Ünlü oyuncu Renan Bilek Başbakan'a mektup yazdı!
Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin Süleyman’ı Renan Bilek Başbakan'a mektup yazdı...
Ekranların fenomen dizilerinden biri olan “Öyle Bir Geçer
Zaman Ki” dizisinde canlandırdığı
“Süleyman” karakteri ile tanınan Renan Bilek, sol
gazetesinde Başbakan Erdoğan’a bir mektup yazdı.
İçinde bulunduğumuz savaş tehlikesini eleştiren sanatçı Bilek,
mektubuna, Boris Vian’ın "Asker Kaçağı"
şarkısındaki şu sözleri alıntılayarak başladı: “Ben
yeryüzünde, yoksul insanları öldürmek için bulunmuyorum. Kızdırmak
için değil ama size söylemek zorundayım, Aldığım karar şudur ki,
askerden kaçacağım"
İşte o mektup:
"Sayın Bay Başkan,
Zamanınız olursa okumanız için bir mektup yazdım size.
Çarşamba akşamından önce savaşa gitmemi isteyen celp kağıdımı almış
bulunuyorum.
Sayın Bay Başkan,
Bunu yapmak istemiyorum.
Ben yeryüzünde, yoksul insanları öldürmek için bulunmuyorum.
Kızdırmak için değil ama size söylemek zorundayım, Aldığım karar
şudur ki, askerden kaçacağım."
Henüz 26 yaşındayken yazdığı "Günlerin Köpüğü",
"Mezarlarınıza Tüküreceğim" ve "Pekin’de
Sonbahar" romanlarıyla ünlenen Fransız müzisyen, senarist,
gazeteci, roman ve tiyatro oyunu yazan Boris Vian, 1954 Cezayir
Savaşı üzerine yazdığı Asker Kaçağı (Le Déserteur) şarkısında böyle
söyler.
İŞLERİ İYİ GİTMEYEN İKTİDARLARIN CAN SİMİDİ
Emperyalistler ve ondan medet uman, onun suyuna giden ya da ona
yedeklenerek hayaller kuranlar için ne kadar da klasik bir oyundur
bu savaş çığlıkları. Kapitalizmin, bunalım dönemlerinden tutun da,
işleri umduğu, beklediği gibi götüremeyen tüm iktidarların da can
simidi gibi sarıldığı eski, kokmuş, berbat bir taktik.
Kendi ülkesinin topraklarını aleni bir şekilde, komşu ülkedeki
iktidarı devirmeye çalışan bir gruba açan iktidar, hezeyanlar
içersinde savaş çığlıkları atmakta. Bütün bir coğrafyayı nasıl bir
maceranın içersine sürüklediğinin farkında olmaması mümkün değil.
Farkında değilse ne gaflettir? Farkındaysa nasıl bir aymazlık!
ÖSO MİLİTANLARI TOPRAKLARIMIZD A CİRİT
ATIYOR
Aleni bir şekilde Özgür Suriye Ordusu denen bir örgütün
militanları, topraklarımızda cirit atmakta, elini kolunu sallaya
sallaya dolaşmakta, başta Hataylılar olmak üzere, sınır boyunca
yaşayan tüm vatandaşlar rahatsız olmakta, bunu ifade etmekte ama
değişen hiçbir şey olmamakta.
Bu savaş çığlıklarını atanların olmayabilir ama o coğrafyada
yaşayanların, sınırın öte tarafında, akrabaları var. Yıllarca
gazetelere, ekranlara yansıyan, tel örgülü bayramlaşmaları nasıl
unutabiliriz? Bu ebrulî coğrafyayı, daha da fazla kardeş kanıyla
sulamak için bu çaba, bu istek, bu histeri neyin nesidir?
"Arap Baharı" adı altında pazarlanmaya çalışılan
ve kısa sürede maskesi düşen o kepazeliğe, o rezil, pis oyuna
inananlar, kananlar bile, böylesi bir savaşı istemezken, hezeyanlar
içersinde ülkeyi savaşa sokmaya bu kadar çaba göstermenin akılla
izanla ilgisi nedir?
ABD’DEN ÇOK ABD’CİLİK
Kralcıları bile utandırırcasına “ABD’den çok
ABD’cilik” sergileyen bu tavırlar, AKP hükümetinin
demokrasi havariliğine samimiyetle inananların bile gönlünde,
nihayet derin şüpheler yaratmayı başarmıştır.
Hiç kimse bu ülke vatandaşlarını, iki ucu pislik içersindeki bir
değneği tutmaya zorlayamaz. Çünkü gerçek olan şudur ki: Bu savaş
bizim savaşımız değildir!..
Boris Vian’ın Asker Kaçağı şarkısı şu sözlerle son bulur:
Yarın sabahtan, kapımı kapatacağım, ölü yılların gözü önünde,
yollara çıkacağım.
Hayatımı dileneceğim, Fransa yollarında, Brötayn’dan
Provens’e dek,
ve haykıracağım insanlara:
Reddedin itaat etmeyi, bunu yapmayı reddedin,
gitmeyin savaşa, reddedin yola çıkmayı.
Eğer kan vermek gerekiyorsa, buyrun kendinizinkini verin,
siz iyi bir havarisiniz Sayın Bay Başkan.
Eğer beni ele geçirmek istiyorsanız, jandarmalarınıza haber
verin,
orduya katılmayacağımı ve çekip vurabileceklerini."
Sayın Erdoğan,
Siz de Suriye’de kan dökmek istiyorsanız, Buyrun gidin ve kendi
kanınızı dökün. Bunu yapacak delikanlılıkta olduğunuzu Davos’ta
"Van minüt"le gösterdiniz. Siz iyi bir öndersiniz.
Buyrunuz önden gidiniz
Sayın Bay Erdoğan!”