50 kuruşun 'köylü kızı' konuştu!..

50 kuruşun 'köylü kızı' konuştu!..

Dünyada ilk kez halk giysili gelin başıyla madeni paraya resmi basılan kadın, Türkiye’den önce yurtdışında "keşfedilen" bir kişi... Hayatını geleneksel Türk giyim kültürüne adayan bir Halk Bilimci /Etnolog, Araştırmacı Yazar Sabiha Tansuğ ile yolumuz Mordoğan Manal mevkiindeki evinde kesişti.

İzmir’in gündemden düşmeyen EXPO’sundan, Anadolu kültür hayatına, geçmişten geleceğe konuştuğumuz Sabiha Tansuğ, ilginç görüşler ortaya attı. EXPO organizasyonuyla 1970’lerde tanışan Tansuğ, o dönemin izlenimlerini aktarırken bugünlere ışık tutabilecek birikimlerini sergiledi.

- EXPO’nun özünde ne olmalı? EXPO, ne yaparsak, bize döner? Tanıtımda neler kullanılmalı?
Ege giyim kültürü üzerine yıllardır çalışma yapıyorum. EXPO’nun kazanılması yönünde oynanması gereken en güçlü taşlardan biridir bu. Bana sorulsaydı, kıyafet tarihinde başlıca üç giyimin olduğunu anlatacaktım. Bunlardan ilki, Hintlilerde gördüğümüz sarma giyimdir. İkincisi eski Yunanlılardan ve Romalılardan anımsayacağımız bağcıklı giyim, üçüncüsü ise atlı göçebe giyimidir. Bu üç giyimin aynı anda görüldüğü ve hala yaşadığı dünyadaki tek yöre Ege bölgesi, yani İzmir kentidir. Dünyaya bu anlatılsaydı, sunum ve tanıtımda bu kültür hamlesi yapılsaydı, EXPO İzmir’deydi.

- Siz EXPO ile ne zaman tanıştınız? O dönem nasıldı?
1970’te EXPO’ya 74 ülke katılmıştı ve bu ülkelerin arasında, 17 Anadolu gelini ve değişik tarihleri yansıtan 22 kadın başlığı sergimiz EXPO’nun en ilginç konusu seçilmiş, kapanış günü, özel şeref davetiyesi ile İmparator tarafından onurlandırılmıştık. Tüm bu oluşumlar dünya kamuoyuna özel haberlerle duyurulmuştu. Serginin ilk gününden kapanışa kadarki tüm sureti, yazınsal ve resimsel kayıtlar özel arşivimizdedir.

- Burada özel dostluklar da kurdunuz. Sonra devam etti, bu sayede yeni kişilerle tanıştınız. Neler kazandırdı?
Dünyaca ünlü giyim tarihçisi Kyoto Üniversitesinden Prof. Tsutomu Ema ile karşılıklı çalışmalarda bulunduk. 1970’deki EXPO’da tüm katılımcı ülkeler tarafından kültürel ağırlıklı sunumlar yapmıştı. Halk kültürleri, arkeoloji, etnoloji, folklorik tüm değerler, müzik ve halk oyunları arasında, Türk halk kültürünün bulgularının sunumundaki başarısı büyüktü. Diğer milletlerin sunumlarından çok başarılıydı. Zira başta Meksika olmak üzere, birçok ülkenin halk kültürlerinin birbirinden beslendiğinin de bir tür tespiti yapılmıştır. Bu nedenle Türk halk kültürü sunumu 1970 EXPO organizasyonunun en ilginç konusu seçilmişti.

- Diğer ülkelerin pavyonlarından davetler aldınız mı?
Evet, davetler aldık, katıldık. Pavyonlar arasında sergimizin ünü yayılmış. Mesela Meksika pavyonuna davet edildik, bizi şerbet törenleriyle aynalı başlıklarla karşıladılar. Bizim de Türkmen ve Yörüklerimiz de aynalı gelin başlıkları Anadolu’da da, diğer yörelerimizde de gelin göçürmede aynalı başlıklar, tüylü başlıklar aynen Meksika folklorunda karşımıza çıktı. Sonra onlar sergilerine arkeolojik eserlerini getirmişler. Ege’nin Türkmen başlıkları, paralı başlıkları, aynen yatan taş bir kadın heykelinin üzerinde. Soruyorum Meksikalı yetkiliye, "Bu nasıl olur?", "Biz sizi bunun için çağırdık" cevabını alıyorum. Bir Ege kostümü dediğimiz zaman, bu Ege ile sınırlı kalmıyor, dünya ile birleşiyor.

ARAŞTIRMALARIYLA DÜNYADA TANINDI

Gümülcine’de doğdu. 1954 yılından itibaren 7 yıl süreyle ressam Nuri İyem’den resim dersleri aldı. 1963 yılında Avrupa gezisine çıktı. Döndüğü 1964 yılının Mayıs ayında İstanbul Eyüp’teki tarihi Piyer Loti Kahvesini eski Türk kahvehanesine uygun bir şekilde düzenledi. Ve kahve bu düzenlemeyle turizme açıldı. Bu dönemde Meydan dergisine turizm yazıları hazırlamak için Ege’de araştırma gezilerine başladı. Bu bölgeden satın aldığı geleneksel kadın başlıkları koleksiyonunun ilk parçalarını oluşturdu. 1965 yılından 1995 yılına kadar Anadolu’nun çeşitli yerlerine yaptığı seyahatlerde 16. yüzyıldan 1950’lere kadar olan döneme ait zengin bir koleksiyon oluşturdu. Yurtiçi ve dışında çeşitli dergi, broşür ve kataloglardan toplam 149 yazı ve fotoğrafları yayımladı. 1967 yılından bu yana yurt içi ve dışında toplam 26 sergi düzenledi. Toplam 2700 parçadan fazla olan koleksiyonu halen Türk İslam Müzesi’nde kayıtlıdır. 1968 yılında İstanbul’da düzenlediği gelin başlıkları konulu sergi sonrasında Maliye Bakanlığı Darphane Müdürü Nezihi Tokar’ın önerisiyle Nisan 1971’de başkentin simgesi olan Ankara hotozu başlığı ile Sabiha Tansuğ portresi 50 kuruşun üzerinde piyasaya sürüldü. Böylece soylular ve devlet başkanları dışında ilk kez halktan biri madeni paranın üzerine basılmış oldu.

’PARANIN ÜZERİNE BEN DEĞİL, ANADOLU’NUN TARİHİ GEÇTİ"

- Aldığınız ödüllerde sizin için özel bir yeri olan var mı?
Birçok ödül aldım, folklorda da çok ödül aldım ama en büyük ödül, paraların, 50 kuruşun üstüne geçmemdir benim. Ondan daha büyük ödül olamaz! Çünkü bugüne kadar dünya tarihinde madeni paraya halktan bir sanatçı ve kadın geçmemiştir. İmparatoriçeler, imparatorun eşleri gibi sayılıdır kadın portreleri, hep erkeklerin vardır. Düşünün ki bunu Türkiye Cumhuriyeti yaptı. Bir cumhuriyet kadını bu hizmetleri sonunda paraların üzerine geçti, bundan daha büyük ödül yok. Sadece bu değil, daha sonra altın paraların üzerine basıldım. Para tarihine geçtim. Aslında paranın üzerine ben değil, bir tarih geçti. Ankara’nın gelin başlığı taa Hitit’e kadar dayanan bir motifi üzerinde taşıyan gelin başlığı benim üzerimde paranın üstüne kondu.

- Kahvehaneler konusuyla da ilgilendiniz...
Avrupa’da (Viyana’da) kahvehaneler beni etkilemiştir, onlar "kahve kültürünü Türklerden aldık" diyorlardı. İstanbul’da Mayıs ayının güzel bir günü tarihi Piyer Loti kahvesine, kahve içmeye gittik. Ressamların, turistlerin, ziyaretçilerin bulunduğu perişan bir ortam ile karşılaştım ve bir Türk olarak kendimi çok mahcup hissettim. O an, ’Aslına uygun şekilde restore ederek, yüz akıyla, Türk kahvesinin şanına yakışır şekilde sunabilirim’ diye düşündüm ve karar verdim. Uzun ve meşakkatli bir süreçten sonra eylül ayında Türk turizmine hediye ettik. Türkiye’de bir kahvehaneye ilk turizm belgesini aldım. İlk düzenlediğim zamanlar ’Müze mi burası’ diye ayakkabılarını çıkarıp içeriye girmek istiyorlardı. Bütün kahve ocakları sönmüştü, hep gazla, eski gazocakları üzerinde teneke bir şey, çaylar, kahveler öyle pişiyordu. Ben o sönen ateş ocağını yaktım ve o ocak hala yanıyor. Piyer Loti’de kahveler hala kömürün üzerinde pişer.

- Yazılarınızla da tanıttınız mı burayı?
Daha sonra turizm yazıları yazmam istendi, ilk turizm yazılarımı da burada yazarak Meydan dergisinde yayınlamaya başladım. Böylece Piyer Loti tanıtımı başladı. Ressamlar, yazarlar, siyasetçiler, askerler, sinemacılar, sanatkarlar, zanaatkarlar ve tüm yabancı misyonun uğrak yeri oldu. Anlamak çok zor ama şimdilerde adının değişmesi gündemde.

- Ülkemizin tanıtımında hala görevlerinizin olduğunu düşünüyor musunuz?
Ülkemin geleceği ve insanlığa yol gösterebilmek adına, Anadolu giyim kültürü ile ilgili tüm birikimlerimi gelecek kuşaklar ile paylaşmaya hazırım.

Cem Liman


 

Müjde Uzman'ı Kızılcık Şerbeti'nden vazgeçiren 'Aşk Evlilik Boşanma' veda ediyor Elton John'dan üzücü itiraf: "Şarkı sözlerini bile okuyamıyorum" Usta tiyatro sanatçısı tartışmanın fitilini ateşledi Pınar Altuğ eleştirilere cevap verdi: "Haddimi bilmeye çalışmıştım" Ünlü ismin son görüntüsü yürek burktu Yasemin Şefkatli ikizlerinin hastalığını açıkladı