Uygur kardeşlerden ilginç açıklamalar
Süheyl ve Behzat Uygur kardeşler, “Benimle Oynar mısın?” programıyla tiyatroyu ekrana taşıyor..
İlk kez tiyatrocu kimliğinizle ekrandasınız. “Benimle
Oynar mısın?” programının içeriğinden bahseder misiniz
biraz?
Behzat Uygur: “Benimle Oynar mısın?”, bir tiyatro programı. İçinde
talk show da var. Ayrıca hiç ummadığınız kişiler programa katılıp
rol yapabiliyor. Çok esnek bir formatımız var. Biz ‘tiyatro
formatı’ diye başlık atıyoruz ama hedefimiz herkesin gelip bizimle
birlikte oynaması. Yeteneği olan olmayan herkes gelebilir.
Aralarında yetenekliler çıkarsa, onları da kadromuza dahil
edeceğiz.
Süheyl Uygur: Konuştuğumuz arkadaşlar “Ne kadar güzel, yabancı
formatlı mı?” diye soruyor. Bu da çok hoşumuza gidiyor.
Nasıl oluştu bu
format?
Süheyl: Okan Bayülgen’in ekibiyle bizim ekip “Ne yapalım?” diye
düşünürken, bu fikir ortaya çıktı ve hep birlikte yola çıktık.
Behzat: Tiyatroda da seyirciyi sahneye çıkarıp oyunu interaktif
hale getirmeyi seviyoruz. Program üzerine düşünürken de biraz
bundan esinlendik. Uzum zamandır aklımızda olan bir projeydi. İşin
diğer kısmında, programa uygun, rahat hareket edebileceğimiz bir
kanal gerekiyordu. TV8 programı çok sahiplendi. Şimdi kafamız çok
rahat.
Programınıza gelen konukları nasıl seçiyorsunuz?
Behzat: Toplantılarda karar veriyoruz. Bir defa bu
kişilerin çok popüler olmaları gerekmiyor. İlginç nedenlerde
televizyon ve internette yer almışlarsa, ekran sempatileri varsa ve
bu izleyiciye de geçecekse kendilerinden programımıza katılmalarını
istiyoruz. Seçmelerimiz de var, sokaktan enteresan kişileri
seçiyoruz. Sonra da programda onlara çeşitli roller veriyoruz. Okan
Bayülgen’in yazar ekibi oyunları yazmaya yardımcı oluyor.
ÇAKIR BİR BÖLÜM İÇİN GELDİ, KADROYA GİRDİ
Şimdiye kadar performansından en çok memnun kaldığınız isim
kimdi?
Behzat: Yalçın Çakır’ın performansı çok iyiydi. Bize bir bölüm için
gelmişti ama onu artık bütün bölümlerde oynatacağız. Kendisi de bu
konuda çok istekli zaten.
Peki programınızda en çok kimi görmek
istersiniz?
Behzat: Siyasilerin gelmesini isteriz.
İsim verirseniz, buradan kendilerine teklif yapmış
olursunuz...
Süheyl: Mesela Kamer Genç’in gelmesini isteriz.
Behzat: Melih Gökçek de olabilir. Kürşat Tüzmen gelirse jönü oynar,
çok yakışıklı çünkü. (Gülüyor) Gelmek isteyen herkes gelebilir ama
bize daha çok uyum sağlayacak, daha eğlenceli karakterlere kapımız
açık. Köşe yazarlarını da oynatmak isteriz.
İkinizin oynadığı skeçlerde ilk dikkatimi çeken şu oldu;
oyunculuğunuz Nejat Uygur’unkine birebir
benziyor...
Süheyl: Bu tespiti duymak güzel. Onu özellikle yapıyoruz ve ne
mutlu ki başarabilmişiz. Nejat Uygur esprileri hiçbir zaman
unutulmaz. Biz de onun yolundan giderek, oynadığı oyunları
yaşatmaya çalışıyoruz. Başka eğlence programlarında da onun
esprileri yapılıyor. E biz dururken, bırakın da biz yapalım! O bir
efsane ve seveni çok fazla. Böylelikle onu da hatırlatmış oluyoruz
insanlara.
Behzat: Tabii örnek aldığımız bir kişi daha var; Bahri Beyat...
Nejat Uygur da, Bahri Beyat da geleneksel tiyatro adına çok önemli
şeyler yaptı. Onlar bizim ustalarımız. Onların tiyatrosunun üzerine
yeni şeyler ekleyerek yolumuza devam ediyoruz. Bunu sizden duymak
ve yaptığımızın dışarıdan algılanıyor olduğunu bilmek, her ikimizin
de hoşuna gitti.
BİZ DE OYUNCULUK EĞİTİMİ VERECEĞİZ
Okan Bayülgen’le çalışmaktan mutlu musunuz?
Behzat: Okan’ın hakikaten çok iyi bir ekibi var. İşlerini son
derece ciddiye alıyorlar. Ekiple uyuşmak çok önemliydi, bunu
başardık. Okan da programın dekoru da dahil her şeyiyle birebir
ilgilendi. Hâlâ da ilgileniyor. Hani ünlüler bir araya geldiğinde
egoları yüzünden iş yapamazlar düşüncesi vardı ya, hiç öyle bir şey
olmadı bizde. Okan bize hep “Hiç tiyatrocu kimliğinizle
televizyonda olmadınız, mutlaka bu şekilde de ekranda olmalısınız”
derdi. Onun bu lafı aklımızdaydı ve sonunda bu projeyi hayata
geçirdik.
Bu arada oyunculuk eğitimi vermeyi düşünüyor
musunuz?
Süheyl: Evet, artık düşünüyoruz. Anadolu turnelerine çıktığımızda,
gençler “Siz neden oyunculuk eğitimi vermiyorsunuz?” diye soruyor.
Seneye inşallah böyle bir eğitime başlayacağız.
Behzat: Şimdiye kadar bu alanda eğitim vermememizin en büyük
nedeni, bunun istismar edilen bir konu olması. Bazı yerler
çocukların paralarını alıyor ve hiç yeteneği olmayanlara da umut
veriyorlar. Biz bir kurs açarsak, gelenlere öncelikle “Buraya gelen
herkes tiyatrocu olacak ya da bir diziye kapak atacak diye bir şey
yok” diyeceğiz. Yetenekleri varsa onlarla çalışırız ama olmayacak
vaatler vermek istemiyoruz.
AĞLATMAK DEĞİL GÜLDÜRMEK ZOR
Hep güldürmeyi hedefleyen programlar yapıyorsunuz. Hiç dram
içerikli projelerde yer almayı düşünmüyor musunuz?
Behzat: Benim Zeynep Tokuş’la birlikte oynadığım
“Hırçın Menekşe” dizisinde öyle bir deneyimim oldu. Keyif almıştım
o işten ama bu tür diziler insanı çok geriyor ve açıkçası bana
sağlıksız geliyor. Tabii ki oyuncuysanız dramada da rol alacaksınız
ama şimdilik kendi dalımızda ilerlemek bize daha keyifli
geliyor.
Süheyl: Bu dediğiniz televizyonda ve sinemada olabilir ama ben
tiyatroda öyle bir şey düşünemiyorum. Kesinlikle o oyunu bozarım
gibi geliyor bana.
Behzat: Zaten bozuyoruz. “Tuhaf İkili” adlı oyunumuzda bazı
dramatik sahneler var. Özellikle kadın seyircilerin gözleri
yaşarmaya başladığı anda hemen komediye geçiyoruz. “Buraya ağlamaya
değil, gülmeye geldiniz” zihniyetiyle hareket ediyoruz. Dramatik
sahnelerde “Şimdi dram sahnesi başlıyor” diyerek onu da espriye
vuruyoruz. Böylesi daha keyifli oluyor. Babam, “İnsanı ağlatan
sebze var, soğan insanı ağlatır ama güldüren sebze yok” derdi. Çok
doğru. Işıkları loş yapıp, dramatik bir müzik eşliğinde dramatik
bir konuyla seyirciyi ağlatabilirsiniz ama güldürmek çok zordur.
Zaten normal hayatta ağlatan olaylar var, bir de televizyonda
olması insanın içini daraltıyor. Bizimki nefes aldıran bir program.
Bugüne kadar hep böyle programlar yaptık, bundan sonra da
yapacağız. Şimdi yine bir pazar programı yapma durumumuz da
var.
YOLDA GÖREN ÖNCE BABAMIZI SORUYOR
Herkes Nejat İşler’in sağlık durumunu merak ediyor. Bu konuda
sizden bilgi alabilir
miyiz?
Süheyl Uygur: Bizi yolda görenler de halimizi hatırımızı sormadan
önce babamın durumunu soruyorlar. Bize ne kadar güzel bir miras
bırakmış... Babam dört senedir hasta. Hastalığında ne bir ilerleme
ne de bir gerileme var. Ama en azından canı yanmıyor. Annem sürekli
yanında. Bizler de elimizden geldiğince onun için koşuşturuyoruz.
Sevenlerinin duasıyla daha iyi olacak diye düşünüyoruz. İnternette
bazı zibidiler “Nejat Uygur öldü” diye haberler çıkarıyorlar. Biz
onun yanındayken bile onu merak ederken, böyle bir psikolojideyken,
öyle vicdansızlıklar yapmasınlar.
Behzat Uygur: Şu an durumu, kötünün iyisi. Sonuçta ona yatmak
yakışmıyor. Felç geçirene kadar sahnedeydi. Bu hastalık,
turnedeyken başına geldi. Hasta olmasa eminim şu an yine sahnede
olurdu. Süheyl’in de, benim de en çok özlediğimiz şey, onunla
birlikte sahnede olmak. Ama bu saatten sonra çok zor... Sahneye
babanızla çıkmak başka, Nejat Uygur’la çıkmak başkadır, çok ayrı
bir keyiftir. O, birkaç konservatuvar bitirmeye bedeldir.