Öykü Gürman: "Herkes çok bencil"

“Plastik Aşklar” adlı oyunla ilk kez tiyatro sahnesine çıkan Öykü Gürman’dan çarpıcı açıklamalar...

Öykü Gürman: "Herkes çok bencil"
Akşam'dan Arzu Akyol'un röportajı...

“Plastik Aşklar” oyunuyla ilk kez tiyatro sahnesindesiniz…“Şarkıcıdan oyuncu olmaz” tartışmalarını geride bıraktık ama tiyatro sahnesi için “er meydanı” derler. Korkmadınız mı?


Tiyatro gerçekten “er meydanı” ama korkmadım. Çünkü çok çalıştım. 

Nasıl bir karakter Alev?

Titiz, takıntılı, obsesif bir kadın. 

Etrafınızda var mıydı böyle takıntılı bir kadın? Gözlem yapabildiniz mi?

Ben! Mesela düzen konusunda takıntılıyım. Çocukluğumdan beri sorumluluk duygum çok fazla. Ondan olabilir. 

Berk ile ikiz olmamıza rağmen ben hep abla gibiydim. Anneme ve babama karşı da aynı şeyi hissederim. Anaç ruhluyum. Herkesi memnun etmek gibi bir çabam vardır. 

Bu yorucu değil mi?

Çok hem de… Zaten zamanla buna çok da gerek olmadığını anladım. Bunun kıymetini bilmeyenleri de gördüm. Şimdiki seçimlerim biraz daha Öykü’yü mutlu etmek üzerine. 

HERKES ÇOK BENCİL 

“Plastik Aşklar” ne anlatıyor?

Aynı adamı seven iki kadının hikâyesi. Alev kocasından ayrılıyor. Kocası Alev’den 7-8 yaş küçük Sezen’le birlikte olmaya başlıyor. Yalnızlıktan Alev’in ruhu hastalanıyor. Takıntıları artıyor. Halıları, koltukları streçle kaplamaya başlıyor. Sezen’in Alev’in evine gelmesiyle komik olaylar başlıyor. Tiyatro CEF’in oyunu. Kuzenimin tiyatrosu. Ali Cüneyd Kılcıoğlu yazdı, Burak Karaman yönetti. Âdem Türker ikinci yönetmen. Oyundaki partnerim kuzenimin kızı Asena Ongan. Elime doğmuştu. Yani ilk oyunumda aile ortamındayım ve çok mutluyum. 

Size göre “Plastik Aşk”ın tarifi ne?

Hızlı tüketilen, suni, samimiyetsiz, güvensiz, inançsız ilişkiler… Herkes çok bencilleşti. Maddi manevi çıkar söz konusu ilişkilerde. Emek yok, paylaşmak yok. 

Hiç plastik aşk yaşadınız mı?

Elbette. Bu tarifi tecrübelerime dayanarak yapıyorum.

Nasıl anlıyorsunuz bir aşkın plastik olduğunu? 

Ben olduğum gibi biriyim ve karşımdaki insanı da öyle sanıp kanıyorum. Bu yüzden hâlâ plastik aşkları anlayabilirim diyemem.  Ama güvenmekten başka çarem de yok. Önce Allah’a sonra kendime güveniyorum. Her şeye rağmen kendime sahip çıkmayı, küsmemeyi, vazgeçmemeyi başardım bugüne kadar.

EN ZORU GÜVENMEK

Sizin için aşkta en zor eşik hangisi?

Güvenmek çok zor benim için. Babam yüzünden sanırım. 

Neden?

Annemle babam ayrıldı ve baba eksikliği yaşadım hep. Bunu söylemiyordum ama artık söylüyorum. Üzgün ya da kızgın değilim ama bu beni eksiltti. Özellikle karşı cinsle ilişkilerimde sahiplenilmeyi, korunmayı ve onaylanmayı bekledim. Oysa insan kendi kendinin sahibidir. 

Bir ilişkide canınızı en çok ne acıtır?

Verilen sözlerin tutulmaması… Birini beklenti içine sokmak ve sözünü tutmamak da aldatmaktır. Bir çocuğa “Sana elma şekeri alacağım” deyip almazsanız olmaz. Ben o çocuk saflığı ve dürüstlüğüyle yaşıyorum hayatı. 

Yavuz Bingöl’le sona eren evliliğinizde de öyle mi oldu?

Evlenmeden önce hayal ettiğiniz şeyleri konuşuyorsunuz ama hayat konuşulmuyor yaşanıyor. O hayatta bir de bakıyorsunuz beklentileriniz, hayalleriniz asla karşılanmıyor. Öyle olunca da çatışma başlıyor. Karşılıklı beklentilerin çatıştığı noktada huzurlu bir beraberlik olmaz. Mutlu olmak için ya olduğu gibi kabulleneceksiniz ya da gideceksiniz. 

YARALARIMI SARDIM

Evlilikten sonra yaralarınızı sardınız mı?

Evet ama zor oldu. 

Zor oldu mu?

Evet… Bir yıl sürdü.

Bir yılın sonunda “Yeniden evlenirim” mi, yoksa “Bir daha asla” mı diyorsunuz?

“Her şeyin hayırlısı” diyorum. Evlilik hâlâ çok özel bir şey bence. Bir anlamda özgürlük demek… Kim bana ne amaçla yaklaşıyor, kim hangi gözle bakıyor, niyeti ciddi mi gibi kaygılarınız bitiyor. Bundan daha güzel bir şey olur mu? Ayrıca ben çocuk sahibi olmayı çok istiyorum. 

Bugün bir haber vardı, “Aradığı aşkı havalimanında buldu” diye. Gerçekten öyle mi oldu?

Çok merhametli, iyi, tanımaya değer biri bence. Benim de gönlümde öyle bir kıpırtı var. Çok yeni bir şey…

BERK İYİ Kİ BENİM İKİZİM

Herkes merak ediyordur. Berk’le aranız nasıl? Bir ara bozuktunuz çünkü…

Berk’le aramız hiç bozulmadı. Sadece hayata bakış açılarımız farklı. O kendi kabuğunda. Ama benim yanımda olduğu sürece bence o da iyi hissediyor. İkiz olmak birlikte müzik yaparken hem çok kolay hem çok zor. Hem çok zevkli hem çok acı. Berk çok akıllı, çok yetenekli bir sanatçı. İyi ki benim ikizim. 

Berk demişken müziği de konuşalım biraz. Var mı yeni projeler?

“Nankör Kedi”
ve “Şaka Yaptım”ı söyledik. Aynı “Boyalı Direk” gibi bambaşka şarkılara dönüştüler. İnternette paylaştık. Uzun vadede bir albüm olabilir.

Ekranlara dönüş var mı?

Çok yakında bir dizi başlayacak. Başroldeyim. Parasını ve ruhunu insanlara yardım etmeye adamış avukat Elif’i canlandıracağım. Konusuyla ilgili detay veremiyorum ama Suriyeli mültecilerle ilgili, büyük bir proje olacak. 

ÖYKÜ’NÜN “EN”LERİ

En büyük hayal kırıklığınız…

Evlilik… Evliliğimin istediğim gibi gitmediğini gördüğüm an hayatımın en büyük hayal kırıklığını yaşadım. 

En derin yaranız?

Babam…

En deli hayaliniz?

Milano’da La Scala’da şarkı söylemek isterim. Bir de Skydiving (gökyüzü dalışı) yapmak isterim. 

En mutlu anınız?

Boyalı direğin ilk çıktığı zaman… Youtube’dan o videonun deliler gibi tıklandığını, İstiklal Caddesi’nde her yerde çaldığını duyduğum an yaşadığım mutluluğu unutamam.   Bir de yeğenlerimin doğumunda çok mutlu olmuştum. 

En mutsuz anınız?

Bazen sahnede seyirciyle enerjiniz tutmaz ve seyirci sizinle aynı heyecanı paylaşmaz. O anlarda çok mutsuz hissederim. 

En sevdiğiniz?

Annem (gözleri doluyor)… Hayatta en sevdiğim varlık annem. Babamla ayrıldıktan sonra çok emek verdi bize. Köpeğimi de çok seviyorum. 

En sevmediğiniz?

Riyakâr, ikiyüzlü, çıkarcı insanlar… Maddiyatı maneviyattan önde tutanlar. 

En sevdiğiniz film?

Almodovar’ın ve Kim Ki-duk’un bütün filmlerini seviyorum. 

En sevdiğiniz şarkı?

Ajda Pekkan, “Her Yaşın Ayrı Bir Güzelliği Var”…

En sevdiğiniz kitap? 

En sevdiklerim öykü ve şiir kitapları… 
Konular Röportaj