Sacit Aslan yazdı: "Emriniz Olur Sultanım"
"...Herşeyimizi tamamladık, şimdi Sultanlarla uğraşıyoruz..."
Son günlerde medyamızı öyle meşgul ettiniz ki hele son
'Parlementer sistem canımıza yetti'
beyanınızı duymazdan gelmek olmaz.
Zaten siz duyun beni diye her gün bağırır gibisiniz.
Emriniz olur 'sultanım', sizi mi
kıracağım.
Geçtiğimiz günlerde, internet üzerinden Osmanlı İmparatorluğu'nu
anımsatan güncel ürünler alışveriş sitenizin kendini Cuma
namazı saatinde erişime kapatmasını görünce teşvik oldum
hemen namaza gittim, Allah sizden razı olsun, sitenizde alışveriş
kuyruğundakilerinde böyle yaptığını düşünerek İslama
davette büyük katkınız olduğunu düşünüyorum.
Daha sonra, 'Sultanımız dükkan açmış, aynı topraklarını
kaybeden Kızılderililerin Turistik hediyelik eşya satan dükkanları
gibi, bari birşeyler alayım dedim.'
Kendime Ertuğrul Gazi takımı beğendim eşim Yasemin'e büyük sürpriz
olacak beni Ertuğrul Gazi kıyafetinde gördüğünde, yüreğine
iner mi diye de düşünmüyor değilim acaba elindeki kılıç da
285 'akçe' fiyata dahil mi birde ben
'akçe'yi nereden bulacağım?
Bir bankaya sordum görevli bana 'Kardeşim biz Türk
parası dolar karşısında ne hale geldi onu düşünüyoruz ne akçesi be,
siktir git başımdan' dedi.
Birde sitenizdeki yaz için keten yazlık cüppenin siklamen veya
yavru ağzı rengi var mı?
'Velet' yani çocuklar için Çanakkale asker köstümü
de fiata dahil mi diye mahalleden soran çocuklar var, aslında o çok
hüzünlü bir kıyafet maskeli balo için değilse cepheye sürülen
çocukları hatırlatıyor Sultan kalbiniz nasıl el verdi anlamadım.
Dedeleriniz cepheye sürdüler, siz kıyafetlerini oyun diye
satıyorsunuz ne taş kalplisiniz.
Zatıaliniz koşullar elvermediği, Cumhuriyet terbiyesi almadığınız
için herhalde 'velet' kelimesi
kullanmışsınız sitenizde 'çocuk' yerine
'velet' artık oğul anlamında kullanılmıyor anlamı
yararsız erkek çocuğu olup paylamak için kullanılıyor arz ederim
efendim sitede 'velet' faslı açmışsınız. Padişah
dedelerini sizlere 'velet' diye hitap ediyorlarsa
eski terbiyede başka tabii, nikah pek önem vermedikleride bilinir,
14 taneye nikah yetişmez!
Kız çocuklar için tavsiye ettiğiniz Nurbanu ve Hürrem
takımları ise bizim uyduruk dizileri
geçti her ikiside o yaşlarda o kıyafetleri giymiş
olamazlar payitahttan binlerce kilometre uzakta evlerinde esir
pazarına kaçırılmak için büyümeyi bekliyorlardı o
yaşlarda.
Miras talebiniz 'Su ada' ile mi sınırlı, malum
Osmanlı Mülkü tamamiyle dedinizindi, tapu ne ki?
Daha petrol imtiyazları filan var ve kaybettiği topraklar, aslında
Sultan Hanım siz Cumhuriyetten talep ederken
bizimde dedenizin kaybettiği toprakları siz mirasçıları olarak
iddianız bu, sizden talep hakkımız doğuyor. Bir zahmet geri alın
içinde yaşayanlarla birlikte masaya oturalım!
Dedenizin kaybettiklerini geri verin, içinde yaşayanların
yaşadıkları acılarla sonra buyrun 'Su ada'
sizin.
Eğer biz Cumhuriyet çocuklarıyla alacak verecek
hesabı yapılacaksa hodri meydan.
Fakat malum borçları da çoktu dedenizin imparatorluğunun biz
cumhuriyet olarak ödeye ödeye ancak 50’li yıllarda bitirdik,
götümüzde neredeyse don kalmadı, süpürge sapı
yedik.
Akrabalığınızı ise tam çözemedik malum Abdülhamid Han'ın
bilinen 14 eşi var, siz oğullarından birinin kolundan
teşrif etmişsiniz açarsanız memnun oluruz,
'Sultanımızın' büyükanneleri
çoklar çünkü... Tanıyalım.
Cumhuriyetimiz Abdülhamid Hanı'nın geride bıraktığı eşlerini aç
açık koymadı, hepsine sahip çıktı siz giden koldansınız anlaşılan
geride bıraktığı değil.
Düğününüzü Sultan Abdülhamid'in mangalla ısınmaya çalıştığı yerde
yapmanıza şaştım, Dedeniz donarken kardeşi Sultan Reşat o
sırada gayet güzel ısınıp çocuklarıyla oynuyormuş!
Sizin canınız Cumhuriyete, meclise tak ediyor ama dedenizi donduran
kardeşine etmiyor anlaşılan.
Sultan Reşad'ın tahta çıktığında şerefine atılan toplardan korktuğu
ve gözleri mavi olduğu için Abdülhamid Han'ın kardeşiyle gözgöze
gelmekten çekindiği de yazılıdır. Sevmezmiş kardeşini haklı da
çıktı, abisi donarken gıkı çıkmayan kardeşi kim sever.
Başka bir merak konusu da ATV ve A Haber'de görevi olan
Bekir Hazar'ın Muhteşem Yüzyıl adlı diziyi beğenmeyip
'Atalarıma laf söyletmem' diye bas bas
bağırması neredeyse sinir krizleri geçirmesi,
Bekir Hazar akrabanız mı oluyor Sultan Hazretleri, yoksa
atıyor mu, mirastan o da pay isteyecek mi?
Biz kullarınız arasında Bakırköy'de ikamet ettiğinize
dair bir şayia var doğru mu?
Kullandığınız ünvana gelince, bu arada eşiniz Sultanzade
koca mı oluyor o da net değil, ama asıl konu Cumhuriyet o
canınıza tak ettiren meclis Soyadı Kanunu çıkarttı.
Soyadı Kanunu, her Türk vatandaşına bir soyadı taşıma
yükümlülüğü getiren 2525 sayılı kanundur.
İsviçre'den alınarak düzenlenen kanun 21 Haziran
1934 tarihinde kabul edilmiş, 2 Temmuz
1934 günü Resmi Gazete'de yayımlanmış ve 2 Ocak
1935'te yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun kabulünden sonra
soyadı, Türkiye’de kişilerin kimliğinin ayrılmaz bir parçası
olmuştur. Soyadı Kanunu'nun kabulü, toplumsal alanda yapılan
Atatürk Devrimleri'nden birisidir.
Kanuna göre söylerken ve yazarken ön ad önde, soyad sonda
kullanılmalıdır. Edebe aykırı ve gülünç soyadlarının, aşiret,
yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren
isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmez.
Yasanın amacı, o güne kadar kişilerin öz adlarının yanında bir
soyadı yerine dini, sosyal ve ailevi unvanlar taşımalarının yol
açtığı ayrımı ortadan kaldırmak ve nüfus işlemleri, askere alma,
okul kaydı, tapu işlemleri gibi alanlarda yaşanan karışıklıkları
gidermekti. Bu yasayı takiben 26 Kasım’da çıkarılan 2590 sayılı
kanunla "ağa", "hacı", "hafız", "hoca", "efendi",
"bey", "beyefendi", "hanım", "hanımefendi", "paşa",
"hazret" gibi unvan ve lakapların kullanılması
yasaklandı.
Aslında Türkler yabancı devlet nişanlarıda taşıyamazlar, tabii bu
kanunlar torbalarda değişmediyse, hukukçu değilim umarım tartışılır
çünkü luzum hasıl oldu Nilhan Hanım sayesinde.
Herşeyimizi tamamladık, şimdi Sultanlarla uğraşıyoruz...
Sacit ASLAN