Afiyetle zayıflayın!
Afiyetle zayıflayın!
Kadın-erkek, küçük-büyük demeden bütün herkesin kilo konusunda şikayeti var. Ve bu şikayetler özellikle mevsim dönümlerinde artış gösteriyor. Peki diyet konusunda nelere dikkat etmek gerekiyor? Diyet yapıp tekrar kilo almayı engellemek için hangi detaylara önem vermek şart? İşte bütün bunların cevabını Uzman Diyetisyen Dilara Koçak “Afiyetle Diyet” isimli kitabında açıklıyor.
Yeni kitabınız “Afiyetle Diyet“ hangi konuları içeriyor? Okuyanlar hangi sorularına cevap bulabilecekler?
Diyet lafı artık çok sıkıcı olmaya başladı. Aslında kitabın ismini “Diyet Yapma Sıkılırsın” diye düşünmüştüm daha sonra “Afiyetle Diyet” daha çok beğenildi ve değiştirdik. Çünkü insanlar diyet yapıp tekrar kilo almaktan sıkıldı. Ben bu noktada yeni bir bakış açısı yaratmak istiyorum. Kitabı okuyanlar “Diyetten vazgeçmenin sebepleri nedir?” “Bu konuda ne yapmalı?” “Zayıflama programlarının esiri olmadan nasıl kilo verilir?” gibi sorulara cevap bulacaklar. Kitap biraz diyetin psikolojisi ile ilgili. Uzun yıllardır beslenme ve diyet uzmanıyım. Şimdiye kadar çok birey ile çalıştım, bir kısmı çok başarılı oldu, başarılı olanlar “diyet” kelimesi ve “diyet listesine” hapsolmadan beslenmeyi yeni yaşam biçimi olarak kabul edenlerdi. Başarılı olamayanların vazgeçmelerinin sebepleri farklıydı. Ben kitapta, vazgeçmek kelimesi, zayıflama programlarında başarısızlık nedenleri, zayıflama amacı üzerine odaklanmak gibi konulara ağırlık verdim. Çünkü zayıflama programlarında başarısızlık yoktur, vazgeçmek vardır. Bu yüzden değişime odaklanmak gerekir. Vazgeçmeyi endişe, amaçsızlık, sınırlanmışlık duygusu, mutsuzluk besler.
Zayıflama programlarından vazgeçildiğini ve bunun en önemli nokta olduğunu söylüyorsunuz. Peki bu programdan ne zaman vazgeçiliyor?
Zayıflama programına başladıktan sonraki 1- 2 hafta motivasyonun en iyi olduğu dönem. Çünkü başlangıçtaki doğal heyecan, programı uygulayan kişiyi motive etmeye yeterlidir. Ancak, genelde 2-3 hafta sonra, “yeni” yeme alışkanlığı her zamanki yaşam tarzıyla çatışmaya başlıyor, eğer kişi bu konuda hazırlıklı değilse, diyete devam etme arzusu giderek solmaya başlıyor 3. haftadan sonra kilo verme hızı yavaşlayabilir hatta bazen durabilir bu duruma önceden hazırlanmamış birey bu dönemde ilk haftalardaki heyecanını da yitirmiş olması nedeniyle kopma noktasına gelebiliyor. İşte bu dönemde birey uyguladığı zayıflama programını, sahip olacağı sağlıklı yaşama vize olarak görmek yerine, bir “engel”, bir “yük” olarak görmeye başlıyor. Zayıflama programı yapmayı istediği bir şey değil, yapmaya “mecbur” olduğu bir şey haline geliyor. Bu durum maalesef diyet yapan kişilerin karşılaştığı ilk büyük duygusal problem ve vazgeçme sebebi. Bu konuya bireyi psikolojik olarak önceden hazırlamak gerekiyor.
Pazartesi diyete başlayıp Salı vazgeçenler konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Ben diyet listesi yerine bu duruma “yeni yaşam biçimi” diye bakılmasını öneriyorum. Diyet kelimesi kişide sınırlanmışlık ve mahrumiyet duygusu yaratıyor. Üstelik amaç yalnızca zayıflamak olursa diyet bitince beynimiz ve duygularımız“ Tamam amacıma ulaştım, kilo verdim, diyet bitti. Şimdi yemeye başlayabilirim” sinyali ile devam ediyor. Bu yüzden de zayıflama programlarının esiri gibi davranıp kilo verenler sonra verdikleri kiloyu geri alıyor. Bu yüzden kitap içinde amaç bulma çalışmasının önemi anlatılıyor. Doğru amacı bulmak lazım. Bunun yolları kitap içinde var, aksi takdirde diyet hep Pazartesi başlar ve Salı biter. Zayıflık takıntısı insanları strese sokuyor ve kesinlikle anlamsız bir stres kaynağı yaratıyor. Ben bu yüzden mümkün olduğunca “diyet“ ve “zayıflık” kelimelerini kullanmamaya çalışıyorum. Herkes ince olmak zorunda değil, önemli olan mutlu ve sağlıklı kiloda olabilmek. İnce olmak sağlığın tek başına göstergesi olamaz. Keyifli ve mutlu bir hayat, sosyal alışkanlıklar da sağlığın önemli bir parçası.
Kitabın kapağında makarna yerken fotoğrafınız var buradaki mesaj nedir?
Kitabın içinde benim hikayelerim var. Ben kebapçıya veya mantıcıya gittiğimde ne yapıyorum, sushi seviyorum, çikolata yiyorum ama o gün veya ertesi gün nasıl davranıyorum. Kitabın ansiklopedik bir başucu kitabı olmayıp roman gibi okunabilecek akışta ve hayatın içinden hikayelerle olmasına dikkat ettim. Obez bireyler ve ileri derecede şişman olanlar için bu durum ciddi bir ekip tedavisi gerektirir veya şeker, böbrek hastalığı, gut hastalığı gibi diyette belli sınırlamalar şart olan insanlar için “diyet” kelimesi hassasiyetle önemini korumaktadır. Ama ben biraz kilo fazlası olanlar için, sonu olmayan, yarım kalmış değil, sonuç alınan bir zayıflama yolculuğu başlatmak istiyorum. Çünkü ufak bir fazlalık için başlanılan yanlış zayıflama programları ve yönlendirme, kişiyi ömür boyu pençesine takıldığı bir saplantıya götürebiliyor.
Diyet kelimesine çok sık rastlıyoruz ama dünya şişmanlamaya devam ediyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında yapılan bir çalışmaya göre gerçekten diyet yapanların sayısı son 16 yıldır en düşük seviyede, yani bundan 16 yıl önce insanlar daha fazla ve bu işi ciddiye alarak diyet yapıyordu. Oysa şimdi zayıflama fikri çok yaygın ama bu çaba sadece dile getirmekle kalıyor. Zayıflama programlarını ciddiye alıp başarılı olanların sayısı çok az. Diyet kelimesi ve zayıflama programları artık insanlara sıkıcı geliyor. Restoranlar, gıda firmaları, sürekli diyet çeşitleri ve yeni uygulamalar üzerinde sürekli çalışıyor. Hepsi tüketiciye diyet ürünlerini beğendirme yarışındalar. Tüketim ve satış miktarlarında da artış var ama sanki diyet yemek ve diyet ürüne yönelmek bir trend halini aldı ve gerçek amacından uzaklaştı.
Gazetelerde her gün çeşitli zayıflama önerileri çıkıyor. Sizce bu tip haberler ne kadar doğru? Her zayıflama programı herkese uyar mı? Şok diyetler etkili mi?
Bireyler kısa sürede hızlı kilo verme arzusunda olduklarından, düşük kalorili, genelde protein ağırlıklı kısa süreli uygulanan sağlıksız programlar dilimize şok diyet olarak yerleşti. Bu tür zayıflama programları kısa süreli sonuçlar verir ve sağlıksızdır. Bunların uzun süreli uygulanması metabolizmada kalıcı hasar yaratır ve birey sürekli kilo alıp verme tuzağının içine düşebilir. Her gün kontrolden biraz daha çıkan zayıflama sektöründe bazı bireyler kilo kaybetme hevesiyle sağlığını bile kaybedebiliyor. Her türlü yolu denemeye hazır olanlar “Diyetetik” lisansı olmamasına rağmen “Diyetisyen” ünvanı kullanan kişilere mucizevi beklentilerle hızlı zayıflama uğruna avuç avuç para harcıyor. Biraz kekik suyu, biraz limon ve sarımsak veya sabah içilen sıcak su gibi çözümlerden medet umuluyor. Kilo vermek uğruna insanlar her türlü yolu denemeye hazırlar. Bağırsaklarını yıkatan insanlar olduğu gibi günlerce sıvı beslenenler bile var. Neden bunu yapıyorsun sorusuna verilen cevap ise genelde şöyle: “bedenimin iyiliği için” veya “sağlıklı olmak için”. Oysa acı çekmek, aç kalmak, sıkılmak, mutsuz olmak, sinirli olmak bedeninize ne kadar iyilik getirir düşünmek lazım. Her birey kendi beslenme çözümünü bulmalı, diyet çözüm olamaz.
Yeni kitabınız “Afiyetle Diyet“ hangi konuları içeriyor? Okuyanlar hangi sorularına cevap bulabilecekler?
Diyet lafı artık çok sıkıcı olmaya başladı. Aslında kitabın ismini “Diyet Yapma Sıkılırsın” diye düşünmüştüm daha sonra “Afiyetle Diyet” daha çok beğenildi ve değiştirdik. Çünkü insanlar diyet yapıp tekrar kilo almaktan sıkıldı. Ben bu noktada yeni bir bakış açısı yaratmak istiyorum. Kitabı okuyanlar “Diyetten vazgeçmenin sebepleri nedir?” “Bu konuda ne yapmalı?” “Zayıflama programlarının esiri olmadan nasıl kilo verilir?” gibi sorulara cevap bulacaklar. Kitap biraz diyetin psikolojisi ile ilgili. Uzun yıllardır beslenme ve diyet uzmanıyım. Şimdiye kadar çok birey ile çalıştım, bir kısmı çok başarılı oldu, başarılı olanlar “diyet” kelimesi ve “diyet listesine” hapsolmadan beslenmeyi yeni yaşam biçimi olarak kabul edenlerdi. Başarılı olamayanların vazgeçmelerinin sebepleri farklıydı. Ben kitapta, vazgeçmek kelimesi, zayıflama programlarında başarısızlık nedenleri, zayıflama amacı üzerine odaklanmak gibi konulara ağırlık verdim. Çünkü zayıflama programlarında başarısızlık yoktur, vazgeçmek vardır. Bu yüzden değişime odaklanmak gerekir. Vazgeçmeyi endişe, amaçsızlık, sınırlanmışlık duygusu, mutsuzluk besler.
Zayıflama programlarından vazgeçildiğini ve bunun en önemli nokta olduğunu söylüyorsunuz. Peki bu programdan ne zaman vazgeçiliyor?
Zayıflama programına başladıktan sonraki 1- 2 hafta motivasyonun en iyi olduğu dönem. Çünkü başlangıçtaki doğal heyecan, programı uygulayan kişiyi motive etmeye yeterlidir. Ancak, genelde 2-3 hafta sonra, “yeni” yeme alışkanlığı her zamanki yaşam tarzıyla çatışmaya başlıyor, eğer kişi bu konuda hazırlıklı değilse, diyete devam etme arzusu giderek solmaya başlıyor 3. haftadan sonra kilo verme hızı yavaşlayabilir hatta bazen durabilir bu duruma önceden hazırlanmamış birey bu dönemde ilk haftalardaki heyecanını da yitirmiş olması nedeniyle kopma noktasına gelebiliyor. İşte bu dönemde birey uyguladığı zayıflama programını, sahip olacağı sağlıklı yaşama vize olarak görmek yerine, bir “engel”, bir “yük” olarak görmeye başlıyor. Zayıflama programı yapmayı istediği bir şey değil, yapmaya “mecbur” olduğu bir şey haline geliyor. Bu durum maalesef diyet yapan kişilerin karşılaştığı ilk büyük duygusal problem ve vazgeçme sebebi. Bu konuya bireyi psikolojik olarak önceden hazırlamak gerekiyor.
Pazartesi diyete başlayıp Salı vazgeçenler konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Ben diyet listesi yerine bu duruma “yeni yaşam biçimi” diye bakılmasını öneriyorum. Diyet kelimesi kişide sınırlanmışlık ve mahrumiyet duygusu yaratıyor. Üstelik amaç yalnızca zayıflamak olursa diyet bitince beynimiz ve duygularımız“ Tamam amacıma ulaştım, kilo verdim, diyet bitti. Şimdi yemeye başlayabilirim” sinyali ile devam ediyor. Bu yüzden de zayıflama programlarının esiri gibi davranıp kilo verenler sonra verdikleri kiloyu geri alıyor. Bu yüzden kitap içinde amaç bulma çalışmasının önemi anlatılıyor. Doğru amacı bulmak lazım. Bunun yolları kitap içinde var, aksi takdirde diyet hep Pazartesi başlar ve Salı biter. Zayıflık takıntısı insanları strese sokuyor ve kesinlikle anlamsız bir stres kaynağı yaratıyor. Ben bu yüzden mümkün olduğunca “diyet“ ve “zayıflık” kelimelerini kullanmamaya çalışıyorum. Herkes ince olmak zorunda değil, önemli olan mutlu ve sağlıklı kiloda olabilmek. İnce olmak sağlığın tek başına göstergesi olamaz. Keyifli ve mutlu bir hayat, sosyal alışkanlıklar da sağlığın önemli bir parçası.
Kitabın kapağında makarna yerken fotoğrafınız var buradaki mesaj nedir?
Kitabın içinde benim hikayelerim var. Ben kebapçıya veya mantıcıya gittiğimde ne yapıyorum, sushi seviyorum, çikolata yiyorum ama o gün veya ertesi gün nasıl davranıyorum. Kitabın ansiklopedik bir başucu kitabı olmayıp roman gibi okunabilecek akışta ve hayatın içinden hikayelerle olmasına dikkat ettim. Obez bireyler ve ileri derecede şişman olanlar için bu durum ciddi bir ekip tedavisi gerektirir veya şeker, böbrek hastalığı, gut hastalığı gibi diyette belli sınırlamalar şart olan insanlar için “diyet” kelimesi hassasiyetle önemini korumaktadır. Ama ben biraz kilo fazlası olanlar için, sonu olmayan, yarım kalmış değil, sonuç alınan bir zayıflama yolculuğu başlatmak istiyorum. Çünkü ufak bir fazlalık için başlanılan yanlış zayıflama programları ve yönlendirme, kişiyi ömür boyu pençesine takıldığı bir saplantıya götürebiliyor.
Diyet kelimesine çok sık rastlıyoruz ama dünya şişmanlamaya devam ediyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında yapılan bir çalışmaya göre gerçekten diyet yapanların sayısı son 16 yıldır en düşük seviyede, yani bundan 16 yıl önce insanlar daha fazla ve bu işi ciddiye alarak diyet yapıyordu. Oysa şimdi zayıflama fikri çok yaygın ama bu çaba sadece dile getirmekle kalıyor. Zayıflama programlarını ciddiye alıp başarılı olanların sayısı çok az. Diyet kelimesi ve zayıflama programları artık insanlara sıkıcı geliyor. Restoranlar, gıda firmaları, sürekli diyet çeşitleri ve yeni uygulamalar üzerinde sürekli çalışıyor. Hepsi tüketiciye diyet ürünlerini beğendirme yarışındalar. Tüketim ve satış miktarlarında da artış var ama sanki diyet yemek ve diyet ürüne yönelmek bir trend halini aldı ve gerçek amacından uzaklaştı.
Gazetelerde her gün çeşitli zayıflama önerileri çıkıyor. Sizce bu tip haberler ne kadar doğru? Her zayıflama programı herkese uyar mı? Şok diyetler etkili mi?
Bireyler kısa sürede hızlı kilo verme arzusunda olduklarından, düşük kalorili, genelde protein ağırlıklı kısa süreli uygulanan sağlıksız programlar dilimize şok diyet olarak yerleşti. Bu tür zayıflama programları kısa süreli sonuçlar verir ve sağlıksızdır. Bunların uzun süreli uygulanması metabolizmada kalıcı hasar yaratır ve birey sürekli kilo alıp verme tuzağının içine düşebilir. Her gün kontrolden biraz daha çıkan zayıflama sektöründe bazı bireyler kilo kaybetme hevesiyle sağlığını bile kaybedebiliyor. Her türlü yolu denemeye hazır olanlar “Diyetetik” lisansı olmamasına rağmen “Diyetisyen” ünvanı kullanan kişilere mucizevi beklentilerle hızlı zayıflama uğruna avuç avuç para harcıyor. Biraz kekik suyu, biraz limon ve sarımsak veya sabah içilen sıcak su gibi çözümlerden medet umuluyor. Kilo vermek uğruna insanlar her türlü yolu denemeye hazırlar. Bağırsaklarını yıkatan insanlar olduğu gibi günlerce sıvı beslenenler bile var. Neden bunu yapıyorsun sorusuna verilen cevap ise genelde şöyle: “bedenimin iyiliği için” veya “sağlıklı olmak için”. Oysa acı çekmek, aç kalmak, sıkılmak, mutsuz olmak, sinirli olmak bedeninize ne kadar iyilik getirir düşünmek lazım. Her birey kendi beslenme çözümünü bulmalı, diyet çözüm olamaz.