Tatsyana Tsvikeviç: "Ezan sesinden çok etkilendim"

18 yıl önce Polonya’dan Türkiye’ye gelen ünlü manken Tatsyana, ezan sesinin kendisine huzur vermesiyle başlayan serüveninin kendisini nasıl İslam dinini seçerek Müslümanlığa yönlendirdiğinden, aşk hayatında yaptığı hatalara kadar her şeyi açık ve net anlattı.

Tatsyana Tsvikeviç: "Ezan sesinden çok etkilendim"
Millet'ten Başak Çokan'ın röportajı...

- Türkiye’ye geliş hikâyen nedir?


Polonya güzeli seçildiğim yarışmada jürideki bir Türk menajer beni iş için 1998’de Türkiye’ye davet etti. İlk işimi İzmit Fuarı’na katılarak yaptım. Sonra işler gelmeye başladı. Derken oyunculuk teklifleri geldi. Ancak Türkçem çok iyi olmadığı için cesaret edemedim ve Türkçemi geliştirdim. “Rus Gelin”  filmi ile oyunculuğa adım attım.

-Yaklaşık 16 yıldır İstanbul’dasın. Artık burayı kendi ülken gibi görüyor musun?

Evet, Türkiye’yi memleketim gibi görüyorum. Doğduğum büyüdüğüm Polonya’ya yabancı gibi oldum. Arkadaşlarım, “Artık Tatiana bize yabancı geliyor” diyor. Türkiye’nin suyundan mı huyundan mı bilmiyorum ama iyice Türkleştim.

İlk geldiğimde elbette çok yabancılık çektim. Dil bilmiyorum. Kendimi ifade edemiyorum. Onun dışında kolay adapte oldum. Türkler konuşurken vücut dilini çok fazla kullanıyor. Polonyalılar ise daha sakin. Ben de bu özelliği aldım. Artık ben de hararetli konuşuyorum.

-Podyumda yer aldığın ilk yıllar iş konusunda sıkıntı yaşadın mı?

1999’da mankenliğin en güzel zamanlarıydı. Ancak tabi ki ister istemez belli bir gruplaşma vardı. Sürekli işleri birbirlerine paslıyorlardı. Yeni birisi gelince hemen kabul etmiyorlar. Zamanla beni tanıyınca karakterimi görünce disiplinimi kabullendiler. Fakat ben fazla mankenlik yapmadım. Mankenlik benim için ikinci plandaydı. Çünkü ben sanat mezunuyum bu yüzden hayalim iyi bir oyuncu olmaktı.

Bu nedenle yüzden Türkçemi düzeltir düzeltmez kendimi setlerde buldum. Çalıştığım süre içerisinde asla ne set çalışanları ne de oyuncularla bir sorun yaşamadım. Çünkü çok disiplinli ve saygılıydım. İşime müthiş bir düşkünlüğüm vardı. O dönemler yabancı uyruklu fazla oyuncu seçeneği olmadığı için ben çok fazla iş alıyordum.

-Bundan sonrası için ne düşünüyorsun. Mesela hiç örtünmeyi planladın mı?

Öncelikle umreye gitmek istiyorum. Ancak kapanmak gibi bir şeyim yok. İster kapanırsın ister kapanmazsın. Bu kadarını planlamadım.

-Âşık olunca nasıl bir Tatiana çıkıyor ortaya?

Aşk sokakta yürürken yüzümde tebessüme, midemde tuhaf hislere sebep oluyor. Acı ve özlem bir arada. Ama âşık Tatiana maalesef çok fazla fedakâr oluyor. Karşımdaki insanı mutlu etmek için elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Neredeyse hayatımın diğer kısmını geri plana atıyorum. İşte bu en büyük hatam.

Maalesef bunu tecrübe kazanarak öğrendim ve en azından farkına vardım. Ve artık karşımdaki insana ilk günden büyük bir sevgi göstermeyeceğim onun hatalarını görmemezlikten gelmeyeceğim. Ve bana ne kadar sevgi saygı gösteriyorsa ben de ona aynı ölçüde karşılık vereceğim.

-Bu konularda canın çok acıdığı için mi şikâyetçisin kendinden?

Bugüne kadar hep uzun vadeli ilişkiler yaşadım. İlk başta biraz da bazı şeyleri kontrolsüz yaşıyorum. Karşımdaki insanın karakterindeki pürüzleri göremiyorum. Zaten ilk başlarda yabancı uyruklusun diye erkekler seni rahat buluyor. Ancak tanıdıkça ne kadar dik kafalı olduğumu görüyor.

Eskiden daha çok yaşardım ama şükürler olsun bu önyargı kalmadı. İş konusunda değil fakat Türk erkeklerinden aşk hayatımda çok çektim. İlişki konusunda yüreğim acıdığı için artık karşımdaki bana bir şey hissettirsin, benim için mücadele etsin istiyorum. Çünkü ilişkilerde her şeyi hep ben yapıyorum. Âşık olduğum adamı alıp yukarı çıkarıyorum ama zararlı ben oluyorum. Onlara bu adar sahiplenmek fazla geliyor.

Artık aşk konusunda geri kalmak istiyorum. Şu anda yüreğim yandığı için aşka güvenim, inancım kalmadı. Büyük bir aşkı yaşamaya başlayınca sonunun evlilik olacağını sanıyordum. Ancak ilk başta her şey güzel giderken bir anda değişiyor, hüsranla bitiyor. Neden böyle olduğunu anlamıyordum. Artık biliyorum. Hayatıma giren insanı artık ona göre seçeceğim.

-Geleceğe dair hayallerin neler? Ömrünün sonuna kadar Türkiye’de mi kalacaksın?

Burası benim artık ikinci vatanım. Mesela hiçbir zaman kişisel olarak ödül almadım. Oynadığım filmler aldı ama ben almadım. En iyi kadın oyuncu ödülünü almak isterdim. Neticede yabancı uyruklu da olsam Türküm.

Daha fazla caba sarf edip uygulamak ve o ödüllerden birini almak istiyorum. Türkiye’de yaşamaya elbette devam edeceğim. Artık başka bir yerde yaşamak istemiyorum. Nereye gidersem gideyim bu ülkeyi özlüyorum. Yaşlanınca daha sakin bir yere gitmek istiyorum. Deniz ve yeşilliği olan bir yer istiyorum. Kaş, Fethiye, Antalya ya da Bodrum istiyorum. Ancak aile kurarsam sonuçta eşimle karar vereceğiz.

- İslam’ı seçip Müslüman olman nasıl oldu?

1999’da, Türk vatandaşı oldum. 5 yıl önce de Müslüman oldum. İsterseniz adınızı değiştirin isterseniz kalsın dediler. Ben de “Sedef” ismini aldım ama kimlikte Tatiana kaldı. Şeytanın bacağını kırıp evlenirsem o zaman kimliğimi değiştiririm. Adımı Sedef soyadımı da eşimin soyadı olarak yazdırırım.

-Seni İslamiyet’e yönlendiren neydi?

Memleketimde fazla dine düşkün birisi değildim. Allah’a inanıyordum ama kilise çok giden biri değildim. Dua ederdim ama kendi kendime. Bir din seçmem gerekiyordu. Ya Katolik olacaktım ya da Müslüman.

İstanbul’daki yaşam tarzı, insanların Müslümanlığa yönelik düşkünlüğü ben de merak uyandırdı. İlk türbelere, camilere gidiyordum. Derken ezan sesi beni çok etkiledi. Sonra bir iki sene araştırdım. Ve bir şey fark ettim ki ne zaman camiye gitsem içime huzur doluyordu. Sakinleştiriyordu ve mutlu oluyordum. Artık kendim için, huzur için neler yapabilirim diye araştırarak Müslüman olmaya karar verdim.

-Peki, bu seçimini ailenle paylaşınca tepkileri ne oldu?

Müslüman olmadan önce annemi arayıp, “Böyle bir karar verdim. Ne düşünüyorsun?” diye sordum. O da “Ne yaparsan senin arkandayız. Sen kendini nasıl huzurlu hissediyorsan yap” dedi. Yani ailem destekledi. Üstelik benim kararımdan sonra araştırıp İslam’dan etkilenip Müslüman olan birkaç arkadaşım da oldu.

-Türkiye’de seni umutsuzluğa iten veya bırakıp gitmeyi düşündüren olaylarla karşılaştın mı?

Çok çabuk pes eden bir insan değilim. Çok hırslı değilim ama bir şeyler yapıyorsam sonuna kadar yaparım. Yani tam bir Aslan burcuyum. Pes etmedim. Pes etmek yerine daha çok çalıştım. Ancak bazen olmak istediğim yerde değilim diye üzüldüm. Bugüne kadar sevdiğim projelerde oldum ve hiçbirisinden pişman olmadım.

Sadece gönül işlerinde başarılı olamadım. Gerçi karşı tarafın da pek başarılı olduğu söylenemez. Duygusal anlamda takıldım. Bu sebeple gitmek istediğimi oldu.

-Nasıl bir erkek seni nikâh masasına gitmeye ikna edebilir?

Aman aman beklentim olmadı. En ufak şeylerden mutlu olduğum için ekstra bir şey yapması gerekmiyor. Ufak bir söz bile beni mutlu eder. O yüzden ben her zaman âşık olup evlenmek istiyorum. Tabi aynı zamanda da karşımdaki erkekle arkadaş olmak istiyorum. Çiçek böcek heyecanım gidiyor. Arkadaşlık ve sevgi, saygı kalıyor. Bana karşı erkeğin saygılı olması lazım. Konuştuğu şeyler canımı acıtmamalı. Anlaşamasak da bana hakaret demez, ezemez.

Ancak hayalimdeki erkeği tarif edemem karşıma çıkınca anlarım. Artık fazla bir şey yapmayacağım. Yoruldum, hırpalandım ve duygularım sömürüldü. Çabuk kalbimi açan birisiyim. Beni yaralamak da çok kolay. Kendini güçlü göstermeye çalışsam da içimi o insan gördüğünde hassasiyetimi anlayabiliyor.
Konular Röportaj