Yönetmen Alper Mestçi'den televizyona sitem
Son olarak "Siccin" filmleriyle adını duyuran yönetmen Alper Mestçi, Korku filmlerinin televizyonlarda karşılığı olsa sektör daha da büyür. Biz korku filmi çekiyoruz ama gösterim haklarını televizyonlara satamıyoruz" dedi.
Alper Mestçi'nin Yeni Asır'da yayınlanan röportajı...
- Bir sene içinde iki film çektiniz. 'Siccin'in devamı için acele ettiğinizi düşünmüyor musunuz?
İlk filmin beğenilmesi bizi bu sürece itti. Sekiz ay çok da yakın değil bence. İlk film biter bitmez hemen çalışmalarına başladık. Biz bu filmi dört haftada bitirdik. Genelde korku filmleri 15 günde çekilir ama biz titiz davrandık.
- Vizyon tarihi olarak Temmuz'u ilk defa seçiyorsunuz. Belli bir sebebi var mı?
Evet, daha önce Eylül-Aralık aralığında gösterime giriyorduk; bu kez Temmuz'u seçtik. Film, bayrama denk geldi. Ben Aralık'ta gösterime girsem, karşımda 10 tane film olacak ve filmi daha az salonda gösterime sokacağım. Bu da çok önemli.
- İlk filmden sonra nasıl tepkiler geldi?
'Musallat'tan sonra 'Siccin' diye yeni bir marka yarattık ve seyircideki yansıması olumlu oldu. 'Siccin', amel defteri demek. Filmin ana meselesi, 'Büyü haramdır; yaptırırsan da öldükten sonra Siccin karşına çıkacak ve cezalandırılacaksın'dı. 'Bu filmi izleyip de imana geldim' diyen çok oldu. Geçen yıl birçok korku filmi sitesinde en iyi korku filmi seçildi. Bu filmin de fragmanı yurt dışından çok güzel dönüşler aldı.
- Peki 'Siccin 2' nasıl bir film oldu?
Korku türü olarak ilk filmden yüksek bir film. Filmin sloganı 'Her canlı bir gün ölümü tadacaktır'. Filmde karakterlerin yüzde 90'ı ölüyor. Dramatik yapısı da enteresan. Ben filmde hem ağlatıp hem korkutmayı deniyorum. Psikolojik korkusu ağır bir film oldu. İtiraf ediyorum; sahneler biraz pis. Seyircimiz, kanlı filmleri seviyor.
- Gişesi olan bir komedyenin yönetmene ihtiyacı yok diyebilir miyiz.
Evet, Türkiye'de yönetmen sineması dediğin zaman kendi gişesi olan bir Çağan Irmak'ı sayabilirim. Onun dışında Türkiye'de yönetmen sineması yok. Yönetmen sineması dediğin şey; korku filmleriyle oluşuyor. O anlamda bizden çok filmler tanınıyor.
- Ata Demirer'in son filmi 'Niyazi Gül Dörtnala' bu verdiğiniz örneğe uymuyor..
Evet, o beni çok şaşırttı. O film, benim matematiğimi bozdu. "Ata Demirer çöp de yapsa 2 milyon kişi izler" diyordum. Belki vizyonun etkisi vardır bilemiyorum.
- Hasan Karacadağ da 'Dabbe' serisiyle korkutmaya devam ediyor. Bir rekabet var mı aranızda?
Yok, hayır. Tarzlarımız farklı.
DİNİ MOTİFLERDEN BESLENİYOR
- Tarzlar farklı ama beslendiğiniz kaynaklar aynı. Genelde Türk korku sineması büyü, cin ve Kuran gibi dini motifler üzerinden işliyor. Bu anlamda konu sıkıntısı yok mu?
Türkiye'deki hikayelerin hepsinde büyü, cin ve Kuran vardır. Dolayısıyla gerçeklik buyken, çok da fantastik şeyler anlatmaya gerek yok. Bu sefer korkutacağım derken gülünç duruma düşersiniz. Türk insanı her şeyden korkmuyor. Biz acayip cesaretli bir milletiz.
- Korku sinemasının belli bir kitlesi oluştu. Sizce sektör olarak istenilen seviyeye geldi mi?
Henüz değil. Sektörün büyüyememesinin en büyük nedeni televizyonların destek vermemesi. Korku filmlerinin televizyonlarda karşılığı olsa sektör daha da büyür. Biz korku filmi çekiyoruz ama gösterim haklarını televizyonlara satamıyoruz. Halbuki gece saat 23.00'ten sonra korku filmi gösterilebilir ekranlarda. Türün meraklıları izler zaten. Önemli olan bilinirlik. Biz filmi çekiyoruz "İki ay sonra Youtube'a düşmedi mi hala?" diye bekleyen bir kitle var.
Komedi oyuncunun korku yönetmenin
- Siz komedi filmleri de yaptınız. Korkuda kendi tarzınızı yarattığınızı düşünüyor musunuz?
Evet, bu benim dördüncü korku filmim. Az çok kendi tarzımı yarattım. Korku filmini seven de bir kitle var. Onların seveceği şeyler yapmaya çalışıyorum. Ben komedi de çektim ama bana göre korku sineması yönetmen sinemasıdır. Komedi sineması ise komedyene dayalı. Korku türünde oyuncuya dayalı bir sistem yok ama komedi filminde kimin oynadığı çok önemli. Buna en güzel örneği de 'Düğün Dernek'tir. Ahmet Kural ve Murat Cemcir tanınmıyorken, 60-70 bin gişe yaptı. Aynı adamlar tanındıktan sonra 7 milyon gişe yaptı. O yüzden Türkiye'de komedyenin sinemasına gidiliyor, yönetmenin değil. Şu an film kötü bile olsa Ahmet Kural'ın 2-3 milyon gişesi var.
Çocuklarla çalışmak zordu
- Filmin çekimleri sırasında psikolojiniz bozuldu mu? Çekim süreci nasıldı?
Yok, hayır. İşin içine çok girdiğiniz zaman artık teknik olarak bakmaya başlıyorsunuz. Filmi Çanakkale'de terkedilmiş bir köyde, ıssız Cuma mezarlığında çektik. Mekan olarak çok beğendim. Korku filmi için çok uygun bir yerdi ama korkunçtu tabii. Ayrıca, bu filmde hikaye gereği altı çocukla çalıştım. O açıdan zor oldu hakikaten.
- Bir sene içinde iki film çektiniz. 'Siccin'in devamı için acele ettiğinizi düşünmüyor musunuz?
İlk filmin beğenilmesi bizi bu sürece itti. Sekiz ay çok da yakın değil bence. İlk film biter bitmez hemen çalışmalarına başladık. Biz bu filmi dört haftada bitirdik. Genelde korku filmleri 15 günde çekilir ama biz titiz davrandık.
- Vizyon tarihi olarak Temmuz'u ilk defa seçiyorsunuz. Belli bir sebebi var mı?
Evet, daha önce Eylül-Aralık aralığında gösterime giriyorduk; bu kez Temmuz'u seçtik. Film, bayrama denk geldi. Ben Aralık'ta gösterime girsem, karşımda 10 tane film olacak ve filmi daha az salonda gösterime sokacağım. Bu da çok önemli.
- İlk filmden sonra nasıl tepkiler geldi?
'Musallat'tan sonra 'Siccin' diye yeni bir marka yarattık ve seyircideki yansıması olumlu oldu. 'Siccin', amel defteri demek. Filmin ana meselesi, 'Büyü haramdır; yaptırırsan da öldükten sonra Siccin karşına çıkacak ve cezalandırılacaksın'dı. 'Bu filmi izleyip de imana geldim' diyen çok oldu. Geçen yıl birçok korku filmi sitesinde en iyi korku filmi seçildi. Bu filmin de fragmanı yurt dışından çok güzel dönüşler aldı.
- Peki 'Siccin 2' nasıl bir film oldu?
Korku türü olarak ilk filmden yüksek bir film. Filmin sloganı 'Her canlı bir gün ölümü tadacaktır'. Filmde karakterlerin yüzde 90'ı ölüyor. Dramatik yapısı da enteresan. Ben filmde hem ağlatıp hem korkutmayı deniyorum. Psikolojik korkusu ağır bir film oldu. İtiraf ediyorum; sahneler biraz pis. Seyircimiz, kanlı filmleri seviyor.
- Gişesi olan bir komedyenin yönetmene ihtiyacı yok diyebilir miyiz.
Evet, Türkiye'de yönetmen sineması dediğin zaman kendi gişesi olan bir Çağan Irmak'ı sayabilirim. Onun dışında Türkiye'de yönetmen sineması yok. Yönetmen sineması dediğin şey; korku filmleriyle oluşuyor. O anlamda bizden çok filmler tanınıyor.
- Ata Demirer'in son filmi 'Niyazi Gül Dörtnala' bu verdiğiniz örneğe uymuyor..
Evet, o beni çok şaşırttı. O film, benim matematiğimi bozdu. "Ata Demirer çöp de yapsa 2 milyon kişi izler" diyordum. Belki vizyonun etkisi vardır bilemiyorum.
- Hasan Karacadağ da 'Dabbe' serisiyle korkutmaya devam ediyor. Bir rekabet var mı aranızda?
Yok, hayır. Tarzlarımız farklı.
DİNİ MOTİFLERDEN BESLENİYOR
- Tarzlar farklı ama beslendiğiniz kaynaklar aynı. Genelde Türk korku sineması büyü, cin ve Kuran gibi dini motifler üzerinden işliyor. Bu anlamda konu sıkıntısı yok mu?
Türkiye'deki hikayelerin hepsinde büyü, cin ve Kuran vardır. Dolayısıyla gerçeklik buyken, çok da fantastik şeyler anlatmaya gerek yok. Bu sefer korkutacağım derken gülünç duruma düşersiniz. Türk insanı her şeyden korkmuyor. Biz acayip cesaretli bir milletiz.
- Korku sinemasının belli bir kitlesi oluştu. Sizce sektör olarak istenilen seviyeye geldi mi?
Henüz değil. Sektörün büyüyememesinin en büyük nedeni televizyonların destek vermemesi. Korku filmlerinin televizyonlarda karşılığı olsa sektör daha da büyür. Biz korku filmi çekiyoruz ama gösterim haklarını televizyonlara satamıyoruz. Halbuki gece saat 23.00'ten sonra korku filmi gösterilebilir ekranlarda. Türün meraklıları izler zaten. Önemli olan bilinirlik. Biz filmi çekiyoruz "İki ay sonra Youtube'a düşmedi mi hala?" diye bekleyen bir kitle var.
Komedi oyuncunun korku yönetmenin
- Siz komedi filmleri de yaptınız. Korkuda kendi tarzınızı yarattığınızı düşünüyor musunuz?
Evet, bu benim dördüncü korku filmim. Az çok kendi tarzımı yarattım. Korku filmini seven de bir kitle var. Onların seveceği şeyler yapmaya çalışıyorum. Ben komedi de çektim ama bana göre korku sineması yönetmen sinemasıdır. Komedi sineması ise komedyene dayalı. Korku türünde oyuncuya dayalı bir sistem yok ama komedi filminde kimin oynadığı çok önemli. Buna en güzel örneği de 'Düğün Dernek'tir. Ahmet Kural ve Murat Cemcir tanınmıyorken, 60-70 bin gişe yaptı. Aynı adamlar tanındıktan sonra 7 milyon gişe yaptı. O yüzden Türkiye'de komedyenin sinemasına gidiliyor, yönetmenin değil. Şu an film kötü bile olsa Ahmet Kural'ın 2-3 milyon gişesi var.
Çocuklarla çalışmak zordu
- Filmin çekimleri sırasında psikolojiniz bozuldu mu? Çekim süreci nasıldı?
Yok, hayır. İşin içine çok girdiğiniz zaman artık teknik olarak bakmaya başlıyorsunuz. Filmi Çanakkale'de terkedilmiş bir köyde, ıssız Cuma mezarlığında çektik. Mekan olarak çok beğendim. Korku filmi için çok uygun bir yerdi ama korkunçtu tabii. Ayrıca, bu filmde hikaye gereği altı çocukla çalıştım. O açıdan zor oldu hakikaten.