Vivaldi ve Aşık Veysel bir arada!..
"Konserimizde bir Vivaldi'nin bir de Aşık Veysel'den eserler çalıyoruz. Zaman zaman önümüzde bir bağlama solisti çalıyor, biz de klasik müzik enstrümanlarıyla eşlik ediyoruz"
Geçen 9 Aralık akşamında bir konser veren ve kendi alanlarında bir
ilki gerçekleştiren Flarmoni Sanat Akademisi, geniş bir kitleye
hitap etmeyi başardı. Mühendisliğin kendisine yeterli gelmediğini,
içinde bir yerlerde sanata dair izler olduğunu belirten ve aynı
zamanda akademinin kurucusu olan Fatma Olten, orkestranın kurulum
sürecinde yaşananları, sanat merkezinin kurulmasındaki amaçları
anlattı.
- Okulu kurmanızdaki amaç nedir?
- 4 yıl önce ben ve eşim dostumuz olan Akgün Çavuş ile bir gün
bizim evde bir sohbet esnasında, ona Quartet yapma isteğimizden
bahsettik. Bizi olumlu fikirleriyle destekledi. Açıkçası ondan öyle
sıcak bir tepki beklemiyorduk. Sanatçı oluşundan kaynaklı olsa
gerek büyük bir heyecanla destekledi fikirlerimizi. Sonra bu konu
bizim sohbet konularımız haline geldi. Ve iki üç sene biz bunu
konuştuk ve daha sonrasında artık bunun startını vermemiz
gerektiğini düşündük. Yapacaksak yapalım yapmayacaksak da
yapmayalım dedik. Eşim Ceyhan Olten dedi ki; "Biz bunu
destekleyelim. Bir yıl iki yıl bunu yapalım. Ama dördüncü yılında
ne olacak? Biz sürekli bunu destekleyecek miyiz? Tabi ki de bu
Quartet'ın para kazanıp kendi kendini yaşatabilmesi çok kolay bir
şey değil. Hatta imkansız bir şey. Sürekli desteklenmesi gerekiyor
çünkü. Ne yapsak da bu çarkları birbirine oturtsak? O zaman dedik
ki, "Bir sanat merkezi kuralım. Yani bir alt yapısını oluşturalım
önce binanın. Daha sonra üste çıkarız." Sonra burayı bulduk.
Flarmoni Sanat Okulu'nu kurduk. Sanat okulunun kurulmuş olmasının
tek sebebi; Olten Quartet'ı finanse edebilmek. Hedeflerimizce
burada çok kaliteli, çok akademik bir eğitim verilecek.
Workshoplar, masterclasslar düzenlenecek ve burası Olten Quartet'ın
çalışma yeri olacaktı. Olten Quartet elemanları burada dersler
verecek, programlar yapacak ve küçük dinletiler düzenlenecekti. Bu
sırada provalar burada gerçekleşecek, ve buradan dışarıya
açılacaklar. Bu hedefe ulaşmak için mayıs ayında bu binayı aldık.
Sonra Quartet'ı da kurmaya başladık. Dört tane pırıl pırıl genç
arkadaşımız bize bu yolda yardım ettiler.
BÜTÜNSEL EĞİTİM
-Diğer sanat okullarından farkınız ne?
- Bu sanat okulunda bütün bir eğitim veriliyor. Yani normalde bir
sanat merkezine gidersiniz ve dersiniz ki, ben piyano çalmak
istiyorum. Ama bu yaptığınız şey bir saatlik bir çalışmadır. Bizim
okulumuzda ise kapıdan girdiğiniz andan itibaren hep sanat, hep
müzik var. Derslerimiz bire bir veriliyor. Ayrıca burada sadece
keman çalmayı öğrenmiyorsunuz, "Keman ne zaman yapılmış, kaç
yılında yapılmış, çaldığınız eser kaç yılında yazılmış? Ya da niye
yazılmış?" gibi sorulara da cevap buluyorsunuz. Bir nevi kültür
havuzu burası. Yani çocukları daha donanımlı eğitmek, sanatı
işlerini tam bilen insanlarla öğretmek amacı güden bir kurumuz.
Atıyorum tiyatro sanatçısı Ayça Varlıer buraya geldi ve çocuklarla
bir söyleşi yaptı. Çocukları bu tip başarılı insanlarla
buluşturmayı amaçlıyoruz. Belki İdil Biret, Gülsün Onay, Şefika
Kutluer... Bunlar hep şu anda kafamızda tasarladığımız isimler.
- Ekibiniz kimlerden oluşuyor?
- Burada ana ekibimiz keman sanatçıları Zeynep Simge Acunaz ve
Gülce Karagözcük, viyononsel sanatçıları Beste Başçı ile Ercan
Atasoy'dan oluşan dörtlü yaylı çalgılar grubumuz. Orkestramızın
şefi İbrahim Yazıcı başından beri bu organizasyonun içinde ve
sürekli olarak bize hem okul anlamında hem de sanatsal anlamda çok
destek oluyor. Okulun başında sürekli olarak ben Fatma Olten varım.
Gerek kurulum aşamalarında, gerekse yapılacak aktivitelerin
organizasyonlarında Akgün Çavuş'un çok büyük desteği oldu. Hangi
sosyal sorumluluk projelerinin yapılacağına, neyin bizim için iyi
olacağına kısaca bir çok konuda desteğini hiç esirgemedi.
-Çıktığınız turnelerde aldığınız tepkiler nasıldı?
Turneleriniz nasıl geçti?
- İlk konserimizi Aydın Çine'de bir sosyal sorumluluk projesi
olarak Kuvay-ı Milliye Parkı'nda gerçekleştirdik. Müthiş bir konser
oldu. İkinci konserimizi üniversite serisi çerçevesinde planladık.
İzmir Ege Üniversitesi Ege Tıbbiyeliler Derneği yararına bir sosyal
sorumluluk projesi kapsamında yaptık. Tıp okuyan öğrencilere maddi
destek sağlamak düşüncesinde konserimizi verdik. Sonra Ankara'da
Bilkent Üniversitesi'nde ve ODTÜ'de iki tane konser yaptık. Bunlar
hep bizim Olten Quartet'ın Flarmoni Orkestrası lansmanı öncesindeki
hazırlıklarıydı. Ve geçtiğimiz 9 Aralık akşamı sonuç olarak Olten
Quarted bir flarmoni orkestrası şekline dönüşerek seyircinin
karşısına çıkmış oldu. Şef İbrahim Yazıcı , keman sanatçısı Sasha
Rozhdestvensky Vivaldi Mevsimler'i çaldılar. Yaklaşık 22 kişilik
bir orkestraydı. Quarted hep başlarda oturdu. Yani baş kemancı ve
viyolo, viyolo grubu içinde, viyolonsel kendi grubunun şefi olarak
sahnedeydi. Ve bizim hedefimiz bu sene her ay bir konser
yapabilmek. Flarmonik konserler. Onun dışında quartet sürekli
sosyal sorumluluk projelerine devam edecek. Öncelikle Ankaradaki
üniversite konseri çok keyifli ve çok başarılıydı. Çok iyi misafir
ettiler. Öğrenciler çok büyük ilgi gösterdiler. Hem Bilken'te hem
ODTÜ'de. Biliyorsunuz buralarda sürekli aktiviteler yapılmakta. Ona
rağmen çok büyük bir ilgi vardı. Ege Tıbbıyeliler yararına
yaptığımız konser tam tamına amacına ulaştı. Gerçekten okumakta
sıkıntı çeken, maddi zorluk yaşayan tıp öğrencilerine hatrı sayılır
bir bağış toplandı. Bunlar amaçlarımıza ulaştığımızın göstergeleri.
Bu yüzden bizim için çok önemli olaylar.
TÜRK MÜZİKLERİ
-Konserlerinizde ne tür eserler çalıyorsunuz? Genel konsept
nedir?
- Genelde tabii ki klasik müzik çalıyoruz. Ama yaptığımız konserde
barok dönemden başlayıp, romantik döneme kadar giden ve hatta
modern çağımıza kadar gelen müzik repertuvarımız vardı. Sadece bu
müziklerle kalmıyoruz, Türk müziklerinin de uyarlamalarını
çalıyoruz. Örneğin, Aydın Çine'de verdiğimiz konser bu şekildeydi.
Hazır bulunan eserler var tabi ki, ama biz yeni eserler üretmek
yani özgün olmak hedefinde ilerliyoruz. Türk müziğine sahip çıkmak
gerektiğini düşünüyoruz. Konserimizde Vivaldi'yi çalıyoruz ama onun
yanında bir de Aşık Veysel'den bir eser çalıyoruz. Zaman zaman
önümüzde bir bağlama solisti çalıyor, biz de klasik müzik
enstrümanlarıyla eşlik ediyoruz. Bu tip farklı çalışmalar yaparak
farklı kitlelere farklı repertuvarlar sağlıyoruz.
-Klasik müziğin toplum üzerindeki etkisi sizce
nedir?
- Genel olarak insanlar küçük görülüyor. Bu anlamaz bu dinlemez
gibi tabirler var ortada. Ben bu konuya çok karşı çıkıyorum. Siz
köye de gidip bu eserler çaldığınızda insanlar anlıyor. Kenttede
çalsanız anlarlar. Bu müziğin evrensel oluşuyla alakalıdır. Bu işte
püf nokta seyirciye nasıl sunduğunuzdur. Yani kalbinizle
yapıyorsanız bu işi, ne olursa olsun farketmez. Herkes tarafından
ilgi görebilirsiniz. Yani diyeceğim o ki; müziğin toplum üzerindeki
etkisi müziği yapana bağlıdır. Bir işi yapmak için yapmayacaksın.
Duygusunu karşı tarafa yansıtacaksın ki olumlu tepkiler alasın.
-Eğitim için öğrenci alma kriteriniz nedir? Sınav üzerine
mi kurulu bir sisteminiz var? Yaş grubu nedir?
- Flarmoni Sanat Okuluna her isteyen başvurabiliyor. Yaş grubu yok.
7'den 70'e her yaş grubuna eğitimimiz var. Burda ana hedef
gerçekten müziğe yeteneği olan çocukları seçebilmek. Hobi olarak
yapıp, mutlu olacak çocuklarımızı ayırıyoruz. Maddi bir kurum
olmadığımız için seçici davranıyoruz. 4 yaşında bir çocuk bize
eğitime gelince biz onun fiziksel olarak uygun olmadığını söyleyip,
bir sene sonra gelmesini teklif ediyoruz. Onu oyalamak amacında
değiliz. Kreş değiliz sonuçta. Amacımız müzik yapmak, amacımız
sanat yapmak. 6-7 yaş arası çocuklar ideal bunun için.
İstisnalarımız var tabi ki yok değil ama öncelik, yaşları uygun
çocukların başlamasıdır.
- Konser programınızdan bahseder misiniz?
- 4 Ocak'ta Karşıyaka Opera Sahnesi'nde, 19 Şubatta Ayça Varlıer ve
Olten Flarmoni'nin sevgililer günü için bir konseri var. Onun
dışında planlamalarımızın devam ettiği bir konser programımız
olacak.
İLKİM ŞENTEPELİ / YENİ ASIR İNTERNET SİTESİ