Özcan Deniz ve Nurgül Yeşilçay'dan açıklamalar

‘İkinci Şans’ filminde başrolü paylaşan Nurgül Yeşilçay ve Özcan Deniz, ikinci şansı kariyerlerinde yakaladıklarını söylüyor. Yeşilçay, “Bir daha bu mesleğe ihanet etmem” derken Deniz, “Silahlı saldırı sonrasında kendime söz verdim ve hep istediğim yönetmenliğe başladım” diyor.

Özcan Deniz ve Nurgül Yeşilçay'dan açıklamalar
Milliyet'ten Senem Aydın'ın röportajı...

‘İkinci Şans’ için “Aşk filmi değil, aşkın filmi” demişsiniz... Seyirciyi neler bekliyor?


Özcan Deniz: Aşkın filmi dememin sebebi, gerçekçi oluşu. Dizileri, gördü ve aşık oldu diye çekiyoruz. Daha yavan ve altı boş. Aşk, öyle bir şey değil aslında. Sürece ve nedenlere ihtiyacı olan bir şey. Gördüm, aşık oldum daha seksüel kalıyor.

Çıkan sonuç içinize sindi mi?

Nurgül Yeşilçay: Benim çok içime sindi.

Ö.D.: Ne hayal ettiysem, ne canlandırdıysam bunun yüzde 90’ını perdeye yansıtabildiğimi düşünüyorum. Güzel bir iş yaptık, inşallah seyirci de sever. Ben 700 kez izledim filmi, geçti belki de.

Bu filmi çekme fikri ne zamandır var?

Ö.D.: 5-6 yıldır Nurgül’le film çekme düşüncesi vardı, kısmet bu filmeymiş. Fikir ikimizde de heyecan yaratınca yazdık ve çektik.

Filmin adı ‘İkinci Şans’, siz ikinci şansa inanır mısınız?

Ö.D.: İnansan da, inanmasan da gelip seni buluyor. Herkesin ikinci bir şansa ihtiyacı var bence.

N.Y.: Eğer bir kişiye ikinci şans veriyorsan, ki veriyorsun, sonra üçü de, dördü de veriyorsun. Oradaki ikinci şansa çok inanmıyorum ama hayatın tekrarı olduğuna, bir döngü yaşandığına inanıyorum. Kendini kapatmamak gerek. 

Hayat, size ikinci bir şans verse nerede kullanmak isterdiniz?

N.Y.: Bana verdi. ‘İkinci Bahar’da oynuyorum, dizi sekizinci bölümde kalktı. Yapımcı, bir sene sonra “Tekrar başlayacak” diye aradı. “Zaten okula gidemedim, sizin yüzünüzden şöyle oldu, çok az para kazanıyorum” dedim. “Tamam gelme o zaman” dedi. Blöf yapıyorum da tutacak. Sen kimsin? Neyin havasındasın? Sonra içim içimi yedi. Birilerini aramışlar ama bulamamışlar. Allah’tan bana geri döndüler. O an “Bir daha bu mesleğe ihanet etmem” demiştim.

Ö.D.: Ben dramatik bir ikinci şans anlatayım... 1995 yılından beri film çekmek, yönetmenlik yapmak gibi bir hevesim var. Bir sürü şans yakaladım bununla ilgili. Mesela ‘Neredesin Firuze’ benim hikayemdi, çekmedim, Ezel’e (Akay) gitti. Her seferinde “Seneye yaparım” diye erteliyordum. 2009 yılında silahlı saldırıya uğradım. Mermi atar damarımın bir santim dibinde durdu. Yani bir santimle hayatta kalabildim. Hastanede sekiz ayım geçti ve orada kendime söz verdim; müziği bırakıyorum, sadece sinema yapıyorum, diziyi de bir süre daha yapacağım ama o da hayatımdan çıkacak dedim. Hastaneden çıktığım hafta ‘Ya Sonra’yı çektim. İkinci şans mesela, bunu bazen fark ediyorsun, bazen etmiyorsun.

‘İlişkiler saçmalanarak yaşanıyor’

İnsanlar aşık olmanın zor olduğundan ya da  aşkların çabuk tüketildiğinden yakınıyor, ne diyeceksiniz?

Ö.D.: Biz hayatı, her şeyi zorlaştırarak yaşamayı öğrendik. Hele teknoloji, aşkı iyice arapsaçına dönüştürdü. Çünkü insanların konuşma, paylaşma, gözünün içine bakma, temas etme kültürü gitti. İnşallah önümüzdeki nesiller ilişkileri daha saçmalamadan yaşar. Şimdikiler çok saçmalıyor çünkü.

Yaşla birlikte ilişkilere bakışınızda değişiklik oldu mu?

N.Y.: Gençken daha heyecan seviyorsun ve onu ayakta tutmak için saçma şeyler yapabiliyorsun. Mesela uzun zamandır huzur istiyorum. Artık kavga dövüş istemiyorum. Gerçekten atla deve değil hiçbir şey, dünyayı kurtarmıyoruz. Alt tarafı aşk yaşayacağız, birbirimizi mutlu etmek için buradayız, ne olur mutlu edelim...

Şu an aşık değilsiniz o zaman?

N.Y.:
Neredeee!

Ö.D.:  Bildiğin tam takır, kuru bakır.

Evlilik planlarınız arasında var mı?

Ö.D.:
Artık evlenmeyeceğim bir kadınla kendimi ortalığa atmam gibi geliyor.

N.Y.: Evliliğin hayat arkadaşlığı olduğunu düşünüyorum. Daha ileriki yaşlarda, işleri azalttığımda el ele dünyayı dolaşalım. Aynı evin içinde yaşamaya da hiç gerek yok!

Ö.D.: Hayata küçük yaşta başlamış biriyim. Yaşıtlarıma göre duble deneyimim var. Deneyimlemediğim ne var diye baktığımda, bir çocuk, bir de evlilik aklıma geliyor. Gerçekten çocuğum olsun istiyorum. 

‘Özcan, yönetmen olarak doğmuş’

Dostluğunuz uzun yıllara dayanıyor. Aranızdaki uyumu anlatır mısınız?

N.Y.: Özcan, her zaman çok efendi ve saygılı. Hiç ara vermemişiz gibi başladık. Ama tabii daha bir oturmuşuz, daha sahiplenmişiz. ‘Asmalı Konak’ zamanında çok da anlamamışız. Sonradan bir sürü şey oturmaya başladı. Filmimizin seti de çok güzel geçti. Güvendiğin bir partnerle oynamak, gözüne rahat rahat bakmak, arkandan iş çevirmeyeceğini bilmek, “Yıkılırsam toparlar” duygusu... Bunların hepsini Özcan’da yaşıyorum ve o açıdan setimiz de çok rahat geçti. 

Ö.D.: Benim için sürpriz oldu çünkü Nurgül, beni oyuncu olarak tanıyordu.

N.Y.: Çok doğru. Sahnede biliyorum ama yönetmenliğini bilmiyorum. Sonradan gördüm ki, adam yönetmen olarak doğmuş. Yönetirken hepsinden mutlu.

Gerçekten öyle mi?

Ö.D.:
Yönetmenlik bende popüler olduktan sonra nükseden bir şey değil. Sinemaya olan ilgim, müzikten hep çok fazlaydı. Sadece denge böyle oldu.

‘Kösem Sultan’ı oynamak çok zevkli’

Filmde nasıl karakterlerde izleyeceğiz sizi?


N.Y.: Yasemin, matematik öğretmeni. Kendini her şeye kapatmış. Hayatında sürprizlere hiç yer yok. 

Ö.D.: Cemal de tam tersi... Her şeyi deneyimleyen, heyecanlı, Ferrari’si ve genç sevgilileri olan, büyümek gibi hayalleri olan biri. Bu sistemin içinde bir sürü şeyi heba etmiş ama bunun farkında değil. Bir oğlu var ama onu kabullenmekte zorlanan bir adam.

Ekranda da yeni projelerle izleyici karşısına çıkacaksınız...

N.Y.: Kösem Sultan, inanılmaz bir karakter ve oynaması çok zevkli.

Ö.D.: Ben senaryoyu bekliyorum. Format olarak ‘Asmalı Konak’tan çok uzak olmayacak ama hikaye akışı farklı.
Konular Röportaj