmiyor mu size? Bu adam nasıl bir hayat yaşıyor diye düşünüyorum. Git, dur, git, dur... Görmek isterseniz görürsünüz, sadece gözlerinizi açıp bakmanız lazım.

Sibel Ateş YENGİN


 

Konular Röportaj