Tülin Şahin: "Ben tam bir ev kuşuyum"
Türkiye’nin en çok tanınan ve kazanan mankenlerinden biri... Bunun yanı sıra uluslararası bir şöhrete ve kariyere de sahip. Dünyanın dört bir yanında podyuma çıkıyor, moda dergilerinin kapaklarında ve moda sayfalarında boy gösteriyor...
Tülin Şahin, hem başarısının sırrını hem de günlük temposunu
InStyle’a anlattı.
Yakın zamanda Allure tarafından dünyanın en iyi 50 top
model’i arasında gösterildiniz. Listeye 16. sıradan girdiniz ilk ve
tek Türk olarak. Neler hissediyorsunuz?
- Mesleğim, kendim ve ülkem adına gurur verici diye düşünüyorum.
Yoğun çalışmalarınızın karşılığını böyle almak paha biçilemez.
Aralık ayında gerçekleştirilen Türkiye İnovasyon
Haftası’nda ilk defa bir manken konuşmacı yer aldı ve o da siz
oldunuz. Farklı bir alanda birikimlerinizi paylaşmak nasıl
tecrübeydi?
- TİM’e teşekkür etmek istiyorum beni orada görmek ve dinlemek
istedikleri için. Ben 1999’da İstanbul’a yerleştiğimden beri
kendimce bir “moda politikası” geliştirip onu çabalarımla,
mesleğimin yarattığı platform üzerinden yürütmeye çalışıyorum.
Modelliğin yanı sıra Star TV için “Tülin Şahin ile Moda”
programını da hazırlayıp sunuyorsunuz. İkisi bir arada nasıl
gidiyor?
- İkisi bir arada tahmin edersiniz ki çok yoğun gidiyor. Birbirini
besliyor aslında... Diyelim ki bir defileye çıkıyorum, kulisteki
diğer model arkadaşlarım da tüyolar veriyorlar seyircilere. Her
pazar izleyicilerimize ekranda bir moda dergisi hazırlıyoruz
diyebilirim. Seyircilerimiz de bu formatı çok sevdi en başından
beri. Moda, güzellik, spor, sağlıklı beslenme, seyahat, teknoloji,
otomotiv... Yani modanın dokunduğu her alan ekranda tüyoları ile
birlikte yer alıyor. Montaj, yayın oluşturma, içerik bulma, kurgu
gibi her bir aşamasıyla bizzat ilgileniyorum. Yani sadece kamera
önünde değilim. Bundan da çok memnunum çünkü o kadar çok şey
öğreniyorum ki. Televizyonun matematiği bambaşka, bunu da sağ olsun
ekibim sayesinde her gün deneyimliyorum.
İKON MODEL ÇIKMIYOR ÇÜNKÜ TÜM GÜZELLER
OYUNCU OLUYOR
Sizin kuşağınızdan sonra Türkiye’de ikon model çıkmaz oldu.
Sizce neden?
- Çok fazla neden sayabiliriz fakat en göze çarpan sebep
yarışmalardan çıkan veya yeni model olan arkadaşların oyunculuğu
seçmesi. Son dört yıldır Miss Turkey’de jürideydim, hem de ilk
elemelerden final gecesine kadar. Harika isimler seçtik fakat
oyunculuğa yöneldiler. Bir modelin “ikon model” olabilmesi için çok
uzun yıllar sadece ve sadece modelliğe gönül, emek vermesi ve
tutkuyla bağlı olması gerek. Bu sadece Türkiye için geçerli değil,
tüm dünyada böyle. Bugün Naomi Campbell’a bakıyoruz, 47 yaşında ve
hâlâ podyumlarda. Böyle birçok top model sayabiliriz. Bugünden
yarına hemen ikon bir top model olunmuyor.
Moda, sanat ve sokak stili birbirinden ayrılmayan bir üçlü
haline geldi. Sizin ilham kaynaklarınızı merak
ediyorum...
- Moda, sanat, film, müzik, sokak stili birbirinden hep beslenir
zaten. Yıllardır tasarımcıları, yönetmenleri, fotoğrafçıları,
stilistleri besler... Elbette biz modelleri de... Hepsi birbirine
ilham verir.
Günümüzde trendler iç içe girmiş durumda ve kırmızı
çizgiler ortadan kalktı. Ama moda kurbanı olmak da kolaylaştı.
Farklı stilleri tek bir kombinde yorumlamak isteyenler için nasıl
ipuçları verirsiniz?
- Moda kurbanı olmamak için kendinizi, yüzünüzü, vücudunuzu,
saçlarınızı, renginizi çok iyi tanımanız gerekiyor. Bu
farkındalıklar olmadan en son trendleri üzerinize geçiriyorsanız
moda kurbanı olmanız kaçınılmaz. Unutmayın moda geçicidir, stil
kalıcı. Kendi stilinizin olması daha önemli.
SOKAKTA DURDURUP “SAÇINIZA DOKUNABİLİR
MİYİM” DİYORLAR
Çekiminizin olmadığı ve sadece kendinize zaman ayırdığınız
bir gününüz nasıl geçiyor?
- Öyle bir günüm neredeyse yok gibi (gülüyor). Tam
bir ev kuşuyum, işim yoksa tüm gün evde vakit geçiriyorum.
Alamet-i farikanız olan saçlarınıza da birçok kadın gıpta
ediyor. Zaten kozmetik firmaları da bunun farkında. En son Syoss’un
marka temsilcisi oldunuz.
- Evet saçlarım ve ben (gülüyor). Sokakta
kadınlar beni durdurup, “Saçınıza dokunabilir
miyim” diye soruyorlar. Mesleğim gereği onca işlem
görüp de nasıl hâlâ bu kadar güçlü olduğuna şaşırıyorlar. İşin
sırrı hep çok iyi ürünler keşfetmemde. Mesleğim gereği evet günde
üç kere şekillendiriliyor. Çünkü rahatlıkla bir gün içinde iki
defileye çıkıp ardından kanala dönüp program için çekimler
yapabiliyorum. Bu durumda elbette çok ürün görüp denemiş
oluyorum.
Saç bakımınız için neler yaparsınız?
- Doğru şampuanı, bakımı ve şekillendirici ürünleri kullanırım.
Ürünleri doğru seçip doğru kullanmadığınız zaman saçlarınızdan
istediğiniz performansı alamazsınız.
ENERJİM DÜŞTÜĞÜNDE ÇİKOLATAYA YÖNELİYORUM,
ÇOK İYİ GELİYOR
İletişime çok açık bir karakteriniz var. Size bugüne kadar
sorulmayan ve yanıtlamadığınız bir soru oldu mu?
- Hayır.
Aynı zamanda hep pozitif mesaj veren bir yaklaşımınız var.
Kendinizi mutsuz hissettiğinizde enerjinizi yükseltmek için neler
yaparsınız?
- Evet elimden geldiğince pozitif olmaya çalışıyorum. Bazı günler
elbette ki hiçbirimiz için kolay olmuyor bu... Ama bazen kendimizi
zorlamamız gerekiyor ki kendimizden en iyisini alalım, bu birçok
alan için geçerli. Çünkü negatif olmak en kolayı. Bir şey hakkında,
bir kişi hakkında anında negatif konuşmak, önyargılı olmak çok
kolay fakat onu pozitife çevirmek zor. Pozitif olmak sürekli
kahkaha atan ve hiçbir şeyi umursamayan biri olmak anlamına
gelmiyor. Birçok kişi böyle algılıyor çünkü. Bunların hepsi
bulaşıcı. Negatif kişilik de pozitif kişilik de bulaşıcı.
Etrafınızı sadece pozitif kişiler ile sararsanız daha mutlu
olursunuz. Ben enerjim düştüğünde genelde hemen müziğe, çikolataya,
tatlıya yöneliyorum, çok iyi geliyor. Ekibim veya benimle sürekli
çalışan kişiler çok iyi bilirler; enerjim düştüyse hemen çikolata
veya tatlı bir şeylerle gelirler, anında mutlu olurum
(gülüyor).
10 YAŞIMDAN BERİ UNICEF
DESTEKÇİSİYİM
Beş yıl sonra nasıl bir Tülin Şahin hayal
ediyorsunuz?
- Yarın sağlıklı uyanıp uyanmayacağımızı bile bilmezken, bu planlar
bana anlamsız geliyor.
UNICEF’in iyi niyet elçilerinden birisiniz, sosyal
kampanyalarında aktif olarak yer alıyorsunuz. Ayrıca Vodafone 38.
İstanbul Maratonu’nda Darüşşafaka adına koşarak 400 bin lira bağış
topladınız...
- Su konuda çok seçiciyim, çünkü artık sosyal sorumluluk adı
altında çok fazla proje yapılıyor. Ben yer aldığım sosyal
sorumluluk projesinin adım adım her detayında olmak istiyorum.
Özellikle herkesin temel hakları olan eğitim, sağlık konularında
mümkün olduğunca aktif kalmaya gayret ediyorum. Ayrıca kadınların,
kızların haklarının arandığı, korunduğu alanlarda varlık göstermeye
çalışıyorum. Darüşşafaka çok özel, çalışma şeklini çok beğendiğim
bir kurum. Maratonu Instagram hesabımdan, televizyon programımdan
ve gazetelerden duyurduğumuz andan itibaren sevenlerimizden destek
yağdı ve 400 bin lira toplandı.
Tabii ki bunu okuyanlar yıl boyu bağış yapabilirler, sadece
maratona özel bir durum değildi. UNICEF’e gelince... Küçüklüğümden
itibaren desteklediğim bir başka kurum. Çünkü onlar beni şöyle
etkilemişti: Danimarka’da yaşarken, sanırım 10-12 yaşlarımdaydım
okula bir gün UNICEF yetkilileri geldi ve bize kendilerini
anlattılar. “Biliyor musunuz sizin her gün 10 Kron’a
aldığınız şeker ile Afrika’da bir çocuğun sağlığı, eğitimi
karşılanabiliyor. Aylık sadece 10 Kron UNICEF’e bağış yaparak
Afrika’daki veya dünyanın başka bir ucunda ihtiyacı olan
yaşıtlarınıza yardımcı olabilirsiniz. Bugün şeker almayıp bunu
yapmak ister misiniz?” diye sorduklarında okul olarak
çok etkilenmiştik. İşte o gün bugündür UNICEF’e yardımda bulunurum.