Usta oyuncudan çarpıcı ifadeler!..

Büründüğü rollerde birçok kadına can veren Rozet Hubeş’e göre kadın, annelik içgüdüsü nedeniyle daha bilinçli.

Usta oyuncudan çarpıcı ifadeler!..
Birçok insan ‘Hayat devam ediyor’ dizisiyle tanıdı sizi. Biraz hayatınızı konuşalım istiyorum. Mesela çocukluğunuz nerede geçti?
Doğma büyüme İstanbulluyum. Kahkahası bol, kalabalık, aile ilişkileri kuvvetli bir çocukluk dönemi geçirdim. Allah herkese öyle güzel çocukluk dönemi nasip etsin. Eski İstanbul’u ucundan yakaladım gibi. Mesela annem anlatırdı (tam o esnada birkaç ay önce kaybettiği annesini hatırladığı için ağlıyor)… Anneannem şapkasız, büyükbabam da şemsiyesiz ya da bastonsuz dışarı çıkmazmış. ‘Beyoğlu’na çıkmak’ diye bir kavram varmış o zamanlar. Tabii o dönemine yetişemedim ama troleybüs denen o aracı yaşadım. Çok güzeldi, boynuzları vardı. Allah’ım dinozor gibi oldum değil mi şimdi? (Kahkahalar)

Hayır…
İşte bizim zamanımızda da troleybüslerimiz vardı. Ara ara çıkardı boynuzlar. Şoför inerdi ya da başka biri boynuzları tekrar takardı, itelerdik falan. En geç 20 dakikada okulumda olurdum. Her şey çok farklıydı. Şimdi kötü mü hayır! Ama dezavantajları da var. Şu an içinde bulunduğum dönemi de çok seviyorum.

ÇOCUKKEN OYUNLAR KURARDIM

Edebiyat Fakültesine giderken konservatuvar sınavlarına katılmışsınız. Edebiyat okurken nasıl karar verdiniz oyuncu olmaya?

Çocukken oyun sahnesi kurarmışım. “Sen şu ol, sen de şu” gibi şeyler yaparmışım. Lise yıllarımda da oyunlara katılırdım. Lisede fen bölümünde okudum. Hiç unutmuyorum çok sevdiğim bir matematik hocamız vardı. Yıllığıma “Rozet için basit bir denklem, üç perdelik drama dönüşebilir” diye yazmıştı. Açıkçası hep oyunlara merakım vardı. Dolayısıyla aileme söyledim, “Hayır” demediler. Sonra seçmelere katıldım. Belediye konservatuvarı mezunuyum. Çok büyük bir avantajı vardı. Neydi o avantajı? Üniversite okurken oraya da devam edebiliyordunuz. Allah yardım etti de ikisini bitirebildim. Çok da memnunum.

Oyuncu gözüyle baktığınızda kadının dünyasında neler var? Mesela ortak buluştuğumuz bir paydamız var mı?
Bence var. Kadın, kadın olmanın bilincinde olan bir varlık. Çok büyük bir laf değil mi? Bunun sebebi belki anne olma içgüdüsündendir, bilemiyorum. Ama erkek bu kadar kendinin bilincinde değil.

SİT-COM LEZZETİNDE BİR DİZİ

‘Bir Yusuf Masalı’yla ekrana dönüyorsunuz. Diğer dönem dizilerinden farkı ne olacak?

Daha önce birçok dönem dizisi yapıldı. Komedi tarzında da yapıldı ama yanlış hatırlamıyorsam sit-com tadında yapılan bir dönem dizisi olmadı. Bence diğer dönem dizilerinden farkı sit-com lezzetinde olması… İnşallah yolu açık olur.

Canlandıracağınız ‘Hamiyet’ nasıl biri?
(Gülüyor) Bilmiyorum ama değişik bir karakter diyeyim. Bir tarafı entrikacı, bir tarafı saf, kendini çok zeki zanneden bir kadın. Bazen kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor. İçinde birçok duyguyu barındıran biri Hamiyet... Çok yönlü bir rol olduğu için her oyuncunun keyif alacağı bir karakter bence.

Bir role hazırlanırken karakterin kişilik özelliklerini, çevresini, ailesini, yaşanmışlıklarını göz önünde bulundurarak hayat veriyorsunuz. Ama bu dizide aynı zamanda karakterle birlikte bilmediğiniz bir döneme de ayak uydurmak durumundasınız. Nasıl bir duygu bir anda geçmişe ışınlanmak?
Çok güzel bir şey dönem dizisinde oynamak. Hoşuna gidiyor insanın unutulmuş kıyafetler içinde, dili farklı, tavrı farklı bir atmosfer. Hakikaten lezzet katıyor. O yüzden burada da farklı şeyler yaşıyorum. Kostümlerin getirdiği bir tavır var, takılar falan… Kudret’ten sonra, onun hiçbir şeyi yoktu. Bir tane elbise (kahkahalar)… İster istemez başka bir tavır, başka bir eda getiriyor. İnsanın yürüyüşünü, bakışını bile değiştiriyor.

ANINDA KUDRET OLURUM

Sizi ‘Hayat Devam Ediyor’ dizisinde izledim. Oradaki kadınla şu an hiç alakanız yok. Seyirci biraz şaşıracak bu rolle sizi görünce.

İnşallah. Seyircisini şaşırtabilmeyi her oyuncu ister. Kudret, çok farklı bir roldü. Hatta bazı arkadaşlarım “Sen mi seslendiriyorsun?” bile dedi.

Şu an karşımda başını çevirirken bile vücuduna son derece hâkim bir kadın oturuyor.
Valla anında Kudret olurum (Kudret gibi konuşuyor). İnanılmaz çalıştım, çok sevdim. Çok dokundu bana. Önemli şeyler tartıştı çünkü. Mahsun Kırmızıgül, projeden bahsettiğinde vuruldum. O kadar hoşuma gitti ki. Göç vardı, kumalık vardı, küçük gelin konusu işleniyordu. Türkiye’mizde yok sayamayacağımız olgular barındırıyordu. Hala gazetelerin ikinci sayfasında- üçüncü sayfasında bunları okumuyor muyuz? Keşke olmasa, ama var böyle bir gerçek… ‘Hayat Devam Ediyor’dan sonra gelen teklifler arasında beni en çok ‘Bir Yusuf Masalı’ kendine çekti. Bu dizide durum komedisi var, bir dönem işleniyor. Gerçi bu dizide de kadın kıstırılmış durumda. Muhteşem Yüzyıl’da da kadınların durumunu görüyoruz o zamanlar da kadınların yaşamı böyle kısıtlanırmış.

İYİ Kİ OYNAMIŞIM FİLMDE

‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ filmi sizin için nasıl bir kırılma noktası? Birçok insan için o filmdeki başarınız hala konuşuluyor.

Aradan bakın kaç sene geçti, benim için “İyi ki oynamışım o filmde” dediğim bir film. Çok özel ve unutulmaz bir yeri var bende. Tunç Başaran, teksti verdi “Birkaç rol düşünüyoruz senin için, hangi rolü istersin?” dedi. Hiç unutmuyorum “Hangi rolü verirseniz verin, oynarım. Hepsi birbirinden güzel roller” demiştim. Hiçbir zaman unutamayacağım. Çok müteşekkirim, onur duyuyorum böyle bir filmde oynadığım için. O zamanlar çocuk olanlar, sizin yaşınızdakiler geliyorlar “Ben kaç kere seyrettim sizi biliyor musunuz?”diyorlar. O kadar mutlu oluyorum ki. Çünkü hala seyredildiğini gösteriyor. Şu anda o mekân yok, biliyor musunuz? Eski ‘Sultanahmet Cezaevi’nde çekilmişti. O dönem cezaevi olarak işlemiyordu, boşaltılmıştı. Şimdi de yerine çok güzel bir otel yapıldı. 

Bir hayranınız “Uçurtmayı Vurmasınlar’ filminden sonra Rozet Hubeş’i ne kadar özlediğimi dizide görünce anladım” demiş.
Ay ne kadar güzel. Gerçekten bunu duyduğuma çok sevindim. Bakalım şimdi de Hamiyet karakterini sevecekler mi?

YAZIK ÇOK YAZIK!

En büyük korkunuz ne?

Her insan gibi benim de korkum var. Ama en büyük korkularımdan biri birçok hayvanın neslinin tükenmesi, birçok bitkinin yok oluşu. Yazık çok yazık! Albert Einstein, “Bir gün arılar yeryüzünden yok olursa beş yıl içinde insanlık kaybolabilir” demiş. Şakası yok yani bunun. Bir insanın kediden ya da aslandan farklı olmadığını, bu dünyada eşit olduğumuza inanıyorum. Ona göre de davranmalıyız. Belki çok ütopik, çok idealist ama ben öyle düşünüyorum. 

EMİNE BIYIK / AKŞAM İNTERNET SİTESİ



Konular Röportaj