Ağlatmak ya da ağlatmamak…Yine mi sorun bu?
Ağlatmak ya da ağlatmamak…Yine mi sorun bu?
Yirmi birinci yüzyılda, kuantum çağının bir yüzyıl ötesinde hâlâ
bebeği ağlatmalı mı, ağlatmamalı mı konularını tartışıyoruz. Adına
kontrollü ağlatma deyin, yumuşak geçiş deyin, her ne isim
verirseniz verin son yüzyılın araştırmalarını yakından takip eden
bir psikolog olarak size şunu söylemek istiyorum:
İç sesiniz, hormonlarınız, bas bas “Bebeğinin yanına git, sana
ihtiyacı var!” diyorsa, o an ne yapıyorsanız yapın; bırakın, ve
dosdoğru bebeğinizin yanına gidin. Ona bakın. Onu hissedin. Ve
bilin ki bebeğinizin kendi kendini sakinleştirecek kadar gelişmiş
bir sinir sistemi yok. Korteks iki yaşından itibaren devreye
giriyor. Limbik yani duygusal beyin sakinleşmeyi sadece ve sadece
bir ebeveyn yardımıyla öğreniyor (Lerner, C. et al. [2000] Learning
& Growing Together: Understanding Your Child’s Development.
Washington D.C.: ZERO TO THREE Press).
Bazen düşünüyorum. Kuantum fizikle enerjiyi keşfettik, beynin içini
tarayacak en modern araçlara sahibiz, bir sürü araştırma sonuçları
elimizde, ancak psikiyatri, psikoloji hatta tıp hâlâ eski
bilgilerle yoluna devam ediyor.
Ama bir anne ve bir psikolog olarak ben ebeveynlik işini ciddiye
alıyorum. Eğer bebeğinin gece uyumasıyla ilgili sorunu olan bir
anne gelirse bana, ona eşini, işini, ailenin diğer fertlerini,
yeterince destek alıp almadığını, bebeğinin ağlamaları ile içinde
oluşan duyguları soruyorum.
Bebek büyütmek kolay iş değil; hele ilk bir yıl. Her bebek kendi
ailesi içinde bir bütün, kimileri gece sık uyanır, kimileri uzun
uyur. Önemli olan “Her ihtiyacında bebeğimin yanında mıyım?”
sorusunun cevabına bakmak. Dr. Aletha Solter (Bilinçli Bebek
kitabının yazarı) diyor ki “Her bebeğe dört ebeveyn lazım.” Yani
tek başına bir bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılayamazsınız. Mutlaka
iyi bir destek sisteminizin olması gerekiyor. Bebeğinizi ister
kendi odanızda yanınızda uyutun, ister karyolası sizin odanızda
olsun ya da kendi odasında kendi yatağında uyusun, önemli olan her
ağladığında yanına gidip onu sakinleştiren bir ebeveynin
olması.
Psikiyatrist ve yazar Dr. Daniel J. Siegel diyor ki: “Bebekle
ebeveyn arasında devamlılık göstermeyen ilişki beyinde
malformasyona, hafıza, duygu, ilişki ile ilgili sorunlara ve ciddi
davranış bozukluklarına neden olur.”
Siegel ve bağlanma konusunda çalışan birçok bilim insanının ortak
noktası, ebeveyn bebek arasındaki devamlılık arz eden ilginin bir
iletişim şekli olduğu. Kısaca; bebek, ağlamaları ile ebeveyne
ihtiyacı ile ilgili sinyal veriyor. Ebeveyn her seferinde bu
ihtiyacı duyuyor ve altını değiştirerek, karnını doyurarak ya da
sadece kucağına alıp sakinleştirerek bu ihtiyaca cevap veriyor. Bu
dönemde “burası güvenilir bir dünya ve ben seviliyorum” düşünce
modellerinin ilk temel taşları atılıyor.
Buraya kadar olan bu söylemleri gelin bir de, gece ve uyku olarak
değerlendirelim.
Devamlılık arz eden ilgi ne demek?
Bebeğim gündüz her sinyal verdiğinde yanına gidip o ihtiyacı
karşılayacağım ve gece olunca diyeceğim ki: “Kusura bakma ufaklık
artık benim uyku saatim, burası senin odan ve burada uyuyacaksın,
hadi bana güle güle.” Ve henüz kendini sakinleştirme kapasitesi
olmayan bebeğim bunu anlayacak ve kendi kendini
sakinleştirecek.
Gece tek başına ağlamaya bırakılan bebeğin tek öğrendiği şu: “Demek
ki ağladığımda ebeveynim bazen geliyor (gündüz), bazen gelmiyor
(gece). Ben anlamıyorum ne zaman gelip ne zaman gelmeyeceğini.
Önceden kestiremiyorum.” Tahmin edersiniz ki bu da sağlıklı bir
bağlanma için gereken devamlılık ilişkisini sekteye uğratıyor.
Geçenlerde bir danışan bebeğiyle kontrollü ağlama denediğini ve bir
haftadan fazla bir süre olmasına rağmen hiçbir şey olmadığını buna
da artık kalbinin dayanmadığını söyledi. Ben de ona, demek ki ne
kadar harika bir annesin ki, bebeğin hâlâ sinyalini duyacağına
güveniyor ve ağlamaya devam ediyor dedim.
Doğa her şeyi belli bir düzende yaratmış, aslında biz müdahale
etmeyip sadece o dönemin gerekliliklerini yerine getirsek hiçbir
sorun kalmayacak. Bebek sinyal vermeye, biz o sinyali anlamaya
devam ettikçe, bebek daha iyi sinyal vermeyi, güvenmeyi ve biz de
onu daha iyi duymayı öğreneceğiz. Kucak döneminde kucağa almaktan,
yürümeye başladığına keşfetmesine izin vermekten korkmayacağız.
Neden çaresizce gece uyuması için farklı yöntem arayışı içinde
olduğunuzu anlıyorum. Hele bir de çalışan anne iseniz. Ya da benim
gibi ilk yıllar gece ağlamaları, içinizde anlam veremediğiniz öfke
patlamaları yarattıysa. Ben size işin bilimsel açıklamasını yaptım,
geriye gece boyu ebeveynlik yapıp uykusuzluktan bayılmamak için
nasıl bir destek sistemi kurarım sorusunun cevabını bulmak kalıyor.
Bunu da size bırakıyorum.
Not: Amerikan Pediatri Akademisi ve Unicef; ebeveyn ile bebeğin
aynı odada beraber uyumalarını özellikle ilk altı ay ve (ihtiyaca
göre) sonrasında bebeğin fiziksel ve duygusal gelişimi açısından
önemli olduğunu söyleyerek destekliyor. Beraber uyumanın sağlıklı
bağlanma ve emzirme açısından önemini vurguluyor.