Tartışılan maddede değişiklik sinyali!
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, yayımlanan KHK'da bulunan ve “sivillere yargı muafiyeti” getiren düzenlemeye ilişkin açıklamalarda bulundu...
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, 696 sayılı KHK'da
yer alan ve “sivillere yargı muafiyeti”
getiren düzenlemeye ilişkin Gazete Habertürk yazarı
Muharrem Sarıkaya'ya açıklamalarda bulundu. Uçum,
“Siyasi polemiklerin önüne geçmek için esası değiştirmeyen
ama lafzı somut tarihle belirgin hale getiren bir küçük değişiklik
yapılabilir.” şeklinde konuştu.
O açıklamalar Muharrem Sarıkaya'nın bugünkü köşe yazısında
yer aldı:
‘TAPTIĞIMIZ METİN
DEĞİL’
ÖRNEĞİ akademisyen hukukçu arkadaşım verdi.
Trabzon’da, geçen ocak ayında hamile eşiyle birlikte FETÖ’den
gözaltına alınıp işkence gören ve bunun izlerini taşıyan kişinin
şikâyetinin kabul edilmediğini anımsattı.
Başsavcılığın “işkenceye karşı soruşturma açamama
gerekçesini, 667 sayılı KHK ile kamu görevlilerine getirilen
korumaya” bağladığını belirtti.
“Oysa işkence 15 Temmuz’dan sonra gerçekleşmiş, terör
örgütüyle bağlantısı olmadığı da anlaşılmış”
dedi.
Örneği vermesinin nedeni, KHK ile getirilen “sivillere
yargı muafiyeti” üzerindeki benzer tartışmalar.
Şunu baştan belirteyim, AK Parti’nin hukukçu milletvekillerinin
ağırlıklı bölümü de KHK’nın 121’inci maddesinin yazım diline
tepkili.
Aslında bu tepki AK Parti’de vardı.
Teknokratların hazırlayıp getirdiği metinlerin dilleri
komisyonlarda eleştiriliyor, önceden kanun diline çevriliyordu.
KHK’lar doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na yollanınca, hukukçu
milletvekillerinin metin dilini değiştirme olanağı da ortadan
kalktı.
Yeni metin üzerindeki tartışmanın ağırlıklı noktasının yazım dili
olduğunu AK Parti’nin önde gelenleri de kabul ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum dünkü sohbetimizde
metnin iyi anlaşılmadığı için tartışıldığını belirtti.
“Bunu yangını engellemek için bir evin kapısını kırıp içeri
girmek gibi değerlendirmek lazım” dedi ve ekledi:
“Darbeyi halk bastırdı. Bu düzenlemenin amacı da sivil
eylemlerde zarar gören kamu mallarına ilişkin soruşturma açılmasın,
tazminat davası açılmasın diye... Devletin kurumları bunu yapmak
zorunda; ama eğer bir dava açılmışsa da düşmesi için
getirildi.”
KÜÇÜK DEĞİŞİKLİK
KHK’nın 15-16 Temmuz ile sınırlı olduğunun, metnin bütünü
okunduğunda anlaşıldığını vurgulayıp devam etti:
“Burada başlangıç darbe kalkışması (15 Temmuz), bitiş
darbenin bastırılmasıdır (16 Temmuz’dur). Metindeki devam terimi de
bu başlangıç ile bitiş arasındaki olaylar zincirini ifade ediyor.
Bana kalırsa metin açık ve değişmesine ihtiyaç yoktur. Ancak yersiz
tartışmaları önlemek, yalan ve çarpıtmaya dayalı siyasi
polemiklerin önüne geçmek için esası değiştirmeyen ama lafzı somut
tarihle belirgin hale getiren bir küçük değişiklik
yapılabilir.”
1931’DE DE YAPILMIŞ
Mahir Ünal da görüşmemizde Dersim olayları sırasında 1931’de de
askere yardım eden siviller için benzer bir düzenlemenin
yapıldığını anımsattı.
“Getirdiğimiz de 1931 metninin aşağı yukarı aynı”
dedi.
Yakın geçmişte Meclis’te konunun tartışıldığını, ancak hiç kimsenin
bu denli eleştiride bulunmadığını da belirtti, şunları söyledi:
“Burada cezalandırmayı kaldıran bir durum yok; sadece 15-16
Temmuz’la ilgili bir muafiyet var o kadar...”
Buna karşın AK Parti yönetimi de Uçum’un yaklaşımına benzer tutum
içinde, “muafiyet sınırlamasını” daha sarih, yani
belirgin hale getirme eğiliminde.
Nitekim partinin en etkin isimlerinden birinin şu cümlesi de bunu
göstermeye yeter:
“Taptığımız bir metin değil. Eğer bir sıkıntı yaratan
durumu varsa ki öyle gözüküyor, bugüne kadar 1200 kanun
değiştirdik, bunu da yeni bir KHK ile değiştiririz; sorun
değil...”
Belki de bu söz KHK tartışmasının geldiği, birçok kişinin de
üzerinde mutabık kalabileceği bir çözüm...
(Muharrem Sarıkaya / Habertürk)