Yiğit Okur'u kaybettik

Erzincan'da 1939'daki 7.9'luk depremden sağ kurtarılan edebiyatın duayen ismi Yiğit Okur, ardında değerli eserler bırakarak 82 yaşında yaşamını yitirdi.

Yiğit Okur'u kaybettik
Sabah'tan Erhan Öztürk'ün haberine göre Erzincan'da Aralık 1939'da meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremde 33 bin kişi ölmüştü. 116 bin binanın yıkıldığı, dünyanın en büyük depremlerinden biri sayılan Erzincan Depremi'nde yaşama tutunanlardan birisi de Yiğit Okur'du. 76 yıl önce meydana gelen depremin sembol isimlerinden biri olan, 5 yaşındaki Okur'u o yıllarda savcı olan babası Hasan Tahsin Okur'un cinayetten tutuklattığı mahkumlardan biri enkaz altından çıkarmıştı.

Okur'un babası gibi savcı olan amcası İzzet Akçal, Adalet Bakanlığı'ndan Erzincan'da cezaevi yaptırma ve yapıda mahkumları çalıştırma izni almış, inşaat sürerken deprem meydana gelmişti. Amca Akçal mahkumları toplayarak, "Herkes kazmasını küreğini alsın, şehri kurtarmaya gidiyoruz. Kimse kaçmaya yeltenmesin. Hepinizi affettireceğim" sözü vermişti. O mahkumlardan biri küçük Okur'u enkazdan kurtarmıştı.

"BEN İKİ DEFA DOĞDUM"

Erzincan depreminin sembolü haline gelen Yiğit Okur, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra şiir yazmaya başladı. 1950'li yıllarda, Varlık, Yenilik, Mavi dergilerinde şiirleri yayımlanan Okur, roman ve oyun çevirileri de yaptı. Gazetelerde tiyatro eleştirileri yayımlandı. Cep Tiyatrosu'nun kurucularından olan Okur, bir süre sahneye bile çıktı.

Hukuk öğrenimini sürdürmek için 1958'de Cenevre'ye giden Okur'un birincilikle bitirdiği fakültede tamamladığı doktora tezi Cenevre Üniversitesi Hukuk Ödülü'ne layık görüldü. Hulki Bey ve Arkadaşları adlı romanıyla edebiyat dünyasına dönen Okur, "O Zaman Kim Söyleyecek Şarkıları" adlı öykü kitabıyla Haldun Taner, "Deniz Taşları" romanıyla da Yunus Nadi ödülünü aldı. Okur, depremde yaşadıklarını ise "Buralardan Geçerken, Yaşam ve Oyun" adlı kitabında anlattı. "Herkes bir defa doğar, ben iki defa doğdum" diyerek kendisini hayata bağlayan mahkuma teşekkür etme isteğini dile getirdi. Ancak, Okur, ikinci hayatı veren o mahkumu bulamadan İstanbul'da yaşamını yitirdi. Okur, Teşvikiye Camisi'nde kılınan namazın ardından toprağa verildi.