Aldatılmak Sizin Suçunuz Değil!
Aldatılmak Sizin Suçunuz Değil!
Ayrılık hepimiz için son derece travmatik bir durum. İhanete
uğrayan kadınların yaptıkları ilk şey kendilerini suçlamak. Bunu
yapmak yerine hatayı karşınızdaki kişide aramaya ne dersiniz?
Travma yasayan insanların geçirdiği evreleri sıralayan
Kubler-Ross'a göre, ayrılık da çoğu kişi için oldukça travmatik bir
deneyim olarak kabul ediliyor. İlişkinin sonunda "Dostça ayrıldık"
diyebiliyorsanız, ne mutlu size. Ancak özellikle sevdiği insan
tarafından ihanete uğrayan kişilerde yukarıda söz ettiğimiz evreler
yoğun şekilde yaşanıyor. Ne yaşarsanız yaşayın, duyduğunuz acıdan
dolayı kendinizi gereğinden fazla suçlamayın. Hatalı olabilirsiniz,
ama bu tamamen haksız olduğunuzu göstermez. Sonuçta ilişkinizi tek
başınıza yaşamadınız değil mi? O halde neden işe suçlayıcı
parmağınızı aynadan uzaklaştırarak başlamıyorsunuz?
ÖTEKİ KADINA YÖNELEN OKLAR
Öteki kadına karşı ikilemde kalmak çok da sıra dışı bir duygu
değil. O sizin rakibiniz. Ama bu sefer, daha ringe çıkıp gardınızı
ortaya koymadan, zaten yenilmiş olduğunuzu öğreniyorsunuz. Bu da
yine öfkelenmenize ve kendinizle onun arasında bir karşılaştırma
yapmanıza neden oluyor. Ona sinirleniyorsunuz ama aynı anda onu
yüceltiyorsunuz. Kaybetme korkusuyla birlesen acının okları, size
açıklamalar yapan ve kendini bir kurban gibi gösteren erkeğe değil,
"o kadın"a doğrultuluyor.
İŞE KENDİNİZE DEĞER VERMEKLE BAŞLAYIN
Aşk biz kadınların gözünü gerçeklere kapatır.
Mantığı yerle bir ederken, karşımızdaki insana sınırsız kredi
vermemize yol açar. Bu da hem olumsuz sinyalleri göz ardı etmeye
hem de doğru taktiği bulabilmek için kendimizi değiştirmemize neden
olur. Bu aynı zamanda yas halinin beş evresiyle de benzerlik
gösteriyor:
İnkâr ediyoruz. Kadınlar karşılarındaki insanın
huzursuzluğunu fark ettiklerinde, özellikle de bunun farklı
sebeplerinin olduğuna (iş, aile, arkadaş gibi) inandırıldıklarında,
cennette sorun yaşanabileceğine inanmak istemiyorlar.
Öfkeleniyoruz. Ona, havaya, trafiğe, ama en çok da
ilişkiyi yürütmeyi başaramadığımız için kendimize kızıyoruz. Taviz
veriyor ve alttan alıyoruz. Yaptığı çıkışları görmezden geliyor ve
hayatı onun için kolaylaştırmayı hedefleyerek elimizden geleni
yapıyoruz. "Benim kişisel alana daha çok ihtiyacım var" bahanesini
haklı bulup, aslında o alanın içinde olmamız gerektiğini
düşünmüyoruz.
Sessiz kalıyoruz. Kendimizi biraz geri çekip,
kovalanmayı bekleyerek kaçan taraf oluyoruz.
Denenebilecek yolları deneyip sonunda yürümediğini fark
ediyoruz.
Tüm bu farklı yollar, aslında yaşanması gereken ve karşınızdaki
kişiye (ve tabii ilişkinize) değer verdiğinizi gösteren birer çaba.
Ancak burada unutulmaması gereken nokta, kendinize olan saygınızı
göz ardı etmemeniz gerektiği.
Aldatılmış olsun veya olmasın biz kadınlar, sevdiğimiz insandan
ayrıldığımız zaman, ilk şoku atlattıktan sonra hemen hatalı birini
aramaya başlıyoruz. Ancak niyeyse burnumuzun dibinde duran
sevgilimizi değil, yine kendimizi sorguya çekiyoruz: "Nerede hata
yaptım?" Karşımızdakine ne kadar öfkeli de olsak, yine de
sorumluluğun çoğunu kendimize yüklüyoruz. Ona yeterince ilgi
göstermediğimize, duygularımızı yeterince ifade etmediğimize,
romantik jestlerle onu sıktığımıza, fazla arkadaş gibi olduğumuza,
birlikte yeterince kaliteli zaman geçirmediğimize, artık eskisi
gibi bakımlı veya çekici olmadığımıza inanıyoruz. Daha doğrusu
kendimizi buna inandırıyoruz. Bu listeyi uzatmak tamamen size
kalmış. Hatamız ne yazık ki bunlarla da kalmıyor. Zorlu günleri bir
şekilde (ama mutlaka hasarlı olarak) atlatıp yeni bir ilişkiye
başladığımızda, bu yeni insana da kendi değerimizi kanıtlamaya;
daha iyi, daha güzel, daha komik olmaya çalışıyoruz. Tabii aynı
zamanda da eskisinden daha temkinli, daha tedirgin bir kadına
dönüşüyoruz. Korkusuzca, rahat ve özgür adımlar atmak yerine,
kararsızlık ve mutsuzlukla baş başa kalıyoruz. Can sıkıcı bir
kısırdöngüye giriyoruz. Hâlbuki iğneyi kendinize batırırken,
çuvaldızı da asıl hatalı olan kişiye batırmak sizi bu kısırdöngüden
kurtarabilir. Dan Castellaneta'nın dediği gibi; "Kendinizi
suçlamaya sonsuza kadar devam edemezsiniz. Bunu bir kez yapın ve
hayatınıza devam etmeye bakın..."