Öncel Öziçer: 'Rahat tavırlı kadın'
Öncel Öziçer: "Aman ayıp olmasın, 'kırılır mı, üzülür mü, sonra bana ekmek çıkmaz mı?' derdim yoktur.. Neyse işte, dediğim gibi Tuba Ünsal da babamın kızı değil."
Rahat tavırlı kadın!
Hep söylerim, yazarım; İstanbul'da yaşamadığım ve asla
yaşamayacağım için, ünlü isimlerden pek kimseyi tanımam.
Tuba Ünsal da o tanımadıklarımdan.
Yazı konusu olabilecek insanlarla, sıkı fıkı bir ilişkim olmadığı
için de; kimseleri kayırmam, rahat rahat istediğimi yazarım.
Aman ayıp olmasın, 'kırılır mı, üzülür mü, sonra bana ekmek çıkmaz
mı?' derdim yoktur.
Neyse işte, dediğim gibi Ünsal da babamın kızı değil.
Ama bir gazetede kendisiyle ilgili yazılan haberde şöyle bir
girizgah görünce, sinirlenmemek de elde değil: "Rahat tavırları ve
özgür yaşam anlayışıyla dikkat çeken Ünsal..."
Bu ne demek şimdi?
Bunu yazan arkadaş, bize ne demek istediğini bir açıklasa ya!
Gerçekten tek tek, ne demeye çalıştığını bir anlatsın.
KAHVEHANE KÜLTÜRÜ
Rahat tavırlı deyince ne oluyor mesela?
Sokakta yürürken canının çektiğine şaplak ata ata dolaşan bir kadın
geliyor mesela benim gözümün önüne.
Böyle eller, kollar falan kukla misali sallanmakta.
Kendisi için rahat tavırlı kadın mı makbuldür, rahatsız kadın
mı?
Peki ya özgür yaşam anlayışı?
Her önüne gelene selam veren kadın mı demek istiyor?
Diğer kadın tipi ne peki, özgürlükten yana olmayıp kendini eve
hapseden, odaya kapatan bir kadın mı?
Biz aslında ne demek istediğini çok iyi anladık.
Bunlar erkek ağızları... Kahvehane kültürü...
Bu ülkede belli kalıplar, baskılar ve kimin koyduğu belli olmayan
kurallar dışında yaşamayı reddeden, kendisine ve hayatına sahip
çıkan kadınlara her zaman yapılan gizli tacizler...
TACİZ BU!
Bir başka taciz örneği daha vereyim size... 'Kuzey Güney'in
'Zeynep'i Merve Boluğur yırtık pırtık bir tayt giymiş.
Bir- iki senedir çok moda olan, benim görmeye bile tahammül
edemediğim, tarzım olmayan o pencereli taytlardan.
Olabilir beğenmezsin, böyle benim gibi açık açık da söylersin.
Kimse buna itiraz edemez. Malum zevkler ve renkler meselesi.
Ama sen kalkıp da bu kıyafetin fotoğrafının altına "Merve'nin
'yırtık' tarzı" yazar, o 'yırtık'ı da böyle tırnak içinde gözümüze
sokarsan, senin bunu dillendiren o ağzını cart diye yırtmak da
benim hayallerimi süsleyebilir.
Bu resmen taciz, alenen hakaret.
Dediğim gibi medyadaki testosteronu fazla kaçmış bazı adamların
lafları bunlar.
Bundan bir okur olarak da, bir kadın olarak da son derece rahatsız
oluyorum.
Elime aldığım gazetede; bazı kadınlara karşı aklı sıra çaktırmadan
bu tür belden aşağı, aşağılayıcı tanımlamalar görmek
istemiyorum.
Tansiyonum fırlıyor.
Tavırları iki yüzlü ve kasıntı değil; 'rahat' ve kimseye eyvallahı
olmayan 'özgür' bir kadın olarak kanıma dokunuyor.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Aç adam çapkınlık yapmaz
Yarışmayı denk gelirsem izlediğim, sürekli olarak takip edemediğim
için, doğru mu bilmiyorum. 'Survivor'da yarışan Nihat'la Almeda bir
ara çok samimi olmuşlar.
O kadar kameranın önünde nasıl bir samimiyetse artık, bana pek
inandırıcı gelmedi.
Neyse işte, Nihat'ın karısı da bu duruma çok bozulmuş, kıskançlık
krizine girmiş.
İLİŞKİYİ KEMİRİR
Hatta her yarışmacının bir yakınının adaya götürüldüğü hafta; o
sinirle, "Ben gitmem, anası gitsin" deyip adaya, kocasına gizli
mesajı da göndermiş: "Sen dön bak, ben sana göstereceğim
Hindistan cevizinden su çıkarmayı!"
Kıskançlık çok kemirgen bir duygu. İnsanın hem kendisini, hem
sevdiğini, hem de ilişkiyi bir tarla faresi gibi kemirir, güzel
olan ne varsa, yer bitirir.
Eğer bu anlatılanlar doğruysa; Nihat'ın eşinin bir an önce bu
illetten kurtulmasını dilerim.
Yahu adamın orada açlıktan kaditi çıkmış. Saç, sakal birbirine
karışmış, ilk insana dönmüş. Çapkınlık yapacak hali mi kalır?
Onca insanın, kameranın önünde...
Olmayacak iş ama kıskanç bir kadının şuuruna böyle perdeler
inebilir işte!
Öncel Öziçer