Umutsuz Ev Kadını içini döktü!..

‘Umutsuz Ev Kadınları’nın Emel’i yani Özge Özder şimdi de ‘Müziksiz Evin Konukları’ adlı oyunda yaşının altında bir zekâya sahip, yarına dair umutlarını kaybetmemiş, sevgi dolu Bella karakterini canlandırıyor.

Umutsuz Ev Kadını içini döktü!..
En son iki yıl önce görüşmüştük, o günden bugüne neler değişti hayatında?
Bu sene 35 yaşıma girdim. Hani ‘yolun yarısı’ derler ya işte o yolun yarısında, olmak istediğim kişiye doğru somut adımlarla gidiyorum. Çok şükür yaşamak istediğim evi satın aldım, sokak hayvanları için ‘Bana Göz Kulak Ol’ adlı derneği kurdum. Bunlar benim için hayaldi ama başardım.

‘Eyvah! Yaş da geçiyor’ endişesi taşıyor musun?
“Allah’ım yaşlanıyorum! Çizgilerim de arttı” diye travma yaşamıyorum. Allah’tan hâlâ küçük gösteriyorum ve hâlâ kilo problemim yok. O yüzden “Ne yapacağım!” paniğine düşmüyorum.
Daha çok “35’ten sonrası hızlı geçecek artık somut adımlar at” diye kendime uyarıda bulunuyorum. “Çocuk doğurmak istiyorsan birkaç sene içinde bunu yapmalısın Özge, artık hayal ettiğin evi al, istediğin derneği kur ve ne gerekiyorsa yap bunun için” diyorum.

Evini aldın, derneğini kurdun. Peki, çocuk sahibi olma planın ne olacak?
İki üç sene içinde bir de çocuğum olursa hiç fena olmaz. Anne olmayı istiyorum. İnşallah, kısmet. Bir tek bu, planlayarak olmuyor. Allah tarafından bir hayal kırıklığı, fizyolojik bir engel olursa mutlaka bir çocuk hatta birkaç çocuk yetiştireceğim. Hayat arkadaşı olarak seçtiğin insandan çocuk doğurmak en ideali, ben de böyle hayal ediyorum, umarım olur. Bir bakmışsın çok sevmişim ve altı çocuk doğurmuşum. İkiz, üçüz…

İlk gençliğinden bu yaşına kadar kaybetmediğin bir duygun var mı?
Hayalperest oluşum, olmayacağını bilsem bile o hayalden vazgeçmeyişim hiç değişmedi. Dünyanın daha iyi bir yer olabileceğine dair hayalim de hiç değişmedi. Savaşlar olsa da bu duygum aynı kalacak. ‘Görmek istediğin değişimin bir parçası önce sen ol’ düşüncesine çok inanıyorum. Ben öyle yaşar ve o şekilde davranırsam artı biriz demektir.

Hayal ettiklerin, isteklerin hep gerçekleşir mi?
Genelde içimden geçirdiklerim olur. Büyüklerimiz “Temiz kalpli” derler ya. “Hayal ettim, hop diye önüme geldi” demek de yanlış. Hayal ettiğim neyse peşinden giderim. Durup dururken oyuncu olmadım ya da bu dernek bir anda kurulmadı. İğneyle kuyu kazmak gibi... Her gün aynı motivasyonla istediğin neyse ona doğru adım atmak...  Enerjinizi istekleriniz doğrultusunda kullandığınızda bazı şeyler yolda karşınıza çıkıyor.

BELLA İÇİN ÇOK AĞLADIM

Gelelim ‘Müziksiz Evin Konukları’na; Bella karakterine hazırlanma sürecinde ailene dair hangi duygularla karşılaştın?
Bella 35 yaşın çok çok altında bir zekaya sahip. O rolü çıkartmak için çocukluğumdaki doneleri tekrar kurcaladım. Ailemde böyle sorunlar yaşayan insanları hayal ettim. Bella gibi sosyal dünyaya tam katılamamış insanları gözlemledim. Bu süreçte üzülüp üzülüp çok ağladım. Akli dengesi bozuk değil, bir tanı konmamış. Çocukken rahatsızlık geçirmiş ve beş yaşına kadar konuşmamış. Üstelik çok baskıcı bir annesi var. Buna rağmen çok neşeli, çok pozitif biri. Hep yarının daha güzel bir gün olacağına inanan ve hakkı olan sevgiyi, mutluluğu koparmaya çalışan bir kız. “Bugün olmadıysa yarın olur” diyen biri. Bu beni çok duygulandırıyor.

Senin gibi hayallerinden vazgeçmiyor…
İçinde bulunduğumuz sistemi değiştirmeye cesaretimiz yok, korkuyoruz. Çünkü sahip olduğumuz statüler ve maddi gelirimiz var. Bella küçük bir sistemin dişlisi. Ama o küçücük sistemin içinde savaşmaya müsait olmayan ruh ve akıl yapısıyla o kadar güzel bir dokunuşla o sistemi değiştiriyor ki. Çok sevgisiz, katı bir sistemi sevgiye boğuyor. “Hiç ağlamadım ağlamaya vaktim yoktu. Çelik gibi olmazsınız bu hayatta yaşayamazsınız” diyen kabuk bağlamış bir annesi var. Bella da annesine “Hastalıklarımızla, uğursuzluklarımızla yaşıyoruz ama bunu bize Tanrı değil, sen yaptın. Katılığın bu hale getirdi bizi. Artık bu dünyada sevgiyi bulmak zorundayım. Benim içimde bir kadın var ve bu kadını  kabullenmek zorundayız” diyor.

“Daha fazla acı çekmemek için kendimi kapattım” diyen anne karakteri gibi sen de kapatır mısın kendini?
Çarpışan bir insan olmaktan hoşlanmıyorum. İnandığım bir şey için hatta kaybedeceğimi bilsem bile savaşmaktan kaçmam. İnandığım neyse sonuna kadar arkasında dururum. Sevdiğim insanlar beni hayal kırıklığına uğratırsa kavga da etmem, yok olurum.

ANNEM ROL MODELİMDİR

Senin annenle ilişkin nasıldı?

En iyi yol arkadaşlarımdan biridir ve çok iyi anlaşırız. Rol modelimdir. Ayaklarının üzerinde duran, tuttuğunu koparan bir kadındır. Annem çalıştığı için okul öncesini ve yaz tatillerini dedem ve anneannemle geçirmiştim. Karakterimin oturmasında, aile değerlerine bağlı biri olmamda onların yeri çok büyük.

Eviniz müzikli, neşeli, kahkahalı bir ev miydi?
Anneannem Ankara’nın çok iyi terzilerindendi. Rengârenk kumaşların durduğu bir odası vardı, ben de o kumaşların içinde oyunlar oynardım.  Benim de birtakım sorumluluklarım vardı. Mesela üç beş bardağı göstermelik de olsa bana da durulatırdı ancak öyle sokağa çıkabilirdim. Teyzelerimle mantılar, hamurdan bebekler yapardık. Karton bebeklere artık kumaşlardan elbiseler dikerdik. Evin içinde bir dolu çocuktuk. Meyve ağaçlarına tırmanıp bisikletin tepesinden inmediğim bir çocukluktu. Teyzelerle, kuzenlerle çok eğlenirdik. İçi dışı bir olan kadınlarla bir arada olmak hoştu. Kadınların arasında bulunmak küçük bir kız çocuğu için çok keyifli olurdu. Sokakta oynamak yerine onların yanına giderdim. Kuzenlerimle büyüdüğüm için de tek çocuk şımarıklığı, mızmızlığı da yaşamadım. Masal gibi bir çocukluk geçirdim.

Deden, anneannen nasıl insanlardı, sana en çok ne öğütlediler?
Dedem inançlı biriydi. Kuran okurdu. Hem Arapça, hem Türkçe dualar öğretirdi. Dedemi bu sene kaybettim, benim için dünyadaki en önemli figürlerden biri kayboldu. Çocukluğum ölmüş gibi geliyor. ‘Nurlu dede’ derlerdi. “Maddi ya da manevi zenginliğinden çok bahseden insandan kork” derdi. Anneannem çok şen şakrak, lafı gediğine koyan çok tatlı bir kadındır. Bana değil ama komşu kızlarına öğüt verirdi. “Anlat bakalım sevgilin nasıl biri?” diye sorardı. “Uzun boylu, yakışıklı” diye anlatılınca “Boy devede de var, aklı, ruhu nasıl onu anlat. Seni mutlu etsin. Bir insanda huzur buluyor musun işte önemli olan o” derdi.

EN SON RÜYAMDA ÖLÜYORUM SANDIM

En son gördüğün rüya…
Ölümünden sonra ilk kez dedemi gördüm. Bir varlık arkamdan çok sıkı kucaklayıp beni yükseltiyordu. Kalbimi sıkıştıracak derecede bir sarılmaydı. Benim için dua okuyordu ama öyle çok bağırıyordu ki her yer yankılanıyordu. “Allah’ım ne oluyor, ölüyor muyum?” derken arkamı döndüm ve dedemi gördüm. Sabaha karşı uyandım ve bir daha da uyuyamadım. Çok ağladım.

En son neye güldün?
Seninle bol bol gülüyoruz şimdi.

En son kime kızdın?
Çin’de ve Kore’de hayvanları canlı canlı kaynar suda pişirdiklerini öğrendim. Korktukları zaman adrenalin çok yüksek salgılandığı için daha lezzetli oluyormuş. En çok bunu yapanlara kızdım. Trafiğe çok kızdım.

En son ne keşfettin?
Dünyanın en pahalı benzinini durarak harcayan bir millet olduğumuzu keşfettim buraya gelirken. Akatlar’dan Etiler’e 45 dakikada geldim. 

SİBEL ATEŞ YENGİN / AKŞAM İNTERNET SİTESİ



Konular Röportaj