Yılmaz Özdil yazdı: "6 Ekim kutlu olsun"

"...İstanbul'un fethini kutlayıp, İstanbul'un kurtuluşunu kutlamamak… Sadece Atatürk düşmanlığı değildir. Aynı zamanda, takkeli takunyalı din tüccarlarının “emperyalist işgali”ni ne kadar özlediğinin kanıtıdır!"

Yılmaz Özdil yazdı: "6 Ekim kutlu olsun"
Sözcü'den Yılmaz Özdil'in bugünkü yazısı...

Rahmetli Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler'de şahane anlatır…

Yüzbaşı içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek, nazırın masasının önünde durdu, selam verdi, “Yüzbaşı Faruk - İzmir, beni emretmişsiniz” dedi.

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı.

Nazır önündeki yazıya bakarak, yumuşak bir ses tonuyla “oğlum” dedi, “Bu konudaki emirlere rağmen, dün akşam Beyoğlu'nda İngiliz inzibat subayı teğmen Miller'a selam vermemişsin, doğru mu?”

“Evet efendim, doğru.”

Nazır, babacan şekilde yol gösterdi, “Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?”

“Hayır efendim, gördüm!”

Nazırın canı sıkıldı…

“Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti!”

“Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım paşam, askerlik töresine göre, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?”

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı, “Askerlik töresi mi kaldı a yavrum… Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz komutanlığı bu sabah olayı protesto etti, mesele çıkarılacak zaman değil, hemen şu teğmeni bul, özür dile, olayı kapatalım” dedi, sonra da başıyla işaret ederek, çıkması için izin verdi.

Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı, “Paşam bir de beni dinlemenizi rica ediyorum” dedi.

Nazır bıkkınlıkla “Söyle bakalım” karşılığını verdi.

“Balkan savaşında teğmendim, Çanakkale'de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum, ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım, her rütbemde binlerce şehidin, gazinin
hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur, beni affedin, özür dileyemem.”

Harbiye nazırı bozuldu.

“Anlamadın galiba, Harbiye Nazırı olarak emrediyorum!”

Yüzbaşı sükunetle “Anladım efendim” dedi, elini omuzuna götürdü, apoletlerini bir hamlede söküp, nazırın masasına bıraktı.

“Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim” dedi!

Selam vermeden döndü, kapıya yürüdü.

SÖZCÜ'DEN YILMAZ ÖZDİL'İN YAZISININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ...