'Suriye geri dönülmez bir noktaya geldi'

Cumhurbaşkanı Gül, Suriye'nin, bölgedeki gelişmeleri doğru okuyamadığını ve dönülmez bir noktaya geldiğini söyledi.

'Suriye geri dönülmez bir noktaya geldi'

İngiltere'de düşünce kuruluşu Wilton Park'ta konuşan Cumhurbaşkanı Gül, Suriye'nin, bölgedeki gelişmeleri doğru okuyamadığını ve dönülmez bir noktaya geldiğini söyledi. Gül, ayrıca İsrail'in, müttefikleri için yük haline geldiğini fakat kimsenin bunu açıkça söylemediğini savundu.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere ziyaretinin 3. gününde dış politik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İngiltere Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki düşünce kuruluşu Wilton Park'a konuk olan Gül, "Ortadoğu'daki tarihi değişim ve bunun küresel siyasete etkisi" başlıklı bir konuşma yaptı. Suriye'nin bölgedeki gelişmeleri doğru okuyamadığını, Türkiye'nin girişimlerine rağmen halkına zulmettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı, "Şiddet şiddeti doğurur. Suriye, geri dönülmez bir noktaya gelmiştir." dedi.

Son 10 yılda Suriye ile kurdukları angajmanı dış baskılara rağmen terk etmediklerini vurgulayan Gül, "Fakat şimdi Suriye halkından gelen baskıyı görmezden gelmemiz mümkün değil." diye konuştu. Mezhepsel fay hatlarının üzerinde yer alan Suriye'nin kaderinin tüm bölge için de önemli olduğunu kaydeden Gül, "Demokratik mücadeleyi; mezhepsel, dinî ve etnik çizgilere göre tarif etmek, tüm bölgeyi kargaşa ve kan gölüne sürükler." uyarısında bulundu.

Bedeli ne olursa olsun bölgedeki tüm ülkelerin siyasi ve toprak bütünlüğünün savunulması gerektiğini ifade eden Gül, şunları söyledi: "Bir diktatörlüğü desteklemek insanın tabiatına aykırıdır. Fakat alternatifi kaos olacak ise otoriter bir rejimde yaşamaktan da tereddüt etmezler. Bu yüzden Suriye'deki muhalefet tüm mezhepsel, etnik ve dinî azınlıkları kucaklamalı, Baas rejiminin çökmesinin ardından yeni yönetimin intikamcı ve ayrımcı uygulamalardan uzak duracağı garantisini vermeli. Suriye halkı buna gerçekten kani olduğunda iş bitmiş olacaktır." Mezhepsel fay hatlarının üzerinde yer alan Suriye'nin kaderinin tüm bölge için de önemli olduğunu kaydeden Gül, "Demokratik mücadeleyi; mezhepsel, dinî ve etnik çizgilere göre tarif etmek, tüm bölgeyi kargaşa ve kan gölüne sürükler." uyarısında bulundu.

"İsrail, müttefiklerine yük oluyor"

"İsrail'in esenliği Araplarla onurlu bir barışa bağlıdır. Kendi gündemlerini dayatarak bu barışı sağlayamazlar." diyen Gül, "İsrail bugünkü politikalarıyla müttefiklerine çok büyük yük oluyor." diye konuştu. Herkesin vicdanında olanı söylemediğini savunan Gül, "İsrail'e yönelik herkeste açığa çıkmamış bir öfke var. Mikrofonlar açık kaldığında herkes bunu duyuyor. Herkesin İsrail'e yönelik düşüncelerini açıkça söylemesi gerekiyor, kazayla değil." diye konuştu. İsrail'in barış sürecinde samimi davranmadığının ve bunun göstergesi olarak işgal altındaki topraklarda yeni yerleşim yerleri inşa ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Gül, İsrail'in artık halk yığınlarını kendine daha fazla düşman etmeden iki devletli çözüm için çaba göstermesi gerektiğini vurguladı.

"Arap Baharı"na da değinen Cumhurbaşkanı, Ortadoğu'daki olaylar patlak vermeden önce de bölgedeki rejimin sürdürülemez olması dolayısıyla değişim ihtiyacının farkında olduklarını belirtti. Gül, buna 2003 yılında Tahran'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında da dikkat çektiğini vurguladı. İslam dünyasına reform çağrıları yaparken Türkiye'de bunu gerçekleştirdiklerini vurgulayan Gül, "Bu yüzden çağrımız itibar gördü ve bölge halkları tarafından 'içeriden bir ses' olarak kabul edildi." dedi.

Bölgedeki yönetici elitlerin isteksizliği ya da basiretsizliğine uluslararası toplumun 'fundamentalist rejimler gelebilir' korkusuyla statükoyu desteklemesinin eklendiğini belirten Gül, "Sonuç olarak da dost ama antidemokratik rejimlerin iktidarda olmasını yeğlediler. Bu durum da siyasi elitler tarafından iktidarlarını devam ettirmek için suiistimal edildi." diye devam etti.

İran'ın nükleer programı ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Gül, Türkiye ve İran'ın birbirinin iç işlerine karışmayan ve sınırları sabit iki komşu ülke olduğunu dile getirdi. Abdullah Gül, "İran'la her zaman diplomatik yollarla çözüm arayışına girdik ve başka bir yol düşünmüyoruz. İran'ın şeffaf, Batı'nın da samimi olmasının sorunun çözümüne katkı sağlayacağını düşünüyoruz." dedi.

Kıbrıs'taki yarım devletin başkanlığı AB'nin zayıflığını gösteriyor

Güney Kıbrıs'ın 2012'de AB Dönem başkanlığını üstlenecek olmasına eleştirilerini sürdüren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kıbrıs'taki yarım devletin başkanlığı, AB tarafının zayıflığını gösteriyor. Bu şartlar altında AB'nin Kıbrıs'ın bütünlüğünü tamamen imkansız hale getirecek sürecin başlamasına sebep olacağından endişeliyim. Böyle bir sürecin sonuçlarına er ya da geç herkes katlanır.'' dedi. İngiltere Parlamentosu'nun bir grup milletvekiline hitap eden Gül, "AB, ortaya çıkabilecek böyle bir durumu ancak siyasi irade göstererek önleyebilir. İngiliz dostlarımız AB tarafında bu niyetin sergilenmesi için kritik rol oynayabilir." diye konuştu.

Gül, bir İngiliz parlamenterin Türkiye-AB ilişkilerine dair sorusu üzerine, Türkiye'nin en hızlı büyüyen Avrupa ülkesi olmasına rağmen son iki yılda tek bir müzakere faslının dahi açılmadığına işaret etti. Türkiye'nin Avrupa için en güvenli enerji tedarikçisi olacağının altını çizen Gül, enerji faslının açılmadığını da dile getirdi. Türkiye'nin AB serüveninin kararlılıkla devam ettiğini vurgulayan Gül, süreç sonunda üyeliğe Avrupa ülkelerinin olduğu kadar Türk halkının da karar vereceğini söyledi.

GÜL PRENS CHARLES İLE GÖRÜŞTÜ

Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, dün İngiltere kraliyet tahtının birinci sıradaki vârisi Galler Prensi Charles ile eşi Cornwall Düşesi Camilla ile de bir araya geldi. Prens Charles ve eşi, resmi konutları Clarence House'un kapısında Gül çiftini karşıladı. Prens Charles, himayesindeki ''Geleneksel Sanat Okulu'' öğrencilerini Cumhurbaşkanı Gül ve eşine takdim etti. Üç semavi dinle ilgili çalışmalar yapan öğrenciler, konutun salonunda çini, ebru gibi Türk geleneksel sanatlarını ortaya koydukları eserleri sergiledi.